Son Dakika
Nazif KARAGÖZ
Çinlilerin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırdıkları bölgenin asıl adı, Doğu Türkistandır.
Türkistan: Hazar Denizi’nden, Altay Dağlarına, Hindikuş Dağlarından, nişantaşı escort – taksim escort – beşiktaş escort
Kırgız bozkırına kadar uzanan 10 milyon km kareden oluşan, geniş bir coğrafi bölgedir.
Doğu Türkistan da bu bölgenin bir parçasıdır. Burası, eskiden beri, Türklerin yerleşim merkezi olduğu için, Türkistan olarak adlandırılmaktadır. Tarihin ilk medeniyet merkezidir.
Çin bu bölgeyi Soğuk Savaş döneminde, Sovyet tehdidine karşı bir tampon bölge olarak kullanmıştır.
Çin bu bölgenin “ Çin topraklarının bir parçası olduğu” dolayısıyla, Doğu Türkistan’da yaşanan olayların, “Çin’in iç meselesi sayılması gerektiğini” iddia etmektedir. Halbuki tarihi kaynaklar bunu yalanlamaktadır. Mesela yaptıkları Çin Seddi, diğer milletler arasındaki resmi sınırı, bu set oluşturmuştur. Doğu Türkistan da Çin’in tarihi sınırları olarak kabul edilen bu setin dışında kalmaktadır.
Ey zulmeden zalim Çin !.. Doğu Türkistan daha nasıl, bu durumda senin toprak parçan sayılır ki ? Sen yalan söyleyip dünyanın gözü önünde, benim atalarımın toprağındaki soydaşlarıma zulüm yapıyorsun ve onların ata yurtlarını işgal altında tutuyorsun.
Doğu Türkistan, 2 milyon km kare ile Türkiye’nin iki buçuk katı dev bir ülkedir. 25 milyon Müslüman Uygur Türkü, yani soydaşlarımız ve dindaşlarımız burada akıl almaz zulümler altında yaşamaktadırlar. Bugüne kadar Komünist Çin devletinin uyguladığı soykırım neticesinde, şimdiye kadar 60 milyon soydaşımız ve dindaşımız öldürülmüştür.
Özerk bölge denilmesine rağmen, hâlâ ağır ekonomik ve siyasi sömürü, anti demokratik uygulamalar ve siyasi baskılar devam etmektedir. Doğu Türkistan maalesef daha Çin işgali altındadır. Öyleki mülkiyet hakkının hemen hemen hiç olmadığı ve Doğu Türkistanı, Çinlileştirme politikası uğruna, Uygur Müslüman Türklerin çocuk edinmeleri dahi yasaklanmıştır.
Doğu Türkistan gerek jeopolitik önemi gerekse enerji ve madencilik açısından değerli ve zengin kaynaklara sahip olmasından dolayı, Çin’in bölgeye yönelik acımasız politikaları devam etmektedir.
Doğu Türkistan’da; Tarım Havzası’nda, 10.7 milyar ton petrol kapasitesi olduğu ayrıca, volfram madenine sahip olduğu ( silah sanayinde kullanılan önemli bir maden), altın, gümüş, platin, kömür (2.2 milyon ton) ve uranyum gibi, stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip bir ülkedir. Çin genelinde 148 çeşit madenin, 124 çeşiti, buradan çıkarılmaktadır. Doğu Türkistan’daki kömür rezervleri 2 milyon tondur. Çin’in petrol ve doğalgaz alanındaki en stratejik bölgesi burasıdır.
Doğu Türkistan’da 220 milyar metreküp doğalgaz olduğu tespit edilmiştir. Çin’in petrolünün yüzde 25’ini, doğalgazının da yüzde 28’ini, Doğu Türkistan barındırmaktadır. Doğu Türkistan’daki petrol rezervleri, Irak ve İran rezervleri
nin tam 10 katıdır. 910 bin km karelik alanda petrol tespit edilmiştir. Buradan Çin’e her yıl 10 milyon ton petrol taşınmaktadır, ama burada petrol, Çin’den daha pahalıdır. Buradaki 30 bölgeden, 17.4 milyon metreküp doğal gaz çıkarılmaktadır.
Komünist Çin, yıllık milli gelirinin yüzde 40’ını, Doğu Türkistan’dan temin etmesine rağmen, Doğu Türkistan Türkleri’nin yüzde 80’i açlığa, yoksulluğa, sefalete ve acımasız zulme mahkum edilmiştir. Burada halkın ortalama milli geliri 100 dolar iken, çoğu yerde bu 40-50 dolardır. Tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleri Çin’e akıtılmaktadır. Doğu Türkistan Türkleri, dünyada emsali
görülmemiş bir şekilde sömürülmektedir. Fabrikalarda ve devlet dairelerinde çalışan Türkler yüzde 10’dur. Öğretmenlerin yüzde 25-26’sı Türklerdir.
Çin Anayasası’nda dini inanç ve hürriyet olmasına rağmen,Türkler arasında dinsizliğin yayılması için gayret sarfedilmektedir. Türk ailelerin çocuklarına dini eğitim vermeleri yasaklanmıştır. Hac’ca gidilememektedir. 1952 yılından bu yana, 29 bin Cami ve Kur’ân kursu yıkılmış, sadece Hoten bölgesinde 1200 cami kapatılmış, 370 bin Kur’ân’ı Kerim yakılmış, 120 bin İslam alimi idam edilmiş,
54 bin din görevlisi ağır şartlardaki çalışma kamplarına sürgün edilmiştir. Hele hele toplu ibadet yapılması yasaklanmış, uymayanlar halen, en ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır.
Kur’ân okuyanlar dövülerek öldürülmekte, Cuma ve Bayram namazlarına katılanlara kurşun sıkılmakta, dini ilimlerin öğrenilmesi yasaklanmakta, din dersi programları ateizmi işlemekte, insanları dinden soğutma çalışmaları son hızıyla devam etmekte, toplu ulaşım vasıtaları ve hastahanelere örtülü bayanların ve sakallıların girmeleri yasaklanmaktadır.
Çin, 1949 yılından beri Doğu Türkistan’daki Türkleri, imha ederek bölgeye, sistemli bir şekilde Çinli göçmenler yerleştirilmektedir. Bu bölgede,1953’te yaşayan Türklerin oranı yüzde 70 iken, bu oran 1990 yıllarında yüzde 40’a düşmüş ve açıkça etnik bir temizlik yapıldığı belgelenmiştir.
Uygur Türkleri köylerde oturmaya zorlanmakta, şehirlerde Çinliler ikamet ettirilmektedir. Şehirlerdeki Çinlilerin oranı yüzde 80’e varmıştır. Nüfusun artmaması için, doğum kontrolü acımasızca uygulanmakta, uymayanlar ağır bir şekilde cezalandırılmakta, Uygur Türk kadınlarına toplu kürtaj operasyonları yapılmaktadır. Sadece Karakaş ilçesinde 18 bin 765 kadın kürtaja tabi tutulmuştur. Hamile kadınların karınlarındaki çocuklar çıkarılıp öldürülmekte, kural dışı doğan çocuklara isim verilmemekte, vatandaşlık hakkı tanınmamaktadır.
Müslüman Uygur Türkleri’nin, zengin ve para sahibi olmamaları için, ağır vergilerle kazandıkları ellerinden alınmakta, Uygurlar açlık sınırında yaşamaya zorlanmaktadır.
Milliyetçi Uygur gençleri vurularak yargısız infaz yapılmaktadır. 11-12 yaşındaki çocuklar, terörist diye an ağır şartlardaki hapishanelerde ceza görmektedirler.
Kaşgar’da sevilen bir aile, başörtüsünü çıkarmadığı için, terörist diye evlerinde diri diri yakmışlar, vahşice şehit ettikleri Türk gençlerini paramparça etmekte
dirler. Öyleki cesetleri ancak DNA testiyle anlaşılmaktadır. Caddelerde ellerinde silahları tetikte olan Çin askerleri dolaşmaktadır.
Zalim Çin yönetiminin, Uygur topraklarında çocuk, yaşlı, kadın,hasta gözetmek sizin, uyguladığı vahşi ve acımasız işkence yöntemleri akıllara durgunluk verecek cinstendir.
“Onlu garanti sistemi” ile aileler takip edilmekte, oruç tutup ibadet yapanlar toplu olarak cezalandırılmakta, tesettürlü hanımlar tacize uğramakta, Uygur Türkleri’nden, ay-yıldız armalı tişört giyenler tutuklanıp işkence görmektedirler. Yönetim aleyhinde fikirler taşıyanları ihbar edenlere, 8 bin ile 16 bin dolar ödül verilmektedir.
Çin’in acımasızca zulmettiği Uygur Türkleri, komünist Çinliler tarafından diri diri toprağa gömülmekte, toplu halde kurşuna dizilmekte, vahi hayvanların önlerine yem olarak atılmakta, topraklarında yapılan nükleer denemelerde ölümcül hastalıklarla karşı karşıya bırakılarak korkunç bir sona sürüklenmekte
dirler. Bugüne kadarki nükleer denemelerde, 210 bin kişi ölmüş, binlercesi sakat kalmış, binlercesi kansere yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir.
Doğu Türkistan Türkleri’nin, namaz kılmaları, oruç tutmaları yasaklanmakta ve ibadet hakları ellerinden alınmakta, öldüresiye dövülen insanlar karlarda yatırılmakta, iki ayağında, iki ayrı öküze bağlanarak parçalanmakta, kadın-erkek çırılçıplak soyulup meydanlarda teşhir edilmekte, on binlerce Müslüman Uygur Türkü kamplarda ağır işkenceler altında inlemektedir.
Binlerce siyasi tutuklular var. İşkence sıradan bir şey sayılıyor, çoğu tutuklular hapishanelerde kayboluyor ve bir daha haber bile alınamıyor. İdama mahkum edilenlerin davaları çok hızlı bir şekilde sonuçlanmakta, kendilerini savunmak için yeterli süre ve imkan tanınmamaktadır.
Komünist Çin yönetiminin, Müslüman varlığını sindirebilmek için, baş vurduğu yöntemlerden biri de toplu olarak yapılan tutuklamalar ve göz altında tutulanlara yapılan akıl almaz işkencelerdir.
Hapishaneler çok kalabalık. Tutuklu Türklerin 5-6 tanesi çok küçük hücrelerde kalıyorlar. Polisler hücreleri her dolaştıklarında, tutukluları ölesiye dövüyorlar. Özel sorgu odalarında vücutlarına elektrik şok veriyorlar. Bu odalarda duvara monte edilmiş ray var. Tutuklular tek el ve ayaklarından buraya kelepçelenerek asılıyorlar ve böylece 24 saat bekletiliyorlar. Bazılarının kerpetenle tırnakları çekiliyor, bazılarının ise tırnaklarının altından elektrik veriyorlar.
Asimilasyon ve imha son hızıyla devam ediyor. Türkçe eğitim yasaklanmış durumda. Uygur alfabesi son 30 yılda, özellikle dört defa bilinçli olarak değiştirildi. Uygurlular, Çinlilerle evlenmeye zorlanıyorlar.
Bunlar sadece birkaç örnek. Bütün bunları dünya görmüyor. Ya Türkiye de mi?
Kaynak: http://www.cumraninsesi.com/kose_yazisi-Nazif-KARAGOZ-DOGU-TURKISTAN-406.html#ixzz4WhpPE03O
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER