Son Dakika
Ahmet KURT (Başkent Edebiyat,Kültür,Sanat ve Eğitim Derneği Başkanı )
Doğu Türkistan yüreğimizdeki sancı, gönlümüzdeki kor. Bu vesile ile Cuma namazını Hoca Ahmet Yesevi ocağından gelen Hacı Bayram-ı Veli camisinde eda etmek kısmetmiş. Manevi duyguların hem mekân hem de ramazan münasebeti ile zirvede olduğu bir hal söz konusuydu ve cemaat oldukça kalabalıktı. Gerçi genellikle Hacı Bayram Cuma namazı vaktinde diğer zamanlara göre çok daha kalabalık oluyordu.
Toplantı ile ilgili detaylı bir açıklama yoktu ama bu tür organizede namaz çıkışı beklenir, cemaatin desteği göz önünde bulundurulurdu. Cami içerisinde vaaz süresince bir açıklama yapılmadı. İmam efendi tarafından hutbede yardım toplanacağı duyuruldu. Doğu Türkistan’da Çin zulmü altında şehit olanlar için gıyabi cenaze namazından, telin mitinginden, basın açıklamasından söz edilmedi. Şehadetleri yaklaşık altı ay sonra haber alınan ve Doğu Türkistan’da İslam âlimi olarak tanınan, tek suçları da İslam davasını çocuklarına, Müslümanlara anlatmak olan zatlardan da bahsedilmedi.
Arada avludan yapılan anonslar da olmasa ibadet etmek üzere gelen Müslümanların herhalde toplantıdan hiç haberleri olmayacaktı. En teselli edici tarafı, namaz çıkışında yolu toplantı yapılacak taraftan geçenlerin bir kısmının duyurulardan etkilenerek cenaze namazına durmaları oldu. Saflar çoğaldı, sıklaştı. Bu arada gıyabi cenaze namazı için imam efendinin geleceği duyurusu yapıldı (Gerçi geldiğini görmedim.)
İçimden bir yandan kalabalık dağılmasın diye dua ediyorum, bir yandan sessizliğe öfkem artıyor. Dinimizde mazlumlara el uzatmak, din kardeşine sahip çıkmak en önemli sosyal bağlardan biri diye biliyoruz. Genel ahlak kurallarına, sahabe hayatına, Ensar’a baktığımızda böyle görüyoruz. Ne oldu da bu kadar ruhsuz hale geldik diye üzülüyorum.
Kısa bir açıklamanın ardından kılınan cenaze namazından sonra insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladı. Bir süre sonra kalanlar ya gerçekten yüreğinde ateş olanlar yahut aşırı merakı olanlardı. Sloganlar ve basın açıklamasının ardından toplantı sona erdi. Toplantının sonuna doğru kalabalık iyice azalmıştı.
Okuduğum bazı kaynaklar, dinlediğim canlı şahitler film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Osmanlı devletinin işgali ve milli mücadele yıllarında yaşananları düşündüm. O günün şartları ile bugünü kıyaslamaya çalıştım küçücük beynimle. Öyle ya büyük beyinler suskun, küçükler ise cılız sesler peşinde, ne hükmü olacaktı ki!.. Demeyecektim. Denmemeliydi. Bir kıvılcım değil mi koskoca bir ormanı yok eden, küçücük karınca değil miydi yüce yaradanın misal olarak gösterdiği. Cılız sesler artarak vicdan sahiplerinin yüreklerinde yer bulmalıydı. Bu millet sonunda aslına dönecek, kendisine yakışanı yapacaktı.
BENZER HABERLER