logo

trugen jacn

ÇİN, DOĞU TÜRKİSTAN’İ BİR AÇIK HAVA HAPİSHANESİ’NE MU DÖNÜŞTÜRÜYOR ?

MELTEM KURAL
Çin’in 1949 yılında işgal ettiği ve “Sincan” yani “Kazanılmış Topraklar” olarak adlandırdığı Doğu Türkistan’da Çin yönetiminin Müslüman Uygurlara yönelik sistematik bir şekilde yürüttüğü dinî/kültürel asimilasyon ve baskı politikaları yeni bir boyut kazandı. Çin’in kuzey batısındaki özerk bölgede yaşayan Uygurlar artık istedikleri gibi seyahat edemeyecekler, zira ekim ayında yürürlüğe konulan yeni bir uygulamaya göre şubat ayı […]

Çin’in 1949 yılında işgal ettiği ve “Sincan” yani “Kazanılmış Topraklar” olarak adlandırdığı Doğu Türkistan’da Çin yönetiminin Müslüman Uygurlara yönelik sistematik bir şekilde yürüttüğü dinî/kültürel asimilasyon ve baskı politikaları yeni bir boyut kazandı. Çin’in kuzey batısındaki özerk bölgede yaşayan Uygurlar artık istedikleri gibi seyahat edemeyecekler, zira ekim ayında yürürlüğe konulan yeni bir uygulamaya göre şubat ayı ortasına kadar pasaportlarını polise teslim etmeleri gerekiyor.

Komünist Parti yönetimindeki Çin hükûmetinin aldığı karar gereği Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmî yayın organlarında ve emniyet kurumlarının sosyal medya hesaplarında yayımlanan bir genelge ile Uygur Özerk Bölgesi sakinlerinin bürokratik işlemler nedeniyle pasaportlarını polis karakollarına teslim etmesi gerektiği duyurusu yapıldı. Manas, Şihenze, Kumul kentleri ve Urumçi’ye bağlı Midong beldesi emniyet birimlerince yapılan acil çağrılarda halka tehditvari bir dil ile bir an önce ellerindeki pasaportları emniyet birimlerine teslim etmeleri gerektiği aksi takdirde haklarında yasal işlem yapılacağı veya seyahat edemeyecekleri uyarısı yapıldı.

Pasaportların toplanması ile ilgili genelgenin gerekçesi konusunda makamlar farklı açıklamalarda bulunuyor. Çin hükûmetine yakınlığı ile bilinen Global Times gazetesine konuşan bir yetkili hükûmetin pasaportların toplanması uygulamasını toplumsal düzeni korumak adına yürürlüğe koyduğunu ve bu uygulamanın 2015’te gevşetilen pasaport kontrollerinin bir devamı olduğunu öne sürerken, Şihenze emniyet birimlerinin sosyal medya hesabından yapılan duyuruda halkın pasaportlarının yanı sıra polise biyometrik bilgilerini de vermeleri gerektiği belirtiliyor. Manas kentinde yapılan duyuruda ise pasaportların sadece elektronik pasaport sistemine geçiş dolayısıyla güncellenme amacıyla toplandığı açıklaması yapılıyor. Çinli yetkililer ayrıca pasaport denetim politikasının sıradan vatandaşları etkilemeyeceği ve bu uygulamayla yalnızca suçlu veya şüpheli kişilerin yurt dışına çıkmalarının engellenmesinin amaçlandığını iddia etse de pasaportların sahiplerine ne zaman ve nasıl geri verileceği konusunda herhangi bir bilgi verilmiyor.

Pasaport toplama uygulamasının 10 milyonunu Uygur Türklerinin oluşturduğu 22 milyon nüfuslu özerk bölgede yaşayan herkes için geçerli olduğu söylense de Uygurlu Müslümanlar bunun aksini düşünüyor, zira Çin yönetiminin ayrımcı politikaları konusunda yeterince acı tecrübeye sahipler. Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti’nin geri kalan bölgelerine nazaran Doğu Türkistan’da pasaport çıkartmak oldukça zor. 2016 Haziran’dan itibaren bölgede yaşayan halk pasaport başvurusu yapabilmek için biyometrik verilerinin yanı sıra, DNA kan örneği, parmak izi, üç boyutlu beden görüntüsü ve ses kayıtlarını da emniyet birimlerine sunmak zorunda. İnsan Hakları İzleme Örgütü Haziran 2015 yılında yayımladığı bir raporda Çin’in geliştirdiği yeni iki aşamalı pasaport sisteminin özellikle Tibetli ve Uygur gibi etnik azınlıkların ülkeyi terk etmelerini engellemek için tasarlandığını vurguluyor. Raporda Han Çinlisi etnik kesim için pasaport çıkarma işlemi en fazla 15 gün sürerken ve bunun için sadece kimlik bilgilerine ihtiyaç duyulurken, aynı işlem için Uygur ve Tibetliler gibi etnik azınlıklardan çok sayıda evrak istendiği ve pasaport alabilmek için 5 yıla kadar bekletilebildikleri veya başvurularının gerekçe gösterilmeksizin reddedilebildiği belirtiliyor. Azınlıklar ayrıca Komünist Çin yönetimine karşı eylemlere katılıp katılmadıklarına dair bir de güvenlik incelemesinden geçiriliyorlar. Bu sıkı denetimler ve sınırlandırmalar nedeniyle hac ibadetini yerine getirmek isteyen pek çok Müslüman Uygurun da ülkeyi terk edemedikleri için mağdur olduğu biliniyor.

Uygulamanın bilhassa Uygur toplumunu hedef aldığına inanan bir diğer grup ise sürgündeki Uygurlar tarafından kurulan ve Doğu Türkistan halkının uluslararası tam yetkili yönetim organı olan Münih merkezli Dünya Uygur Kurultayı (WUC). Kurultay sözcülerinden Dilxat Raxit Washington merkezli Özgür Asya Radyosu’na verdiği demeçte pasaportlara el koyma uygulamasının sadece Uygurları hedef alan Çin yönetiminin düşmanca tutumunu yansıttığını ifade ederken, uygulamanın uluslararası camianın tepkisini çekeceğini umduklarını söyledi.

Geçtiğimiz ekim ayından bu yana devam eden uygulamayla ilgili İnsan Hakları İzleme Örgütü Çin direktörü Sophie Richardson da bir açıklama yaparak Çin yönetiminin insanlara pasaportlarını polise iade etmelerini gerektirecek inandırıcı bir neden gösteremediğini ve bu uygulamayla hareket etme hakkının açıkça ihlal edildiğini vurguladı. Tüm bölge halkının pasaportlarına el konulmasının hem Çin hem de uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini belirten Richardson uygulamanın bölgede hükûmetin amaçladığını iddia ettiği istikrarı sağlayamayacağını, aksine toplu bir cezalandırma anlamına gelen bu politikanın zaten tansiyonun yüksek olduğu bir bölgede hükûmete karşı var olan öfke ve tepkiyi iyice körükleyeceğini ifade etti.

Benzer bir uygulamayı daha önce de Tibet bölgesi için yürürlüğe koyan Komünist Çin yönetiminin söz konusu uygulama ile bir yandan rejim muhaliflerinin yurt dışına çıkıp rejim aleyhine propaganda yapmasını önlemeyi amaçlarken, diğer yandan kendisini eleştiren her kesime gözdağı vermek ve etnik azınlıkları sindirmek amacı güttüğü aşikâr. Bilindiği gibi Çin yönetimi Doğu Türkistan’da meydana gelen şiddet olaylarından da sürekli sürgündeki ayrılıkçı Uygur grupları ve Doğu Türkistan İslam Hareketi’ni sorumlu tutarken, pek çok bağımsız uzman ise Çin’in bölgedeki baskıcı kontrol ve güvenlik politikalarını meşru göstermek için böyle bir iddianın ardına saklandığı görüşünü savunuyor.

Sayın Meltem Kural, Londra Üniversitesi SOAS’ta (School of Oriental and African Studies) yüksek lisans eğitimi almış olup,  Perspektif dergisi yayın kurulunda yer almaktadır.

Fotoğraf:©Flickr.com/Eric Wilson – kashgar – uighurs

Kaynak :  http://www.perspektif.eu/dogu-turkistan-acik-hava-hapishanesi-mi-oluyor/

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
864 Kez Görüntülendi.