Son Dakika
Esra ÇELİK (Güzelyurt Anadolu İmam Hatip Lisesi )
Osman Batur’un konumunun, öneminin, Müslümanlar için neyi ifade ettiğini açıklamadan önce Çin ve Doğu Türkistan’a ayrı bir perspektiften bakılmalıdır. Doğu Türkistan’ın Çin için ekonomik ve stratejik olarak önemi büyüktür ancak bundan önce o topraklar asırlardan bu yana Çin’in istilasına uğramaktadır. Çin, Doğu Türkistan’ı da içine alan bir bölgeye ‘’Sincan’’ adını vererek burayı kendi topraklarına katmak arzusundadır. Bunun için de kendi ülkesinden getirdiği birçok göçmeni buraya yerleştirerek burada Doğu Türkistan’lı nüfusunu kırmayı amaçlamıştır. Bunun yanında aklımıza gelen ve gelmeyen türlü zorbalıklarla buradaki Müslüman halkı –bu halkın içinde, Çin’in verilerine göre 8 milyona yakın ancak diğer verilere göre 25-30 milyon civarı Uygur Türk’ü de bulunmaktadır.- tüketmeyi kendine gaye edinmiştir. Kendi topraklarınız, asırlardan beri büyüyüp kök saldığınız, atalarınızın üzerinde atlarını yollar boyu teptiği öz ve öz vatanınızda insancıl olmayan bütün haklara sahipsiniz(!) Mesela inancınızı yaşayamamanız içi yazılmış tüm yasalar, bir anda hiç alakanız olmayan bir durumdan tutuklanıyor ve idam ediliyorsunuz, caminizden ezan sesini işitmiyor kulaklarınız, sizden bir parça olan çocukları bedeninizde büyütüp dünyaya getirmeyi hayal ederken iğrenç bir ortamda, bebeğiniz, canınız, yavrunuz sizden alıkonuyor, onu canlı canlı öldürüyorlar, hem de tüm bunlar sizin olan topraklarda(!) oluyor. İşte günümüz Doğu Türkistan’ında yaşamak böyle bir var oluş yahut yok oluş. Onlar Osman Batur’larını bekliyorlar çünkü onlar için yaşamak ümitli bir şey.
Öyle insanlar düşünün ki, vatanı, milleti, dini uğruna her türlü meşakkati göze almış, yapılması hakka tâbî olan her şeyi uygulamakta hiçbir surette geri adım atmamıştır. Altayların kahramanı Osman Batur da bunlardan biridir.-Allah onu rahmetiyle rızıklandırsın.- Asıl adı Silamulı Ospan’dır, yani İslam Bey’in oğlu Osman İslamoğlu’dur. ‘’Batur’’ unvanı ona daha sonra mücadelesine nispetle verilmiş ‘’kahraman ve cesur’’ anlamındadır. O bu unvan ile özdeşleşmiş ve böylece onunla anılmaya başlanmıştır. Fiziksel yapısı itibari ile de güçlü ve heybetli olduğu birçok yazılı ve görsel kaynakta öne çıkmaktadır. O 20. yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi verenlerden biridir. Hikayesi 1899 yılında Altay ilinin Aral yaylasında başlıyor. Maddesi olan toprak, orada tecelli ediyor.
1940 yılında Çin zulmü artık dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. O zaman da günümüzde olduğu gibi halk zulme ve kırıma uğruyor. Asimile edilmeye çalışılıyor. Halkın önderleri gasp ediliyor, camiler yakılıp yıkılıyor. Köktogay bölgesinde işgalci Çin’li kaymakam camiye çizmeleriyle giriyor bunun üzerine halk buna şiddetle karşı çıkıyor. Derken bu halk zulme karşı çıktığı için ‘’isyancı’’ olduğu gerekçesiyle tutuklanıyor. İş o kadar büyüyor ki resmî makamlar Türklerin elindeki silahları toplamaya başlıyorlar. Osman Batur’un babası ve ailesinden bazı kişiler de silahlarını teslim ediyorlar. Bunun üzerine Osman Batur ‘’Bugün silahımızı alanlar yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa gelip alsınlar.’’ diyor ve dağa çıkıyor.
Yiğit Osman, zalimlere karşı mücadeleden başka bir kurtuluş yolu olmadığına inanıyor ve başlattığı mücadele aynı gün destek görüyor. Silahını Çinlilere veren İslam Bey Allah’a oğlu için dua ediyor. Aynı şekilde annesi Ayça Hatun Allah’a dua ederken ‘’Ben oğlumu bugünler için doğurdum. Bizim canımız bizden önce hayatını, bu dava uğruna feda edenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için bizler de canımızı vermeye hazırız.’’ diyerek hem oğluna destek oluyor hem de diğer Müslüman halkı cihada davet ediyordu. Zaten 1911’den bu yana Çinlilerle ve Ruslarla mücadele eden Osman, bütün Doğu Türkistan’ı bu zalimlerden kurtarmayı hedeflemiş ve bu mücadelesi de onun yükselmesine zemin hazırlamıştı. Nihayetinde emeline ulaştı ve neredeyse buraların kontrolü Müslümanların eline geçti ve Bulgur’da yapılan törenle Altay Kazaklarının Han’ı ilan edildi.
Çinliler onlar için tehlike olan bu durumun farkına varınca büyük bir ordu oluşturdular. Kendilerinden kat kat üstün nitelikte modern silahlara sahip olan bu orduya karşı savaşmaktan yılmadı Osman Batur. 1949 yılında kendisi ve beraberindeki bir toplulukla dağlık bir bölgeye sıkışmıştı. 1951’de Çinliler Osman Batur’un kızı Azbay da dahil olmak üzere birçok kadın-kızı esir aldı. Bunun üzerine Osman Batur onları kurtarmak için geçitte bekleyen düşman birliğine hücum etti. Çok sayıda düşmanı öldürdü ancak cephanesi bittikten sonra Kamambal Dağı’nda yakalandı. Elleri ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı ve kesintisiz işkence gördü. Türkleri ele vermesi için sıkıştırılıyordu ve bir atın üstüne bindirilip ‘’Türkistan’ı kurtaracağım diyen adamın hâline bakın’’ diyerek sokak sokak dolaştırıldı. Bunun üzerine Osman Batur, tarihe geçen o sözlerini söyledi ‘’Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecektir.’’ diyerek haykırdı. Neticede 19 Nisan 1951’de ‘’Devrim düşmanlığı suçundan idam…’’ kararı ile 29 Nisan 1951’de önce kulakları ve sonra da kolları kesilerek Urumçi’de kurşunlanarak şehit edildi. Ve nihayet onun milleti bugün Doğu Türkistan’da hâlâ mücadele ediyor zulme uğruyor ve Müslümanlar sadece izliyor!
DÜŞÜNÜLMESİ GEREKENLER
Düşününüz ey insanlık, düşününüz, düşleyiniz, aklediniz, fikrediniz… Bir toprak, atalarınızdan yadigar olmuş, insanlığı üstünde tattığınız, uğruna savaştığınız, mücadele ettiğiniz ve galip olduğunuz toprakları düşleyiniz. Öyle ki her karışında sizi geçmişe alıp götüren birbirinden kıymetli hatıralara denk gelirsiniz. O mübarek toprakların her karışı ecdadınızın kanları ile sulanmıştır. Toprağın üstünü onların hatıraları süslerken toprağın altında ise o topraklara gençliklerini, hayallerini, eşlerini, evlatlarını, kardeşlerini ve kanlarını feda edenlerin mezarları vardır. Ardından tekrar düşününüz, bu topraklarda, öz yurdunuzda soyunuzla oynandığını, sizleri sömürü hâline getirmeye çalışanları, inancınızı yaşamamanız için elinden gelenin zerresini olsun esirgemeyenleri, zalimlerin zulmüne uğrayan mazlumlar olduğunuzu ve bütün bunlar olup biterken aynı inanca mensup olduğunuz insanların bu zulümleri renkli bir çerçeve içinden umarsızca adeta bir sinemayı izlermiş gibi sadece izlediğini düşününüz. Kaldı ki bu insanların ‘’Mü’minler bir vücutun azaları gibidirler.’’ diyen bir Peygamberin (s.a.v) ümmeti olduğunu düşününüz. Bu insanlar sizsiniz saygıdeğer Müslümanlar. Bunu da düşünülmesi gerekenler kefenize koyunuz!
“Bir gün biz kâfirleri yine çölün öbür tarafına atacağız, sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile.” vecizesi bugün Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’ın kahramanı Osman Batur’dan bizlere, ona da hocası Böke Batur’dan yadigârdır. Bunun yanında bir milletin öz yurdunda, o millete soykırım yapan zalimlere karşı gelen bir yiğidi, tarih kan kokan satırlarına ilmek ilmek dokumuştur.
Kaynak : http://www.sanalbasin.com/selam-olsun-21165154
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Makale Analiz » SanatBENZER HABERLER