Son Dakika
Geçtiğimiz aylarda İzmir merkezli olarak kurulan ve ülkemiz genelinde teşkilatlanma çalışmalarına hız veren Dünya Türk Birliği Merkezi İstanbul ve Ankara’dan sonra 3. toplantısını Antalya’da gerçekleştirdi. Sabık Parlamenterler, Emekli Askerler ile ülkemizin önde gelen Sivil Toplum Kuruluşlarının başkan ve yöneticileri ve bir çok bilim insanı katılarak TÜrk dünyası ve ülkemizin gündemi ile ilgili çok değerli görüş ve fikirlerini paylaştılar.Toplantının kapanış konuşması ise Dünya Türk Birliği Merkezi Kurucu Genel Başkanı Sayın Murat Akar Çobanoğlu tarafından yapıldı.Sayın Genel Başkan Çobanoğlu konuşmasının tamamını Doğu Türkistan’daki Çin baskı,zulmü,soykırım ve insanlık dışı cinayetleri ile bu cinayetlerin ayrıntılarına ayırdı.
Dünya Türk Birliği Merkezi Genel Başkanı Sayın Murat Akar Çobanoğlu’nun bu çok önemli ve aynı zamanda çok değerli konuşmasını aşağıda bilgilerine sunuyoruz,
Kendilerine Doğu Türkistan hassasiyetleri için en kalbi minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Dünya Türk Birliği Merkezi Kurucu Genel Başkanı Murat Akar Çobanoğlu yaptığı kapanış Konuşmasına Doğu Türkistan’da yasaklanan “ selamınaleyküm” diyerek başladı. Doğu Türkistandaki çin vahşetine değinerek Türk Dünyası olarak birli olup bu soruna sivil toplum ile bir olup dikat çekmemiz ve her yerden büyük tepkiler vermemiz gerektiğini belirtti.
Konuşmasına : “DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ZULME SEYİRCİ KALMAYIN”
Türk dünyasının meselesini kendisine derd edinen, Dünya Türk birliğinin kurulması için yola çıkan değerli kardeşlerimiz!
Doğu Türkistan’da 30 milyon kardeşimiz 1949 yılından bu yana Çin işgali altında kan ağlamaktadır. Türklerin anayurdu olan Doğu Türkistan’da 30 milyon Türk cehennem hayatı yaşamaktadır.
Kaşgarlı Mahmud’un, Saltuk Buğra Han’ın, Yusuf Has Hacip’in memleketi olan, Göktürklere, Kutluk Devleti’ne, Uygurlara, Karahan İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan Doğu Türkistan toprakları, 2017 yılından bu yana karantina altına alınmış durumdadır. Hapishaneler masum soydaşlarımızla dolmuş taşmıştır.
Türklerin anayurdu olan Doğu Türkistan’da yaklaşık bir milyon soydaşımız (889 bin kişi) Nazi Tehcir Kampları’na dönüştürülen kapalı spor alanlarına, okullara yerleştirilmiştir. Neredeyse her aileden bir kardeşimiz, 3’er aylık periyodlarla, güya “zehirlendikleri” gerekçesiyle “Beyin Yıkama Kampları”nda gözetim altında tutulmaktadır.
Son bir yıldır bölgeye geliş ve gidişler kısıtlanmış durumdadır. Halkın elindeki bütün pasaportlar toplanmıştır. Yurt dışında bulunan bütün Çin vatandaşı Uygur ve Kazaklar geri çağrılmış, çağrıya uymayanların aile fertleri tutuklanmış olup çoğunun mal ve mülklerine el konulduğu iddia edilmektedir.
“Şincan Uygur Özerk Bölgesi” adı verilen Doğu Türkistan’da tamamiyle kapalı devre bir yaşam sürdürüldüğünü ufak bir araştırma yapan herkes görebilecektir. Sakal ve bıyık bırakmanın; camilerde öğrencilerin, memurların namaz kılmasının, telefonlarda “Allahuekber” gibi dini içerikli yazı ve mesajların, hatta “Selamünaleyküm” diyerek selamlaşmanın dahi yasak olduğu, bölgenin bütün ana caddelerindeki billboard afişlerinde, cami girişlerindeki tabelalarda alenen yazılıdır. Ay yıldızlı tişört giymek, Sakal ve sarkık bıyık bırakmak, çocuklara dini isimler koymak ve “Kurtlar Vadisi” videosunu izlemek dahil bir çok komik derecedeki yasaklarla ilgili onlarca resim, video, belge göstermek mümkündür. Bu yasaklamaları görmemek, duymamak için “kör ve sağır olmak” lazım.
Türk Vatandaşlığını elde etmiş olan 35 Uygur Türkü’nden 6 – 7 aydır haber alınamamakta, nerede oldukları bilinmeme kte, yakınlarıyla görüşmelerine dahi izin verilmemektedir. Konuyla ilgili Pekin Büyükelçiliğimiz bilgi sahibi olmasına ragmen, şu ana kadar bu Uygur asıllı T.C. vatandaşlarının akibetleri konusunda Çin makamlarından resmi bir cevap alınamamıştır.
2016 Ağustos’undan beri Çin’in yönetimi altındaki Uygur Özerk Bölgesi’nde (Doğu Türkistan) Chen Quanguo adlı valinin göreve gelmesinden beri güvenlik önlemleri dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir boyuta erişmiştir. Polis gücünün 7 kata çıkartılması bile uygulanan “teknolojik gözaltı toplumu” yanında sönük kalmıştır.
Nitekim, Wall Street Journal’da yayınlanan bir haberde Şincang adı verilen bölgenin başkenti Urumçi’yi dünyada en sıkı kontrol edilen yerlerden biri olarak nitelendirmiştir. Haberde, sivillerin ve ziyaretçilerin her gün birçok kez polis kontrol noktalarından, güvenlik kameralarından, yüzlerini, gözlerini ve bazen bütün vücutlarını tarayan makinelerden geçtikleri belirtiliyor. Kentte Uygurların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde görev alan binlerce polis ve asker görevli yetmiyormuş gibi, 2017 yılında 90 bin civarında polisin daha görevlendirildiği ifade ediliyor.
Her sokakta, her kapalı alanda yüz tanıma sistemine sahip yüzlerce kameralar monte edilmiş… Markete girerken dahi gereken dijital kartlar kullanılıyor. Bıçakların üzerinde dahi QR takip kodları bulunuyor. Kasaplardaki satırlar dahi zincire bağlanmış. Cep telefonları ve bilgisayarlara zorunlu takip programları yüklenmiş durumda… The Washington Post’tan, The Guardian’a, CNN’den, The Wall Street Journal’a kadar birçok gazete son aylarda Çin’in, Doğu Türkistan’ı bir “gözaltı laboratuvarı”na çevirdiğini vurguluyor. Yabancı basında özellikle ünlü distopya yazarı olan George Orwell’e atıf yapılıyor. Orwell’in 1984 romanındaki ünlü slogan olan “Büyük Birader Seni İzliyor” tabiri bugünlerde yabancı basının Doğu Türkistan için kullandığı en yaygın tabir. Çin’in her türlü teknolojik gözetim tekniklerinin burada denendiği özellikle vurgulanıyor.
Doğu Türkistan’ı 2017 yılında ziyaret eden Washington Post Journal muhabirinin Uygurlara uygulanan baskı ve kontrol zulmünü sosyal laboratuvar kapsamında “Çin burada geleceğin istihbarat teknolojisinin deneyimini yaşıyor.” diyerek tanımladığı Doğu Türkistan’da yaşam mücadelesi veren soydaşlarımızın tüm bu baskılara ragmen dini ve milli kimliklerini koruyacaklarına dair inancımızı ve ümidimizi muhafaza ediyoruz.dedi
Velhasıl Doğu Türkistan’da cehennemi andıran bir insani dram yaşanıyor iken ve her türlü yazılı, sesli ve görüntülü belgelerle de bu iddialar doğrulanıyor iken; bu mazlumiyetin, bu mağduriyetin, bu insanlık dramının Doğu Perinçek gibiler tarafından görmezden, duymazdan gelinmesini tanımlamakta zorlandığımızı da sizlerle paylaşmak istiyoruz…
Doğu Türkistan’dan gelen feryada kulak tıkamak mümkün mü? “Türk’üm” demenin dahi suç olduğu Doğu Türkistan’daki zulme seyirci kalmak mümkün mü? Elbette değil. Ne insan olarak ne de Türk olarak bu vahşeti, bu zulmü görmezden duymazdan gelmemiz elbette mümkün değildir. Dolayısıyla hür dünyada yaşayan bizler elbette soydaşlarımıza yapılan zulme, haksızlığa seyirci kalmamalıyız. Sizleri onların sesine ses olmaya, derdine derman olmaya davet ediyoruz…
Çanakkale Zaferi Türk Milleti’ nin yeniden doğuşu demektir. Hepimizin görevi , Çanakkale Geçilmez Ruhunu yaşatmak ve güzel vatanımızın bütün şehirlerini bu ruhla yüreklere hissettirecek eğitim bilincine kavuşturmaktır.Çanakkale zaferi, vatanın bağımsızlığı, Türk Milleti’nin İstiklali, Türk Devleti’ nin ebedi yaşama mücadelesi için Allah yolunda canlarını feda etmekten çekinmeyen şehitlerimize olan minnet ve şükran duygularımızla , Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘ Size ölmeyi emrediyorum.’ dediği ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş zaferidir. Bizler Çanakkale ruhuyla hareket edenlerden olmalıyız dedi
Dünya Türk Birliğinin projelerinden de bahseden AKAR; Yerli ve Milli bir Sosyal Medya için 7 Yazılım Mühendisinden oluşan bir ekip çalışmalara başlamıştır. İnşallah proje tamamlandığında Türk Dünyası artık kendi sosyal medyasını gönül rahatlığı ile kullanabilecektir.
Antalya da bu Toplantının hazırlanmasında emeği geçen herkese tek tek teşekkür eden AKAR Türk Dünyasında bize destek veren herkesin Türk Yüreklerinden öperim dedi. (100 kez)
BENZER HABERLER