logo

trugen jacn

CAMİLERDE ” ÇİN ÜRÜNLERİ ” İSTİLASI

Camilerde 'Çin ürünleri' istilası

Ali KILIÇARSLAN

Doğu Türkistan’da hürriyet mücadelesi yolunda canlarını verenlerin aziz hatırasına…

Söz veriyorum: Susmayacağım. AK

Almanya’daki göç(menlik) tarihimizin 57. yılındayız. 57 yıl önce anavatanımız Türkiye’den bu ülkeye gelenlerin bir kısmı ebedi aleme göç etti. Ve dördüncü nesil büyüyor.

Ebedi aleme göç eden ilk neslimize Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.

İlk nesil, çok büyük sıkıntılar çekti: Sadece anavatanımız Türkiye’ye özlem değil, ayrıca bu ülkede yaşanan ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, horlanma, azarlanma, kısaca; burada “yabancı”, Türkiye’de “Alamancı” yaklaşımı, bir başka deyişle sahipsizlik insanlarımızı çok yıprattı. Çok şükür, o günler büyük ölçüde geride kaldı. Fakat benzer sıkıntı, kısmen de olsa kendini hissettiriyor.

İlk nesil, çok çalıştı: Sadece Türkiye’de mal mülk sahibi olmak, mutlu bir hayat sürmek ve ekonomik katkıda bulunmak için değil, Almanya’yı mekan tutan yeni nesillerin bu ülkedeki islami ve kültürel varlığını kıyamete kadar devam ettirebilmeleri için de gece gündüz gayret etti; yemedi içmedi, hatta her yıl Türkiye’ye izine gitmedi, hafta sonu ve tatil demedi, fakat arkasında ölmez eserler bıraktı.

Bu eserlerin başında da camiler geliyor. Camiler, “Allah’ın evi” olarak kabul edilir. Bu emanet eserleri, gelip yerleştiğimiz bu topraklarda islami din anlayışımızın öngördüğü şekilde yaşatmak hepimizin asli görevidir.

CAMİLERİN ANA GAYESİ DİNİ HİZMETTİR

Almanya‘da Türkler yoğunlukla camiler etrafında örgütlenmişlerdir. Ticari işletmeler dışında, ikinci büyük sermaye aslında cami eksenli örgütlenmelerin elindedir. Cami ve dernek binaları gibi taşınmazlar (gayrimenkul) dışında, taşınır mallarda da önemli bir sermayeye sahip olan cami dernekleri, cemaat ve üyelerine gıdadan hediyelik eşyaya, kitaptan tekstile kadar çeşitli malzemeler satarak önemli bir gelir de elde ediyorlar. Başlangıçta cami derneklerinin giderlerini karşılamak üzere girilen bu alanın oldukça gelir getiren ticari işletmeler zincirine dönüştüğü ve şirketleşmeye gittiği yeni bir bilgi değildir.

Kuruluş amacı “ticari” değil “kamu yararı” olan cami derneklerinin yöneticilerine “kısaca ana hedefiniz nedir” diye sorduğunuzda, alacağınız cevabı, “Almanya’da yaşayan Türk toplumunun dini, kültürel ve manevi değerlerini korumak ve yeni nesillere aktarmak” olacaktır. Aynı zamanda bu ifade, hemen hemen bütün cami derneklerinin tüzüklerinde yazılıdır.

Asıl kuruluş amacı bu olan cami derneklerinin büyük bölümü söylemlerinde Türkiye’ye, İslam ve Türk dünyasına duyarlıdırlar. Hatta bundan belki beş altı yıl öncesine kadar bu konuda çok daha fazla duyarlı olduğunu gözlemlediğimiz cami dernek yöneticilerinin, hedef kitlelerinin ihtiyaçlarını da dikkate alarak, hemen hemen bütün dini ürünlerini Türkiye’den getirdiklerini ve bunu milli bir dava olarak kabul ettiklerini görürdük. Hacc ve Umre organizasyonu da yapan cami dernekleri, son yıllara kadar tespih, seccade gibi Hacc ve Umre adaylarının bolca satın aldığı ürünleri de Türkiye’den getirerek satışa sunmakta ve bu malzemelerin kutsal topraklarda kalitesinden dolayı ucuz ve çakma mal üreten ülkelerin ucuz mallarından daha pahalıya satıldığını söylemekte idiler.

“ALLAH’IN EVİ”NİN MADDİ VE MANEVİ RUHUNA İHANET

Ancak her ne oldu ise, dünyayı kasıp kavuran, dini motifli çakma Çin ürünleri furyası cami derneklerini de sardı. Plastik, boya, zehirli madde ve ucuz malzeme kulanılarak ve iş gücü sömürüsü ile piyasadan daha ucuza üretilen malzemeler, cami derneklerinin raflarını doldurmaya, duvarlarını süslemeye başladı. Kısaca; cami dernekleri çakma Çin mallarının istilasına uğradı.

Kalitesiz çakma Çin mallarını evlerimize sokanları kınarken, cami derneklerinin de bu hastalıktan nasibini alması, daha doğrusu bu hastalığa bulaştırılması çok üzücüdür. Aslında bu, kelimenin tam anlamıyla “Allah’ın evi”nin maddi ve manevi ruhuna ihanettir. Öyleyse, cami derneklerini bu hastalığa kim(ler), hangi amaçla bulaştırdı?

Cami dernekleri dini hizmetlerini sürdürebilmek ve varlıklarını devam ettirebilmek için ticari faaliyette bulunabilirler. Kamu yararına çalışan derneklerin de bu hakkı vardır. Fakat, özellikle cami derneklerinin tüm faaliyetlerinde dikkate alması gereken islami, ahlaki ve insani temel ilkeleri vardır. Bir başka deyişle kırmızı çizgileri vardır. En azından öyle biliyoruz.

DOĞU TÜRKİSTAN HASSASİYET(SİZLİĞ)İ

Bu kırmızı çizgilerden biri de Doğu Türkistan’dı(r). Doğu Türkistan ana vatanımızdır. Yıllar önce cami derneklerinde islami motifli çakma Çin malları satılmıyordu; çünkü satılmasına müsaade edilmiyordu. Aradan geçen süre içinde ne(ler) değişti?

1949 yılından bu yana Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan, adeta “üstü açık bir cezaevi” ve var olma mücadelesi veriyor: Bölgeye Çinli göçmenler yerleştiriliyor, insan temel hak ve özgürlükleri kısıtlanıyor, zulüm, baskı, sürgün ve işkence en korkunç bir biçimde devam ediyor, “kardeş aile” projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştiriliyor; kısaca Doğu Türkitanlılar Çinlileştirilerek asimile ediliyor. Geçtiğimiz Ocak ayında, Çin Polisi tarafından tutuklanan Doğu Türkistanlıların din alimi 82 yaşındaki Muhammed Salih Damollam, cezaevinde şehit edildi. Muhammed Salih Damollam, Doğu Türkistan’da Kuran-ı Kerim’in mealini Uygur Türkçesi’yle yazan ve bir müddet Urumçi’deki İslam Enstitüsü’nün müdürlüğünü yapan kişiydi.

Bütün bu dramatik gelişmeler karşısında vurdumduymaz bir tavır sergileniyor ve Doğu Türkistan hassasiyetinin yerini kazanma hırsı alıyor!

SADECE DÖRT SORU

Uzun söze gerek yok: İslami, milli ve ahlaki olmayan bu ticari tavır, hangi zihniyetin dışa yansımasıdır? Dünya malı (kâr) için her şeyin mübah sayıldığının bir işareti midir? Eğer öyle ise, savunduğumuz “değerler” nerededir?

Almanya’da artık kalıcı olduğumuzu, burada geleceğimizi kurmamız gerektiğini ve buna göre yapısal ve zihinsel bir değişim gerektiğini söyleyenlere “Alamancı” damgası vurarak dışlamaya çalışanlar, cami derneklerinde islami motifli çakma Çin ürünleri istilasını nasıl açıklamaktadırlar?

Yüreğinde zerre kadar Doğu Türkistan hassasiyeti olan soydaşlarımıza bir çağrıda bulunuyorum: Çakma Çin ürünleri gördüğümüz cami ve derneklerde soracağımız dört soru şunlar:

  •  Bir: İslami motifli ürünler neden Türkiye’den değil de Çin’den satın alınıyor? Buna kim(ler), hangi gerekçe ile karar verdi(ler)?
  • İki: Bu ürünleri camilere kim(ler), daha doğrusu hangi şirket(ler) pazarlıyor?
  • Üç: Bu şirketin ortakları arasında cami yöneticileri de var mı?
  • Dört: Son beş yıl içinde cami dernekleri islami motifli çakma Çin mallarına ne kadar para ödediler?

Sadece bu dört soruya cevap istiyoruz. Misyonlarını ve vizyonlarını dahi sormuyoruz. Nokta.

Not: Bu yazı, küçükken Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye, daha sonra Almanya’ya göç eden bir soydaşımızla yaptığımız sohbetten sonra kaleme alındı. Ve sadece islami motifli çakma Çin ürünleri satan cami dernekleriyle ilgilidir. Satmayanlar zaten bu yazının muhatabı değildir. AK

KAYNAK :  http://www.online-manset.com/kose-yazisi/ 135/ camilerde-cin-urunleri-istilasi.html

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
1924 Kez Görüntülendi.