Son Dakika
Yücel TANAY
Doğu Türkistan Türkleri müslüman olmasına rağmen İslam Dünyası Filistine,Arakan, ve diğer İslam toplumlarına gösterdiği alakayı Doğu Türkistan konusunda göstermiyor.Doğu Türkistan konusunda İslam dünyasının kapsamlı bir tavrı ve tutarlı bir politikası bulunmamaktadır.
Bu ülkeler grubunda, doğrudan Çin’in etki ve nüfuzu altında olduğundan veya Çin’le çıkar ilişkilerinden dolayı Doğu Türkistan davasını resmî düzeyde desteklemeyen ama sivil düzeyde sıcak bakan ülkeler yer almaktadır. Bu grubun içinde en yakın çemberi Batı Türkistan ülkeleri oluşturmaktadır. Sovyetlerin yıkılması sonrasında bölgede oluşan stratejik boşluk, Batı Türkistana sınır komşusu olan Doğu Türkistan’ın Pekin yönetimi nezdinde önemini daha da arttırmıştır.
Çin yönetimi, Sovyetlerin çekildiği bütün nüfuz alanlarına kendisi yerleşmek üzere yoğun bir ilgiyle birlikte bölge ülkelerine yönelmiştir. Bu yönelme sırasında, Batı Türkistana ulaşımda en önemli geçiş kuşağı durumundaki bölge Doğu Türkistan olduğundan, Çinli yerleşimcilerin iskânı çabalarına bu dönemde ağırlık verilmiştir. Sovyet sonrası bölgede meydana gelen stratejik boşluğu, Şanghay İşbirliği Örgütü aracılığıyla doldurmayı hesaplayan Çin, Batı Türkistan ülkelerinin ekonomik ve siyasi istikrarına yardımcı olacak adımlar atan bir siyaset izlemiş ve bu ülkeler üzerinde ekonomik nüfuz kurmaya çalışmıştır.
Aynı dönemlerde oluşan siyasi istikrarsızlık ortamında, bölge ülkelerinde giderek gücünü arttıran İslami akımların bir şekilde Doğu Türkistan’daki Uygurları da etkilemesinden çekinen Çin, özellikle güvenlik ve istihbarat alanında Batı Türkistan devletlerini kendi çizgisine yaklaştırmayı başarmıştır. Bundan sonra bölge ülkelerinde yaşayan çok sayıda Uygur göçmen için zorlu günler başlamıştır.
Başlangıçta Batı Türkistan devletlerinin, Doğu Türkistan mücadelesine resmî düzeyde kayıtsız kalıp halk düzeyinde destek vermiş olsalar da 1990’ların sonundan itibaren bu politika, Uygurların geri iadelerinde görüldüğü gibi, Pekin yönetiminin istediği şekilde biçimlenmiştir. Kendi istikrarsız rejimlerini İslami muhalefet gruplarına karşı korumada panik yaşayan bölge ülkeleri, Uygurların yüzüstü bırakılması pahasına Çin’in koruma şemsiyesi altına girmiştir. Halk düzeyinde Uygurlara sempati devam ediyor olsa da resmî politikaların kaygan zemini, bu ülkelerdeki Uygur davasına ağır darbe vurmaktadır.
Kafkas cumhuriyetlerinden Azerbaycan cumhuriyetinin’de Doğu Türkistan siyaseti yoktur. Bu Cumhuriyetin izlediği siyaset, Batı Türkistan cumhuriyetleriyle paralellik gösterir.
Bu noktada benzer bir siyaset izleyen İran, özellikle Batı ile yaşamış olduğu gerilimde Çin’in desteğine ve nükleer teknoloji transferine ihtiyaç duyduğundan, Doğu Türkistan konusunda inişli çıkışlı bir siyaset takip etmektedir. İran basınında, Uygurların maruz kaldığı hak ihlalleri ve asimilasyon siyaseti konusunda Çin idaresine yönelik eleştiriler yer almakla birlikte, resmî düzeyde Uygurların durumlarının iyileştirilmesi konusunda somut bir siyaset görmek zordur.
Aynı şekilde Doğu Türkistan davasının stratejik hesaplara kurban gittiği bir diğer İslam ülkesi de Pakistan’dır. Ortak düşman olarak kabul ettikleri Hindistan’a karşı stratejik bir ortaklık mekanizması kurmuş olan Pakistan ve Çin yönetimi, bunu Uygurlara yönelik baskı politikasında iş birliği boyutuna taşımışlardır. Pakistan ile Doğu Türkistan arasındaki ekonomik ve kültürel bağlar sebebiyle binlerce Uygur Pakistan’da yerleşmiş bulunmakta veya iki ülke arasında gidip gelmektedir. Bunun ötesinde Pakistan’daki ufak bir istikrarsızlığın tüm bölgeyi etkileyecek olduğu gerçeği, Çin’in bu ülkeye ilgisini daha da arttırmaktadır. Bu ilişkilerin getirdiği karşılıklı tavizlerinden biri, 1998 yılında olduğu gibi, birçok Uygur’un Çin’e iade edilmesi şeklinde kendini göstermektedir. Çin, Uygur öğrencilerin Pakistan’dan gönderilmeleri konusunda Pakistan hükümetine sürekli baskı yapmaktadır.
Çin’in birçok insan hakları ihlaline ağır eleştiriler yönelten Batılı ülkeler, söz konusu Müslümanlar olduğunda, Çin’in gerçekleştirdiği idamlara daha yumuşak bir anlayışla yaklaşmaktadırlar. Nitekim bölge ülkelerindeki aşırı akımların ev sahipliği ile suçlanan Pakistan’daki medreselerde çok sayıda Uygur öğrencinin bulunması da Batılılar ile Çin arasında ortak bir tehdit algısının oluşmasına yardımcı olmuştur. 11 Eylül olaylarından sonraki gergin uluslararası atmosferde, bu eylemleri gerçekleştiren el-Kaide ile Doğu Türkistan’daki bağımsızlık yanlısı hareketi ortakmış gibi gösteren Çin, Batı’nın sempatisini kazanmayı dahi başarmıştır.
Bunda, Çin’den bağımsızlığını kazanmaya çalışan Uygurların, Taliban’ın denetiminde eğitim gördüğü propagandasının etkili olduğu da bir gerçektir. Bu sebeple Pakistan’daki medrese operasyonları sırasında binlerce Uygur öğrenci, iade edilme korkusuyla bu ülkeden kaçmış ve çoğunlukla İran üzerinden Türkiye’ye ve Arap ülkelerine sığınmışlardır.
DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASINI ÇİN’E GÖRE DÜZENLEYEN SÖZDE REALİSTLER
İslam dünyasındaki Uygur politikalarında ikinci grubu oluşturan realist yaklaşım; Çin’in artan gücünün alternatif bir politikaya izin vermediği kanaatinden veya kendilerini böyle bir gündemle ilgili görmediklerinden hareketle, Doğu Türkistan davasına Pekin yönetiminin gözlüğüyle bakan ülkelerin izlediği yaklaşımı ifade etmektedir. Bunlardan biri olan Mısır, kendi topraklarında eğitim gören binlerce Uygur öğrenci olmasına rağmen, böyle bir sorundan haberi yokmuş gibi bir tutum takınmaktadır. Bunun yanı sıra, Endonezya ve Malezya,Sudan gibi ülkeler de doğrudan Çin’in etki alanında olmalarının getirdiği bir çekingenlikle, Doğu Türkistan sorununa Çin’in mutlak gücü realitesinden hareketle çözüm önermektedirler.
İran ve Sudan devletleri çinin en önemli ticari ortağı durumundadır.
DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASINA İDEALİST GÖZLE BAKAN ÜLKELER
Bu yaklaşım biçimi ise idealistlerin politik argümanlarıdır. Bu tutum, özellikle diasporanın iyi lobicilik yaptığı ve Uygur davasının önemli ölçüde destek bulduğu ülkelerdeki genel yaklaşımı ifade etmektedir. Aralarında Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin bulunduğu bu ülkeler, Uygur davasına İslami veya tarihî sebeplerle sahip çıkmakta ve Doğu Türkistan’a -bağımsızlık dâhil- mevcut uluslararası dengelerin izin vereceği noktanın çok daha ilerisinde çözümler getirilmesine sıcak bakmamaktadırlar. Bu tür ülkelerde Uygurlar tarafından yayımlanan neşriyat ve hak ihlallerinin dile getirildiği toplumsal çalışmalar rahatlıkla yürütülmektedir.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Doğu Türkistan’daki hak ihlallerinin sona ermesi ve Doğu Türkistanlılara kendi kaderini belirleme hakkının verilmesi için Avrupa Birliği’nin geçmişte yayınlamış olduğu ortak bildirilere benzer şekilde, bir blok hâlinde hareket edilirse Çin, Doğu Türkistan’daki hak ihlallerinin sona erdirecek Ancak bu konuda en önemli platformlardan biri olması gereken İİT, Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerinin önlenmesi için ciddi bir destek vermemektedir. Doğu Türkistanlıların kurmuş olduğu uluslararası örgütlerden hiçbiri, İİT’nin farklı platformlarında üye veya danışman sıfatıyla yer almamaktadır. Bu noktada atılacak ilk adım bu grupların İslami platformlara alınması olacaktır.
Doğu Türkistan davasına duyarsız ,Batı Türkistan cumhuriyetleri;İran, Arap rejimleri de İnsan hakları ve demokrasinin olmadığı Çin gibi diktatöryal rejimlerdir.Ne yazık ki İslam dünyası için Doğu Türkistanlı (Esir Türkler)’in, Filistinli Araplar kadar değeri olmaması bizi şaşırtan bir olaydır.
BENZER HABERLER