logo

trugen jacn
26 Ocak 2017

REİNA KATLİAMI,İŞİD VE TÜRKİSTAN

Mehmet Çağatay Abuşoğlu  ( Orta Asya Araştırmaları Merkezi)

Yılbaşı gecesi İstanbul’da 39 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan terör saldırısının ardından başlayan çalışmalarda teröristin Batı Türkistanlı (Özbek ya da Kırgız) IŞİD mensubu olduğu
sonucuna varılmıştır. Bu vahim hadise IŞİD’in küresel bağlarının ne denli derin olduğu
konusunda yeni soruların sorulmasını beraberinde getirmiştir.  IŞİD, Suriye ve Irak hattındaki varlığını pekiştirdikten sonra çok sayıda küçük ve orta ölçekli cihatçı selefi örgüt IŞİD’e bağlılığını açıklamıştır. IŞİD’e bağlılığını açıklayan örgütlerden birisi de Özbekistan İslam Hareketi (ÖİH) olmuştur. ÖİH, bağlılığını ilan ettiği 2014 yılında etki düzeyi düşük bir örgüt olsa da kendisini IŞİD’e militan sağlayıcı ve eğitici olarak tanımlamıştır. Bu tarihten sonra da öldürülen IŞİD militanları içerisinde Türkistanlıların sayısının arttığı  gözlemlenmiştir. Kırgızistan ve Özbekistan’dan katılımın fazla olduğu örgütte, Çeçen militanlar  Rus dili sebebiyle gerekli iletişimi oluşturmuştur. Türkistanlı militanların Orta Doğu coğrafyasında  savaşmasına olanak veren bu gelişme IŞİD’in de Afganistan’a taşınmasına imkan vermiştir. 2015­  – 2016 yılları arasında Taliban ve IŞİD arasında Kuzey Afganistan’da çatışmalar meydana gelmiştir.


IŞİD’in Kuzey Afganistan’daki öncelikli amacı ise Türkmen doğalgazıdır.
Selefi örgütlerle kurulan bağlar, doğalgaz hatlarının ve kaynaklarının kontrol edilmesi isteği, IŞİD’in yükselen terör örgütü görünümü ve Türkistan’daki ekonomik darboğaz başlıca etkili
konular olmuştur. Türkistanlı militan sayısının artışında Rusya­ABD çekişmesinin de payı
bulunmaktadır. Rublenin hızlı düşüşüne sebebiyet veren ekonomi alanındaki mücadele, Rusya’da
ilk olarak Türkistanlı işçileri vurmuştur. İşçi ücretlerindeki hızlı düşüş, işçilerin ülkelerine
yaptıkları havaleleri de vurmuştur. Kırgızistan gibi sürekli ekonomik kriz halindeki bir ülke için
hayati olan bu havalelerin kesilmesi oldukça etkili olmuştur. Bu durum IŞİD’in yaptığı vaatlerinin
önünü açmıştır.
IŞİD’in etkisinin yanında Türkistan içerisinde yerli selefi örgütler ve mollalar da bulunmaktadır.
(Bu durumun sebebi ise SSCB döneminde bölgenin öz İslam anlayışının tahrip edilmesinin
ardından İslam adına dirilme arayışının Basra Körfezi ülkelerinden sağlanabileceği düşüncesi ve
bu ülkelere giden çok sayıda öğrencidir). Fergana Vadisi’nde yoğunlaştığını gördüğümüz bu yapılar bölgenin büyük ülkelerinin çabalarıyla kısmen engellenmiş olsa da, halen yumuşak     varlığını sürdürmektedir. Kırgızistan’in Celalabad, Batken ve Oş kentleri bu durumun çokça
gözlemlendiği yerlerdir. Hizbut Tahrir, Tebliğ Cemaati ve çok sayıda küçük hareketsiz örgüt
bulunmaktadır. Kırgızistan yönetimi ise güney bölgesindeki hareketliliklere müdahale etmek istesede yetersiz kalmaktadır. Özbek­Kırgız geriliminin de var olduğu bölge iç karışıklık arzusunda olayapılarca çevrelenmiştir.
Kırgızistan görüldüğü üzere ekonomi başarısızlığı, güvenlik gücü yetersizliği gibi sebeplerle Orta Asya’daki küçük bir Afganistan gibidir. Bu durum Kırgızistan vatandaşı olan militanların IŞİD saflarında savaşmasının önünü diğer ülkelere nazaran daha fazla açmaktadır.
Kırgızistan yönetiminin gelecek her yardıma ihtiyacının olması Türkiye ile FETÖ konusunda da
ters düşebilmesine neden olmuştur. FETÖ tarafından kurulan okullar ve  diğer  yardımlar sebebiyle  büyük fayda getiren yapının terör unsuru da olsa hızlı bir şekilde sökülüp atılması Kırgızistan için mümkün değildir. Bu gelişme Kırgızistan’ın durumunu anlayabilmek için önemlidir. IŞİD içerisindeki Türkistanlı militan sayısı ise 3 ila 7 bin olarak tahmin edilmektedir. Tahmin edilen sayılar arasında belirgin bir aralık olmasının temel sebebi örgütün etnik bir yaklaşıma sahip olmayışıdır. Çeçenler ve Dağıstanlılarla birlikte gözlenen Türkistanlı militanların sayıları Orta Asya yönetimleri tarafından tespit edildikçe açıklanmaktadır. Suriye’de ayrıca IŞİD saflarında bulunmayan Türkistan İslam Cemaati’ne (TİC) bağlı Doğu Türkistanlı Uygur militanlar da bulunmaktadır. Türkmendağı, Lazkiye ve İdlip gibi önemli noktalarda bulunan ve sayıları bin ila bin beş yüz arasında değişen TİC unsurları Esad rejimiyle mücadele etmektedir. Teröristlerin ülkelerine geri dönüş yaparak eylemde bulunma süreci başlamadığı için Türkistan henüz tehdit altında değildir. Öncelikli olarak Türkistan’ın bir sıçrama bölgesi olduğunun farkında olan Rusya ve Çin bölge ülkelerine güvenlik alanında önemli imkanlar sunarken çalışmalarının doğrudan içerisinde de bulunmaktadır. Diğer yandan terörün sansasyon arayışı Türkistan’da cevapsız kalacağından teröristler Avrupa’da ve Türkiye’de eylemler gerçekleştirilmeye  itilmektedir.
IŞİD’in İstanbul’da yaptığı saldırıyla ilgili olarak, diğer IŞİD eylemlerinden önemli bir farklılık göze çarpmaktadır. İntihar eylemlerinin daha çok gözlemlendiği IŞİD saldırılarının bu genel tavrından farklı olarak İstanbul saldırısında terörist kendisini patlatmamış ve saldırının ardından kaçmıştır. Bu durum teröristin IŞİD’in paralı eylemcisi olabileceği ihtimalini doğurmaktadır. Özellikle Türkistan’da işsizlik sebebiyle IŞİD’e katılım gösterenler, diğer militanlar gibi kendilerini fedai olarak görmemektedirler. Çünkü anlaşılacağı üzere işsizlik sebebiyle örgütle tanışmış olması dünyevi bağlılığın sürdüğü anlamına gelmektedir. Profesyonel terör olarak adlandırılabilinecek olan bu durum Türkistan gibi refah düzeyinin yok denecek kadar düşük olduğu ülkelerin bulunduğu bir coğrafyada ciddi bir sektör olabilir. Hükümetin uzun zamandan bu yana ihmal ettiği Türk dünyası politikasını tekrar çok boyutlu ve güvenlik ağırlıklı olarak başlatmasının zamanı gelmiştir. Çünkü, kozmopolit/vatansız IŞİD ve selefi cihatçı örgütlerin Türkistan’da etkinlik kazanması, Türk milli kimliği yanında İslami kültürü de derin birşekilde imha edecektir.

Kaynak : http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-asya-arastirmalari-merkezi/2017/01/04/8559/reina-katliami-isid-ve-turkistan

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
848 Kez Görüntülendi.