Son Dakika
YÜCEL TANAY
Türk tarihinde yerleşik hayata geçen ilk Türk boyu Uygurlar’dır. İlk defa göçebe hayat tarzından yerleşik hayata geçerek tarım ve ticaretle uğraşan, Türk tarihinde ilk defa şehir ve kasabalar kurarak, ilk Türk mimari eserlerini meydana getirdiler. Türklerde ilk şehir kültürünü başlattılar.
Uygurlar, Oğuzlar, Kıpçaklar gibi Türklerin esas boylarından birisidir. Uygur, müttefik demektir. Oğuzların müttefiki olduğu için bu isimle tanınmıştır. Lehçe ve kültür olarak Oğuzlara Kıpçaklardan daha yakındır. 745’te Göktürk Devleti’nin yıkılması üzerine, Uygur hânedanı Büyük Türk Hakanlığı tahtına geçip bütün Orta Asya’ya hâkim oldu. Uygurlar devrinde Türkistan tamamen Türkleşti. İranlı unsurlar dillerini bırakarak Türkler arasında eridi. Bir kısmı da batıya çekildi. 840’ta kuzeyden gelen Kırgızlar, Uygurları bugünki Moğolistan’dan sürünce, Doğu Türkistan’a gelerek daha önce buralara yerleşen kardeşlerine katıldılar ve Karahanlı hâkimiyetine girdiler. Uygurların çoğu, önceleri eski bir Hıristiyan mezhebi olan Manikheizm’i benimsemişti. Mani (215-256) adında bir İranlı tarafından kurulan bu mezhep olup,bunda Zerdüşt dininin tesiri kuvvetli idi. İlk defa Uygur Kağanı Böğü Kağan (759-779) Tibet Seferi sırasında resmen bu dini kabul etti. İslâmiyetin zuhuruyla, zaten sathî olarak benimsenmiş olan Mani dini zamanla silinip gitti. Tarihçiler, dünyevî bir din olmayan Budizm’in fazla yayılmasına engel teşkil ettiğinden, Mani dininin kabulünü Türklük için avantajlı görürler. Aksi takdirde Türkler, Budizmin uyuşturucu karakteri sayesinde, Budist topluluklar arasında eriyip yok olacaklardı. Uygurlar, Karahanlılar zamanında Müslüman olmaya başladılar. İslamiyeti 932 yılında resmi devlet dini olarak kabul ettiler. İlk Müslüman Türk hakanı Abdulkerim Satuk Buğra Han’ın mezarı ve Karahanlı devletinin başkenti Kaşgar(a bağlı Artuş ilçesinde bulunmaktadır.Ayrıca,Karahanlı Hakanlarının mezarları da Artuş’un Suntağ kentine bağlı Meşhet(Şehitlik)köyünde bulunmaktadır. Abdulkerim Satuk Buğra Han için onun evlatları olan Artuşlular ve bütün Doğu Türkistanlılar 1990’lıı yılların başında çok güzel ve görkemli bir türbe yaparak ona olan saygı,sevgi ve sadakatlarını böyle gösterdiler. Abdulkerim Satum Buğra Han’ın vee onun soyundan gelen Hükümdarlarıın mezarları çok eski tarihlerden beri Uygur Türkleri tarafından Hazti Sultanlım (Hazreti Sulutanlarımın Mezari) olarak biliniyor ve ziyaret ediliyordu.
Uygurlar, belki de dünya tarihinin en medenî ve kültürlü topluluklarındandır. Uygurlar, Türkler arasında tamamına yakını yerleşik hayata geçen ilk boydur. Doğu Türkistan’da pek çok şehir kurmuş ve kurulu şehirlerini geliştirerek,Camiler,Medreseler,Vakıf eserleri Kervan saraylar vebenzeri eserler ilave ederek daha büyük ve görkemli hale getirmişlerdir. Uygur Türkleri ilk matbaayı kurmuş, kâğıt yapmış, barut, pusula, saat gibi yeni ve hayatta gerekli olan buluşları icat ederek bazıların komşuları Çinlilerden öğrenerek ve daha de geliştirerek dünyaya tanıttılar.
Günümüzde Doğu Türkistan’ınHoten kenti başta olmak üzere bir çok bölgesinde ilk zamanalardaki gibi ve aynı teknikle kağır üretimi yapılmaktadır.Hoten kağıtları(Hoten Kagezi) çok özel olarak yapılımakata olup,ıslandığı zaman özelliğini kaybetmemekte hatta kitap ise,iyi kurutulduğu taktirde yazıları dahi tekrer okumak mümkün olmaktadır.
Uygur Türkleri, Mani’nin tertiplediği 16 harfli Uygur alfabesiyle binlerce eser yazarak nom adı verilen bir saklamaya uygun bir teknikle binilerce adet kendi buluşları matbalarınıda bastılar. Mani ve Budizme ait binlerce metinleri Uygur Türkçesine çeviridiler. Uygurların Kâğıt ve matbaa kullanarak bastığı eserelerden binlercesi günümüze kadar ulaşmıştır. Türkistan ve Turfan havalisinde yapılan arkeolojik kazılarda, vasiyetnâme, satış akdi, kirâlama, şirket, rehin senedleri ile, evlâd edinme ve esir âzâdına dair çok sayıda yazılı hukukî vesikalar ile ilk Vakfiyeler bulunmuştur. Bu belgelerden Uygurların çok gelişmiş bir hukuk sistemine sahip olduklarını görebiliyoruz. 1073-1075 yılları arasında ünlü eseri olan Divânü Lügati’t-Türk adlı Türkçe-Arapça lügatı yazan Mahmud, aynı zamanda Doğu Türkistanlı ve Kaşgarlı bir Uygur Türkü’dür. Mezarı de Kaşgar’ın 60 Km batısındaki Opal kentinde bulunmaktadır. Moğol istilâsı sebebiyle ve daha sonra onun oğullarından İlhan ‘in kurduğu İlhanlı devleti zamanında asker,bürokrat ve sanat erbabı olarak Uygurlardan Anadolu’ya çok sayıda ailelerin göç ederek yerleştığı bilinmektedir. Selçukluların ardından kurulan beyliklerden en büyüğü olan Eretna Devleti’nin kurucusu ve ilk hükümdarı Sulutan Alaaddin Eretna Bey bir Uygur Türkü idi. Entelektüel hüviyetleri sebebiyle Uygurlar Selçuklu bürokrasisinin belkemiğini teşkil ediyordu. İstanbul Fatihi Sultan 2.Mehmet Han, Uygurca bilir ve Uygur alfabesi ile yazardı. Fatih’in ilk zaferlerinden fethettiği yerlerden olan Şebirkarahisar için kaleme alınan Zafernama = Zafer Yarlık’ı Uygur Türkçesi ve alfabesi ile kyazılmış ve çoğaltılarak dağıtılmıştır. Bugün 13,yüzyılda Kayaseri merkezli Eretna Bey zamanında Amasya&ya yerleşen Uygur Türklerinin yerleştiği Belde Uygur adı ile anılmakatadır.Amasyalı Uygurlar,Doğu Türkistan’dan Anadolu’ya göç ettiklerinin 700.yıl dönümünü Kazım 2015 tarihinde “UYGUR’DAN UYGUR’AGÖÇ’ÜN 700 YILI adı ile 2 günlük bir etkinilik düzenleyerek kutlamışlardır. Uygurlar, Müslüman olduktan sonra yine de uzun süre kendi alfabeleri olan Uygur albabesini kullanmışlardır.Daha sonra zamanla eski alfabalarını bırakarak Arap alfabesini benimsemişlerdir. Günümüzde Arap alfabasının Uygur Türkçesinin kural ve özeleliklerine göre düzenledikler bir falfabayı kullanan tek Türk boyudurlar.
Uygurların yıldızı coğrafi keşifler sonucu deniz yollarının bulunması ve ipek yolunun eski önemini kaybetmesi ile eski ihtişamı zayıflamış ve zamanla sönmeye başlamıştır. Bunu kenedi kötü emelleri için fırsata çevirmek isteyen Türklerin tarihi rakibi ve komşusu Çin,ilk kez Talas yenilgisinden tam bin 8 yıl sonra(1759’da) Doğu Türkistan’a saldırmış ve işgal etmiştir.
Doğu Türkistan siyasi tarihinde 1.Mançu-Çin istilası olarak anılan bu Çin işgalından sonra günümüze kadar 250 yıl zarfında Uygur Türkleri özgürlük ve bağımısızlık isteklerinden hiç bir zaman vaz geçmemiştir. Bu yıllar içinde 200’den fazla kez ayaklanarak Çinli işgalcılara karşı koymuştur.Bu süre zarfında 3 kez milli ve bağımsız devletlerini kurmayı başarmışlardır. 2. Mancu-Çin istilası olarak bilinen işgal hareketi 1877‘de gerçekleşmiştir.Orta Asya’daki büyük Satranç oyununun kurbanı haline getirilen DOğu Türkistan Türkleri Rusya,İngiltere tarafından sürekli hiyanete uğramıştır. En son ise,1945’teki Yalta Konferansında yine ingilterenin başını çektiği batılı galip devletlerın bir kez daha ihanetinemaruz kalmıştır.Türk Celladı Stalin’in Doğu Türkistan’ın Çin’e bırakılması teklifini sessizce kabul eden batılı güçler Gulca merkezli olarak 19944’te kurulan bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetinin Ruslar ve Çinlilerin işbirliği sonucunda ortadan kaldırılmasına ramak kalmışlardır.
Doğu Türkistana Çince(Sinkiang )(yeni kazanılan) adını verdi ve Çinlileri iskâna başladı. 1932 yılında Uygurlar ayaklanarak, Sabit Damollam,Mehmed Emin Buğra,Hoca Niyaz Hacım ve Cungarya bölgesinde yaşayan Kazak Türklerinin Lideri Şerif Han Töre ve General mahmut Muhiti ve arkadaşları tarafından birlikte Kaşgar’da Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti‘ni kurulmuştur. Ancak,bu Türk devletini Türkiye dâhil olmak üzere hemen hiçbir ülke kendisini tanımadı. Rus Kızıl Ordu‘su yardımıyla 1934‘te Çinliler Uygur ordusunu imhâ edip devleti yıktı. Uygurlar bu sefer 1944‘te Rusların desteğiyle Alihan Töre liderliğinde Şarkî Türkistan Cumhuriyeti‘ni kurdu. Maksatları, bütün Türkistan’ı tek bir bayrak altında toplamaktı. Ancak Mao‘nın Kızılları 1949‘da mıntıkayı işgal edip bu devleti de yıktı. Devletin ileri gelenlerini Pekin’e götüren tayyare Baykal Gölü civarında düştü.
Bugün 70 yılı aşkın bir süredir Çin işgâlindeki Doğu Türkistan’da her türlü haktan mahrum ve tarihte ender rastlanan haksızlıklara maruz bir şekilde takriben 45 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı tahmin edilmektedir. Çin’in resmi açıklamalarına göre günümüzde Doğu Türkistan nüfusunun elan % 54’ü Uygur, Kazak,Kırgiz,Özbek,Tatar ve Salur Türküdür. Dinî ve kültürel hayatları, ticarî faaliyetleri, kitap ve gazete basmaları, matbaa kurmaları, mülkiyet ve seyahat hakları, hatta çocuk sahibi olmaları bile sınırlamalara tabidir. Doğu Türkistan dışında da Uygurlar yaşamaktadır. Çin’in, tabiî kaynakları zengin bu mıntıkayı elinde tutmak ve Çinlileştirmek için elinden gelen her fırsarı değenlendirmektedir.
DOĞU TÜRKİSTAN YAKUP HAN DÖNEMİNDE OSMANLIYA TABİİ OLMUŞTU
Buhârâ Hanı’nın adamlarından Taşkentli Yakub Han, Çinlilerle mücadelede mühim bir isimdir. 1865‘ten itibaren Doğu Türkistan’ı geri alıp, Kaşgar Hanlığı‘nı kurdu. Rusya‘nın yayılmasından endişe eden İngiltere de kendisine destek verdi. Rusya da yeni devleti tanıdı. Yakub Han, 1872’de Osmanlı Devleti’ne bağlılığını ilan edip Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz adına hutbe okuttu, para bastırdı. Osmanlı bayrağı Doğu Türkistan semâlarında dalgalandı. Padişah kendisine Hindistan yoluyla zâbit, top, tüfek ve para gönderdi. Çok zeki ve çalışkan bir hükümdardı. Ancak Çinlilerle süren harb sebebiyle ağır vergiler koydu. Bu sebeple halk kendisini sevemedi. Çin, 1877‘de üzerine 40 bin kişilik bir ordu gönderdi. Han, anlaşmaya yanaştıysa da, Çinliler yaverini elde ederek Han’ı zehirlettiler. Böylece Doğu Türkistan’a tekrar hâkim oldular.
Türk Dünyasının tarih sayfasına ismini altın harflerle yazdıran Dünya medeniyet tarihine de büyük katkısı olan Doğu Türkistan Bugün Çin emperyalizminden kurtulmak için özgürlük mücadelesi veriyor.
BENZER HABERLER