logo

trugen jacn

UYGUR TÜRKLERİNDE MİLLİYETÇİLİK FİKRİNİN GELİŞİMİ VE TARİHİ SÜRECİ

Uygurlar Türk’tür, Hunların ayrı bir koludur. Yani Uygurların ecdatları Hunlar’dır. Türklerde milliyetçilik fikrî milattan önce 2 nci asırda başlamıştır. Hun Tanrı Kutu Batur Han devrinde doğusundaki düşmanları en sevdiği atını, eşini istediklerinde milletini savaşa sokmamak için kabul eder. Sonra düşmanlar çorak bir toprak bölgesini istediklerinde Batur Han “TOPRAK MİLLETİMİNDİR!” diye kükrer, kabul etmez. Savaşarak düşmanı mağlup eder. Bu onun milletine olan sevgisiydi ve “Milliyetçilik” idi.

Y.Tanay

Yücel TANAY ( yuceltanay@yahoo.com)

MÖ 56-36 yılları arasında Hun Hakanı olan Çiçi Han için, Alman tarihçisi Hirth: “Çiçi Han’ın nutku milliyetçiliğin tarih sahnesinde ilk kez dile gelişidir. . . . . . . . bu bakımdan Çiçi Han, milliyetçiliği devlet siyasetine temel yapan ilk (Türk) devlet adamıdır. . .” diyor .

Yine Kül Teğin, Bilge Kağan’ın ağızlarından çıkarak kaya taşları üzerine oyulmuş bu satırlar. “Ey Türk Oğuz beyleri! Türk milleti işitin, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk milletini, Türk vatanını ve Türk töresini kimse bozamaz! Türk milleti titre (düşün) ve kendine dön!. . .” İşte bunlar Türk milliyetçiliğinin destan satırlarıdır.

Kürşat ve 40 yiğidinin Çin sarayındaki kahramanlarca verilen “ölüm-kalım savaşı” Türk milliyetçiliğinin en parlak şanlı destanıdır.

Uygur Türklerinin “Kut Dağı Efsanesi”de âdeta Türk milliyetçiliğini perçinleyen (sağlamlaştıran) delillerden biridir.

Kâşgârlı Mahmud’un Divanü lügat-it-Türk adlı eserinde Türklerin Hz. Muhammed tarafından methedildiğine dair hadisler kaydedilmiştir.

Bunlar Uygur Türk milliyetçiliğinin uzak bir tarihe sahip olduğunu gösterir.
Uygur Türk milliyetçiliği dünyada Uygur Türk’ü yaşadığı müddetçe var olacaktır, devam ederek yaşayacaktır. Uygur milliyetçiliği dili, dinî, ahlakî, tarihleri ortak olan Türk milletini sevmekten ve saygı göstermekten ibarettir.
Uygur-Türk milliyetçisi, Türk düşüncesinin ilmî, fikrî, edebî, felsefî ve teknik sahalarında imkânlarını zenginleştiren, İslamiyet’e saygı gösteren, Uygur Türkü ve dünya Türklüğünün istiklâli, özgürlüğü, baht ve saadeti için mücadele eden insandır.

Doğu Türkistan’da yeni Milliyetçilik fikrînin ortaya çıkışı

1911 yılında Çin’de inkılâp oldu; cumhuriyet kuruldu. Bu cumhuriyet Doğu Türkistan halklarına hiçbir fayda getirmediği gibi, Çin esareti ve baskısı da artan bir hızla devam etti. Nihayet 1911 yılında Kumul’da Tömür Halfe inkılâp çıkarsa da, hile ve desiselerle bastırıldı. Gerçi bu inkılâp mağlup olsa da, Doğu Türkistan’da Çin’e karşı milliyetçilik hareketleri güçlenmeye başladı.

“Milli uyanış” devrimizin simalarından merhum şehit Abdu’l Kadır Damulla Varisi 1907 yılı Türkiye, Mısır, Suriye. . . , gibi İslam ülkelerine araştırma seyahatlerine çıkıyor. Döndükten sonra Kaşgar ‘da Matle’ul-Hidayet adında okul açarak öğrenciler yetiştiriyor, kitaplar yayınlayarak halkı uyandırıyor. Böylelikle milliyetçilik fikrî Doğu Türkistan’a yayılıyor.

Matle’ul-Hidayet adında okul açarak öğrenciler yetiştiriyor, kitaplar yayınlayarak halkı uyandırıyor. Böylelikle milliyetçilik fikrî Doğu Türkistan’a yayılıyor. O günlerde Gulcalı Mes’ud Sabri Baykuzı tahsil için Türkiye’ye geliyor. Türkiye’nin o devirdeki milliyetçi-Türkçüleri Ziya Gökalp, Tal’at Paşa ve diğerleriyle temasa geçip, tanışır. Vatan’a döndükten sonra Gulca’da “Dernek” adlı bir okul açarak, milliyetçilik, Türkçülük fikrîni yarayarak telkin etmeye başlar. Mes’ud Sabri bey, Doğu Türkistan’da yeni-Türkçülük fikrîni ortaya atan ilk şahsiyettir. Geçen asrın ikinci çeyreğinde, Çin’in o zamanki başkenti Nankin şehrinde, İsa Alptekin, Çin’î Türkistan Avazı dergisini yayınlayarak milliyetçilik propagandasını başlatmış oluyordu. Doğu Türkistan’da milliyetçilik gün geçtikçe güçleniyordu. Neticede 1931 yılı Kumul inkılâbı patladı. Bu inkılap Doğu Türkistan tarihinde umumî bir inkılap oldu. İnkılap ateşi tüm Doğu Türkistan’a yayıldı.İnkılap sonunda 1933 yılında, Kaşgar’da, Birinci Cumhuriyetimiz: DOĞU TÜRKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ kuruldu! Bu cumhuriyet devrinde yeni eğitim tesis edilerek, geliştirildi; millî, dinî, siyasî terbiye güçlendirildi. Bunun etkisiyle Doğu Türkistan’da milliyetçilik güçlü bir halette gelişmeye başladı.

İnkılâp liderlerimizden General Mahmud Muhitî, Kaşgar’da durdu. Kaşgar tarihten beri Doğu Türkistan’ın siyasî ve kültür merkeziydi. Kaşgar’da, Kutluk Şevki baş muharrirliğinde Yeni Hayat gazetesi; Muhammed Emin Kari Hacı Sufîzade baş muharrirliğinde İstiklâl mecmuası; Aksu’da genç Hacı Yakub (ANAT) müdürlüğünde, Aksu Uçuri gazetesi yayınlanarak güçlü bir milliyetçilik teşvîkatı yürütüldü. Kuzey Doğu Türkistan’da , Tarbağatay’da, Bizim Tavuş gazetesi çıkarılmaktaydı. Doğu Türkistan’ın 30’lu yıllarındaki milliyetçilik hareketinin esasları bu vakitte sağlamca kurulmuştu.

Yeni Hayat gazetesi; Muhammed Emin Kari Hacı Sufîzade baş muharrirliğinde İstiklâl mecmuası; Aksu’da genç Hacı Yakub (ANAT) müdürlüğünde, Aksu Uçuri gazetesi yayınlanarak güçlü bir milliyetçilik teşvîkatı yürütüldü. Kuzey Doğu Türkistan’da , Tarbağatay’da, Bizim Tavuş gazetesi çıkarılmaktaydı. Doğu Türkistan’ın 30’lu yıllarındaki milliyetçilik hareketinin esasları bu vakitte sağlamca kurulmuştu.

Üç Efendi ve Doğu Türkistan milliyetçilik hareketi

Önce kimdir bu Üç Efendi?! Bunları kısaca anlatmak icap eder. Üç Efendi:

Mes’ud Sabri Baykuzı ; Gulca’dan geçen asrın başlarında Türkiye’de tahsil gören, Türkçü, milliyetçi bir zat olup, Doğu Türkistan’a milliyetçilik, Türkçülük fikrîni yayanlardan biri ve öncüsüydü. 1933 yıllarında “Rus kızıl ordusu” Doğu Türkistan’a girdiğinde Gulca’da öldürülecek 200 kişilik kara listenin bir numarasında Mes’ud Bey varmış. Bundan haberdar olan Mes’ud Efendi Gulca’dan güneye kaçar. Aksu’da, Hoca Niyaz Hacı ve Mahmud Muhitî ile görüşür, “Kara Yulğun Savaşı”na katılır , o yerden Hindistan arkalı Çin’e gider, İsa Efendi ile birleşir. Çin merkezi hükümet üyeliğine kadar yükselir. 1947 yılında Doğu Türkistan eyalet hükümeti başkanı olur. 1951 yılında Çin Komünist hükümeti tarafından tutuklanarak 25 Şubat 1952’de Urumçi’de zehirli iğne ile şehit edildi.

Muhammed Emin Buğra; Hoten’den, dinî medreseden mezun olup, müderrislik yapmıştı. Zamanının yetiştirdiği en güçlü milliyetçilerdendi. Kumul İnkılâbı’ndan sonra Hoten’de teşkilatlanarak, önce Karakaş ilçesini azat etti, arkadan bütün Hoten vilayetini Yarkent dahil azat eder. İki kardeşi Abdullah ve Nur Muhammed şehit düşerler. İnkılâp, Rusya’nın ihaneti ve askeri yardımıyla bastırıldıktan sonra, Hindistan’a ve oradan da Afganistan’a gidip, Kâbil’de ikamet eder. Burada geçirdiği zaman içerisinde ölmez eseri olan, Doğu Türkistan Tarihi’ni yazar. 1943 yılında Çin’e gelerek, Mes’ud ve İsa Efendilerle birlikte Doğu Türkistan mücadelesini başlatır. Üç Vilayet İnkılâbında son bakan, 1949 yılından sonra da Doğu Türkistan eyalet hükümetinin başkan yardımcısı olmuştur. Komünist Çin İstilası’ndan az evvel ikinci defa Hindistan’a iltica eder. 1952 yılında Türkiye’ye gelir. Burada da vatan davasına elinden gelen hizmetleri yaparken, 1965 yılında Ankara’da vefat eder.

İsa (Yusuf) Alptekin; Kaşgar Yenisar’dan. Çin okullarından mezundur. 1926 yılında Çin’in Encan konsolosluğunda çalışmıştır. Encan’dayken, Batı Türkistan’ın milliyetçi şahsiyetleriyle tanışmış, millyetçiliği kabul etmiştir. Buradan Çin’e geçerek kanun çıkarma Y¥Efendi tüm hayatı boyunca Doğu Türkistan istiklâli için mücadele vermiş ölümsüz bir şahsiyettir. Üç Efendiler 1946 yılında 11 maddeli bitim münasebetiyle Doğu Türkistan’a çıkar, milliyetçilik hareketlerini devamlı sürdürürler. Altay Neşriyatı tarafından çıkarılan Altay Mecmuası, ERK, Yalkın, Yurt, . . . . , gazeteleri; Nankin’deki Yakub Hacı’lar, Abdullah Temen’ler muharrirliğindeki Tanrı Dağ Neşriyatı tarafından çıkarılan Tanrı Dağ Resimli Mecmuası, Edebiyat mecmuaları arkalı Doğu Türkistan’da milliyetçilik teşvikatı alıp barıldı. Vatan’daki hem Çinperestler hem de Rusperestler, milliyetçilere karşı mücadelelerini sürdürmeye devam ettiler. Dönemin milliyetçi aydınları, yazarları-edipleri, şairleri ve gençleri ‘Abdul-Eziz Mahsum, Emin Vahidî, Bay Ezizî, Abdul-Azîz Çengizhan, Hamdullah Tarımî, Polat Kadirî, Hacı Yakub Yusufî ANAT, Abdurrehim Ötkür, Kurban Koday, İbrahim Mutiî, Abdullah Temen, Hebir Tömür, Settar Mukbul, Ertuğrul Sabrî, Hemid Sabrî, Doktor Abdur-Rauf, Fethidin Mahsum, Süleyman Selçuk, Muhammedin Tohtî, Abdurehim Cuşkun, Abdul Hemithan Kuçarî, İnayetullahan, Niyaz Erol, Polat Abdullah, Hamut mahmudî, Hasan Hacî, Abdul Ehet Hacî, Abdul Halîk Haci, Hamdul Ni’meti (Kavan), Abdur-rehim Kılıç, Muhammed Ömer Hac ı, Abdurrehim Ruzi Hacı . . . . . , gibi milliyetçiler (Burada adını hatırlamadığımız değerli adamlarından özür dilerim) “Üç Efendiler” etrafında olup Doğu Türkistan Millî Mücadalesini sürdürmüşlerdi; ve halâ sürdürmektedirler.

Yukarıda adları geçen muhterem kişilere “Üç Efendiciler” denilirdi. Doğu Türkistan Milliyetçilerinin hareket şiarları altı olup, onlar aşağıda anlatılanlardan ibarettir.

Doğu Türkistan Milliyetçilerinin Milliyetçilik Anlayışı

Onların Milliyetçilikleri sevgi ve saygı hislerimiz ile Doğu Türkistan Türklerine bağlanmaktan ibaretti. Bu bağlılık Doğu Türkistan halkının diline, dinine, ahlakına ve bütün maddî-manevî kültür değerlerine derin alaka göstermek, millî varlılığı geliştirmek, güçlendirmek, istiklali ve Doğu Türkistanın Bağımsızlığını muhafaza etmek bu yolda bütün fedakârlıkları vermekten ibaretti.

Geçen asrın 30-40’lı yıllarında Doğu Türkistan’da Çinçiler, Rusperestler ve milliyetçiler olarak üç grup mücadele ediyorlardı.

Çinperestler: Çin askerlerinin himayesinde vatanı devamlı “Çin emperyalistlerinin” zülmü altında kalmasını isteyen, idealsiz, az bir menfaate satılmış, millî münafıklardı. Bunlar Doğu Türkistan’ı Şi cyang (Batı bölge), Dun cyang (Doğu bölge) ve Nan cyang (Güney bölge)lerden ibaret 3 eyalete bölmekteydi. Bunlar hatta bu tasarıyı 1948 yılı Nankin’de açılmış I Halk Kurultayı’na vermişti. Milliyetçi vekillerin karşı çabaları neticesinde kurultaydan geçmedi. Bunların tipik vekili Burhan Şehidî, Kasım Kurbanî, Nasır Bek, Seyid Ahmed Hoca, Na dey chao (Nasır), Turap Bek, Supi bek Haci, Pasar Bek, Nurbek, Tohti Alem Ahun, Yolbasbek, . . . . , gibi insanlardı.
Rusperestler: bunlar Kızıl Rus sosyal emperyalistlerinin mümessilleriydi. Amaçları vatanı Rusya’ya bağlamak olan güçlü bir akımın temsilcileriydiler. Almatı’da çıkarılıp, Doğu Türkistan’a gizli gönderilen Şerk Hakikatı (Doğu Gerçeği) mecmuası o dönemin yukarı teknolojisinden istifade ederek basılmış, Rusperestlerin güçlü propaganda aletiydi. Bu mecmuada Uygur’ların Türk ikenliği [oldukları] inkâr edilirdi. Doğu Türkistan milliyetçiliğine karşı kalem mücadelesi veriyorlardı. Onlar, “Emperyalizmin menfaati için Uygur Tarihi sahte kılınmasını ve, Uygurlar Türk değildir!?, . . .” gibi makaleleriyle Uygur Türk miiliyetçilerine karşı çıkıyorlardı. Uygur Türk milliyetçileri onlara, “Emperyalizme hizmet edenler sizlersiniz! Uygurlar Türk’tür; Neden Kaşgarlı Mahmud divanını, Divanü lügati Uygurî, Özbekî, Kazakî, Kırgızî, . . . , demeden Divanü lügat-it-Türk dedi diyorlardı. Sonra onlar sustu. Bunların tipik vekili Seyfuddin Azizî, Abdülkerim Abbasuf, Abdülkerimhan Mahdum, Zahir Savdanof, gene Rusya’dan Doğu Türkistan’a (gizlice sokulan 4- kolun casusları, Kasım Efendi (Kazak), General İshakbek (Kırgız) başlarında olmak üzere Rusya’da tahsil gören Rusperestler, Almata (Almatı) ve Taşkent’lerde, vatanoğlu Mansur, şair, . . . , ve başkaları olup, Doğu Türkistan’ın fikrî hayatında en güçlü siyasî kuvvet idi. Çünkü bunların arkasında Stalin Rusya’sı vardı.

Doğu Türkistanandaki Milliyetçileri: “Üç Efendi” liderliğindeki milliyetçilerdi. Bunlar vatanı Çin esaretinden kurtarmayı maksat edinen, birinci merhalede “yüksek milli muhtariyet statüsünü” kazanıp, şart-şeraitleri yerine getirildikten sonra, istiklâl merhalesine geçmekten; aynı zamanda Rusya nüfusunu altına girmeye karşı mücadele veren güçlerdi. Milliyetçilerin, Rusperestler gibi güçlü siyasî, askerî destekçisi olmasa da, milletin manevî gücüne, milli duygusuna dayanan, milletten manevî ilham ve feyiz alan bir siyasî grup idi. Bunların elinde neşriyat eğitim müesseseleri Dağ Neşriyatı, üniversite, pedagoji okulları. . . . Olup, güçlü milliyetçilik propagandası yürütmüşlerdi.

Doğu Türkistan Türk Milliyetçilerinde Halkçılık

Doğu Türkistan’da o yıllarda halkçılık, demokrasi anlamında kullanılırdı. Uygur Türk milliyetçileri diline, dinine, ahlakına, hak ve hürriyete, şahsiyete en üstün içtimai değerlere kendi gözü ile baktığı için, demokrasiyi tarihi ve içtimai imkânları en iyi şekilde muhafaza ve temsil eden yegâne idare tarzı derlerdi. Dolayısıyla, Doğu Türkistan milliyetçileri demokrasiyi kendilerinin ikinci şiarı ilan etmişti. Bundan maksat Doğu Türkistan halkı o yıllarda sömürgenin sömürgesi hayatını yaşıyorlardı. Çin’de cumhuriyet kurulduktan sonra bir az demokrasi olsa da, bu Çince “doğu demokrasisi” Chia yu Kuan’dan aşarak Doğu Türkistan’a ulaşamamıştı. Doğu Türkistan’ı siyasî, kültürel ve askerî etkisi altına almış, Stalin Rusya’sı diktatörlük olup, “demokrasi” söz konusu değildi. Rusya’daki sosyalizm düzeni anti-demokrasi bir rejim olup, halkın fikir ve hürriyetine tehdit salmaktaydı ve boğmaktaydı. Bunun tesiri Doğu Türkistan’a girdiği için, bu çeşit demokrasiye karşı fikir ve rejimi engellemek için, Doğu Türkistan milliyetçileri halkçılık şiarı yapmıştı ve bu yolda çalışmalarını devam ettirmişti.

Doğu Türkistan Türk Milliyetçilerinde İnsaniyetçilik

Hümanizm, insana ve insan değerlerine en büyük ağırlığı veren düşünsel yaklaşım. Rönesans’ın temel kültürel akımıdır.

Hümanizm, edebiyatta kiliseyi dışlayarak, özgür fikirleri teşebbüs eden, “Etika’da” hayr severlik ile aynı anlamda olup, ırk, devlet, din farkı gözetmeden insanların eşitliği, kişiliği, bir-birine olan saygısı, yardımlarını tanıyan, bütün insaniyetin refah-saadeti düşünen bir idealizmdir. Geniş anlamdaki “hümanizm” yalnız insaniyet değil, hayvanları sevmeyi de içine alır.

Doğu Türkistan Türkleri geçen asrın 30-40’lı yıllarında doğudan gelen Çinlileştirme, batıdan gelen Ruslaştırma siyasetleri tarafından bir kıskaca alınmıştı.

Doğu Türkistan’daki, Rusperestler materyalist, dinsiz, Allahsız bir millet yapmak istiyorlardı hareketleri hep bu yönde olmuştu.. Uygur Türkleri başta olmak üzere Doğu Türkistan halkı için, Çin kültürü özellikle Rus kültürü tehdidi altında kalmıştı. Uygur Türkçesindeki hemen hemen ilmî ıstılahlar Rusçalaştırılmaktaydı; Kril alfabesi teşebbüs kılınmaktaydı. Hatta 50’li yıllardan sonra Kril alfabesi getirdiği Rus etkisinin, farkına varan Çinliler tarafından engellenmiştir.

Doğu Türkistan halkı en geride kalan yarı sömürge, yarı feodal devletin sömürgesi olarak yaşadıkları, hümanizm nimetlerinden mahrum bırakıldıkları için, hümanizme çok büyük ihtiyaç vardı. Doğu Türkistan halkı o zamanlarda “insan halkları” deyimini yeni öğrenmişse de, insanca yaşamak arzusu çok güçlüydü. Onun için devrin güçlü talebi olan hümanizm DoğuTürkistan milliyetçilerinin 3. Şiarı olmuştur. Bu şiarlar Rusperestler’in, Türk milletini Ruslaştırma, materyalistleştirme, allahsızlaştırma çabalarına engel oldular. Bununla da kalmayarak asimilasyona karşı korudular.

Uygur Türkleri bin seneden beri İslam dinine mensuptur. Müslüman olduğu halde neden bu şiar ortaya atıldı. Diye bir soru akla gelebilir.

Dünyaya Darvinizm, materyalizm, komünizm fikirleri yayıldıktan sonra. Batı Türkistan’ı İşgal eden Rusya, 1917 yılındaki “Ekim İhtilâlı”ndan sonra komünizm yolunu tuttu. Rusya’dan Doğu Türkistan’a Darvinizm, sosyalizm, komünizm ihraç edildi. Doğu Türkistan’da da ateizm fikirleri yayılmaya başladı. Maymun nazariyesi dağıtıldı. Rusya’da okuyup eğitim alanlar bu gibi zehirlik nazariyeleri dağıttılar. Bir kısım Doğu Türkistanlı gençler materyalizm felsefesini kabul etti .

Onun için Doğu Türkistan milliyetçileri bu şiarı ortaya atarak. Kendilerinin Darvinist, komünist olmadığını, İslâm dinine inanan, Sünnî-Hanefî Müslim olduklarını bildirdiler. Halkının dine sadık olması arzusunu verdiler.

Doğu Türkistan Türk milliyetçiliğinde Irkımız Türk’tür Şiarı

Dünyada “Türk” kelimesinden korkan iki devlet var: biri Rusya, diğeri Çin. Rusya, (Büyük Türkistan)’da aynı kökten gelen Türk milletlerini parçalayarak Özbek., Kazak, Kırgız, Türkmen, Azerî. . . . . ve başka yapay halkları millet olarak ortaya çıkardı. “Sizler Türk değil; Uygur, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, . . . . . , siniz, “dedi. Ve bu adlar altında “kukla cumhuriyetler” tesis etti. Karşı çıkanları “Basmacı, milliyetçi, eksil inkılâpçı” namlarıyla suçlayarak yok ettiler. Bunun güçlü tesiri Sheng shish sai döneminde Doğu Türkistan’da görülür. Hatta bir dönem bizde de yapay “Tarançı” milleti yaratmıştı; sonra iptal edildi bu proje. Dolayısıyla Türkistan’daki milletlerin “Türk” olduğunu tarihî, ilmî yönden ispat etmek zaruriyeti gündeme gelmişti. Bu günlerde Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan’dan gelen gençler kendilerine “Türk” demiyorlar: Özbek, Kazak, Kırgız, . . . , diyorlar. Doğu Türkistan’dan gelenler öyle değil; biz “Uygur Türkleriyiz diyorlar. Bu da Doğu Türkistan milliyetçilerinin bu şiarının ve bu yöndeki tarihî, ilmî çalışmalarının bir neticesidir. Burada bir tarihi olay çok önemlidir.:
Ocak 1949’da Taşkent ve Almata radyoları ve basın organları aniden “Doğu Türkistan milliyetçilerine hücum etmeye başladı. Onların birinci makalesi: “Emperyalizmin reaksiyon siyaseti için Uygur tarihî sahte kılınmasın!”dı. Bu makaleye layık olduğu cevap verildi. İkinci bir makale gündeme geldi; ona da gereken cevap verildi. Üçüncü makale ise, “Uygurlar Türk değildir!” konulu bir makale idi. Buna eski tarihi belgelerden deliller göstererek, Uygurların gerçek Türk olduklarını ispat ettik. Sonunda Rusya’daki bu “sözde siyasî” tarihçilere bir sual sorduk. Uygurlar Türk olmasa, Kaşgarlı Mahmud neden eserine Divanü lügat-it-Türk dedi. “Neden Divanü lügat-it-Uygurî, -Özbekî, Kazakî, Kırgızî, Yağmaî, Karlukî, Çiğilî, -. . , demedi? Diye sormuştuk; bu yallanma ( ) âlimler sustu. Sonradan Altay Neşriyatı bu altı makaleyi, “Kalem mücadelesi” adıyla bir broşür halinde yayınlamıştı.

Doğu Türkistan adı tarihî adı olup, tarih eserlerinde umum itiraf eden, kullanıla gelmekte olan, hem de iki defa kurulan Doğu Türkistan cumhuriyetlerine ad olan isimdir. Uluğ bilgin, Yusuf Has Hacib bin yıl öncesinde yazdığı Kutadgu Bilig adlı eserinin nesrî giriş sözünde: “Kamuğ Türkistan illerinde, Bugrahan dilince, bu kitaptan yahşırak hergiz kimerse tesnif kılmadı” diye sözleriyle Doğu Türkistanın adının Karahanlılar döneminde Türkistan olduğunu bildirmiştir. Lakin Çin istilacıları 1884 yılında Doğu Türkistan adını kaldırarak “Hsin chiang (Yeni Yer)” denilen menfur adı koydu. Doğu Türkistan halkına, Yenî nesillere buranın adının “Hsin chiang” olmadan önce Doğu Türkistan olduğunu duyurmak, kendini milliyetçi sayan her bir Uygur Türkünün millî borcudur. Doğu Türkistanın adı asla ve asla “Hsin chiang” olamaz. . . Ebedî kalıcı adı Doğu Türkistan’dır.

1948 yılı Çin Cumhuriyeti I Kurultayı’nda Doğu Türkistan milliyetçi vekillerinin çaba ve mücadeleleriyle “Hsin chiang” adı iptal edilerek, “Çin-î Türkistan” kabul edilmişti. O dönemin şart-şartlarında bu karar bir adım ilerlemek idi.

Yukarıdakiler geçen asrın ikinci çeyreğinden başlayarak Çin komünistlerinin istilasına kadar Doğu Türkistan’daki milliyetçilik hareketlerinin kısa tarihidir.

25 Eylül 1949’da Burhan Şehidî, Seyfeddin Azizî, İshakbek, Delilhan Sugurbayuf, Abdulkerim Abbasuf, Abdülkerimhan Mahdum. . . . ve başkalarının ihanetiyle millî e ordunun desteklendiği Çin komünistleri tek kurşun bile atmadan Doğu Türkistan’ı istila ettiler. yarım asır geçti; Doğu Türkistan tarihinde hiç görülmeyen en ağır sömürge hayatı yaşamaktadır.

Çin komünistleri türlü türlü harekâtlarla (düzenledikleri operasyonlarla) Doğu Türkistan’da milliyetçilik, Türkçülük fikirlerine darbe vurdu. Milliyetçi, Türkçü insanları hapishanelere attı, öldürdü. Toprak ıslahatı yürütüp, yine çok insanları hapse attı ve öldürdü. 1958 yılında milliyetçilere karşı hareket yürütüp, tüm Doğu Türkistan’da milli hissiyatı olan insanları temizledi. Millî ordu dağıtıldı. Türkçülük, milliyetçilik, “menfi-menfur” isimlere aylandı. Arkadan “doğal afet” denilen düzmece bir afetle halkı aç bıraktı; köyler komünleştirildi. Şehirlerde sosyalist reform adı altında halkın evleri müsadere edildi. Eğitimimiz ve dilimiz çinlileştirilmeye yönlendirildi. Meselen: “chung kung chung yang cheng chih ch¥yi nin hou pu wei (Çin komünist partisinin merkezi siyasî bürosunun adayı). Bu 7 kelimeli cümlede “ning” ile ” i” Uygur Türkçe’si olup, kalan hepsi Çince’dir. Eğer mao ze dung ölmeden siyasette değişiklik olmasaydı, dilimiz tahrip olurdu. Bu vakitlerde chou en lai, mao ze dung, chu de gibi Çin komünistelerin liderleri arka arkaya ölmeye başladılar. Çin’de Deng hsiao ping iktidara geldi. Üçüncü Umumî toplantıdan sonra, Çin’de siyaset değişerek bir demokrasi sözü verildi. “Çin’ce sosyalizm”, gerçekte kapitalizm yürütüldü. Fikir sahasında da az bir serbestlik oldu: matbuatlarda Türk, Milliyetçilik söz-ibareler görülmeye başlandı. Bu dönemde Doğu Türkistan’da milliyetçilik hareketleri yeniden başladı.

Merhum Muhammet Emin BUGRA Bey’in, Doğu Türkistan tarihi adlı kitabı yurda gizli girmeye başladı.

Doğu Türkistan’da Çinlilerin yarım asır sürdürdükleri Çinlileştirme, komünistleştirme siyasetleri berbat oldu. Milliyetçilik yine üstünlük kazandı. “Barın inkılâbı” bunun somut bir ifadesidir.

Şimdi Doğu Türkistan’da Çin’e karşı yüzlerce milliyetçi, inkılabî teşkilatlar kuruldu. Her yerde Çin’e kaşı inkılabî hareketler baş göstermektedir.

Demek ki, sömürgecilik, zulüm, diktatörlük, asimilasyon siyasetleri-kadınlara yapılan “kürtaj siyasetleri” milliyetçiliğin doğuran doğal sebeplerdir.

Doğu Türkistan milliyetçiliği, Uygur milleti yaşadıkça devam edecektir.

Çünkü aradığımız kudret Türklerin damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Herhangi bir güç Doğu Türkistan Türklerinin milliyetçilik ateşini söndüremez!

 

Kaynaklar : 
1. Herman Albert, Historical and Commercial Atlas of China, Harvard University Press, 1935
2. Alaeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik ve Panislamizm Işığında Türkistan, Timaş Yayınları, 1997, İstanbul, s. 28
3. İsa Yusuf Alptekin, Unutulan Vatan Doğu Türkistan, Seha Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 91
4. Pan Ku, The Account of Hsing-nu, Han-Shu, 91, Bölüm 2, s. 32 a-b
5. China Daily, 26 Nisan 1999
6. www.uyghuramerican.org/economy/chinaonlineoct62000.html
7. www.caccp.org/et/etiu1.html
8. Peter Morison, Religion in Communist Lands, no 12, 1984
9. Radio Free Europe/RL, 1.09.1986
10. Asiaweek, 24 Ekim 1997
11. Amnesty International Report, 4 Nisan 1999
12. East Turkistan Information Center, 30 Ekim 1999

Etiketler: » » » » » » »
Share
1130 Kez Görüntülendi.