Son Dakika
Yücel TANAY
ORTA ASYA’DA YENİDEN “BİRLEŞİK TÜRKİSTAN ” RUHU(Devamı)
Ancak, tüm bu çabalara rağmen Türkistan Birliği konusunda kayda değer bir ilerleme kaydedilmemiş ve alınan kararlar uygulamaya geçirilememiştir. Tek pazar olmayı sağlayacak işgücü, mal ve hizmetlerin serbest dolaşıma girmesi mümkün olmamıştır. Tabi bu oluşumu yavaşlatan en önemli etkenlerden biri de birliğin eş lokomotifi olan Kazakistan ve Özbekistan’ın bu süreçte ABD ve Batılı ülkelerle kurdukları güçlü ticari ilişkiler olmuştur. Bir anda yüzünü Batı âlemine çeviren bu ülkeler yepyeni bir dünyayla karşılaşmış ve bu dünyanın cazibesine kapılmışlardır. Yeni müttefikleriyle ticari ve siyasi ilişkilerini güçlendirmeye çalışırken Ortalık Asya birliğine pek de gereksinim duymamışlardır. Ta ki ABD’nin Büyük Ortadoğu ve demokratikleştirme projeleri için düğmeye basıncaya kadar. ABD’nin Afganistan ve Irak’a yaptığı askeri müdahale ve arkasında eski Sovyet coğrafyasında başlattığı kadife devrimler Batı Türkistan Cumhuriyetlerinin liderlerinin uykusunu kaçırdı. Kırgızistan’da gerçekleşen sivil hareket bu işin tuzu biberi oldu. Bu zincirin ilk halkası mı? Arkasından hangi halka gelecek diye sorular sorulmaya başlandı. Neredeyse tüm cumhuriyetlerde huzursuzluk yüz göstermeye başladı. Bu durum karşısında ABD ve batılı dostlarından bekledikleri desteği görmedikleri için hayal kırıklığına uğrayan liderler yeniden “Ortalık Asya Birliği” düşüncesini gündeme getirdiler.
NAZARBAYEV : ORTALIK ASYA(TÜRKİSTAN ) BİRLİĞİ FİKRİNİN MİMARİ
Bu konjonktürden yararlanan Türkistan “Ortalık Asya Birliği” düşüncesinin mimari Nursultan Nazarbayev 18 Şubat 2005 tarihinde parlamentoda yaptığı ve Kazakistan televizyon kanalları tarafından naklen yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında şöyle diyordu:”15’inci yüzyılın sonlarına kadar Türkistan(merkez asya) dünya ekonomisinde önemli bir bölgeydi. Bizim bölgemiz Doğu ve Batıyı birbirine bağlıyordu. Çeşitli halklar ulusal sınıflara bölünmemişti. İpek yolunun gerilemesi neticesinde Türkistan coğrafyası taşraya dönüştü. Bağımsızlığımızın kazanılmasıyla bölgemiz 500 yıl aradan sonra ilk defa dünya ekonomisi için önemli bir bölge hâline gelmektedir. Biz transit koridor olma konumumuzu pekiştirmekteyiz, dünya piyasalarına değerli ürünler olan petrol, doğal gaz, çeşitli madenler ve tarım ürünleri sağlamaktayız. Tarihî İpek Yolu güzergâhları üzerinden geçecek olan 21’inci yüz yılın petrol ve doğal gaz boru hatlarının, kara ve demiryollarının ‘çevre çizgileri’ artık görünmektedir.Asya Kaplanları ve AB’nin başarılı olmalarının sebepleri ortada gözümüzün önündedir. Diğer taraftan, II. Dünya savasından sonra bağımsızlığına kavuşan ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar ve çekişmelere şahit oluyoruz. Global ekonomide büyük piyasalar önem taşımaktadır. Ayrıca biz büyük güçlerin bölgemizde ekonomik üstünlük için açıkça rekabet ettiklerine de şahit olmaktayız. Söz konusu küresel jeo-ekonomik mesele karşısında bizim doğru konuma sahip olmamız önemlidir.Bizim önümüzde şöyle seçenekler var: Ya dünya ekonomisinin sonsuza dek ham madde sağlayıcısı kalmak, yeni bir imparatorluk beklemek; ya da Ortalık Asya bölgesinin somut entegrasyon sürecini başlatmaya gitmektir. Ben son seçeneği teklif ediyorum.Bizim ileri entegrasyonumuz istikrar, bölgenin aktif ilerlemesi, ekonomik ve askerî-siyasî bağımsızlık istikametinde olan yolumuzdur. Ancak bu durumda bölgemiz dünyada saygın bir konum elde edebilecektir. Ancak bu şekilde biz kendi güvenliğimizi temin edebiliriz, köktencilik ve terörizmle etkin bir şekilde mücadele edebiliriz.Ortalık Asya Devletler Birliği’ni kurmayı teklif ediyorum. Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan arasında yapılan ‘Ebedî Dostluk Antlaşması’ böyle bir örgütün sağlam temeli olabilir. Bölgemizin başka ülkelerini saymıyor değilim.Bizim ekonomik çıkarlarımız, tarihî-kültürel köklerimiz, dilimiz, dinimiz, ekolojik sorunlarımız, dış tehditlerimiz ortaktır. AB mimarları böyle müşterek noktaları sadece hayal edebilirdi.Ancak bu durumda biz, hepimizi bir, tek vücut olarak gören ulu cedlerimize, atalarımıza lâyık olabiliriz. Önce Çarlık idaresi, daha sonra Stalin’in politikası bu birlikten korktu ve bölgemizi idarî-millî kesimlere parçaladı. İzlenen politika ‘Parçala-Yönet !’ idi. Artık şimdi bizim tarafımızdan eşit haklara sahip bölge halklarının gelecek nesillerine zaruri olan yeni bir istikamet göstermenin zamanı geldi.”Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev tarafından gerekçeleriyle birlikte veciz bir şekilde dile getirilen Ortalık Asya Birliği düşüncesi aynı zamanda Türk Cumhuriyetleri için kalkınma ve istikrarın reçetesini sunmaktadır. Zira bu ülkeler SSCB döneminde olduğu gibi ya emperyalist güçlere ham madde sağlayan, istikrarsız ve yoksul ülkeler olacak ya da bir araya gelip güçlü siyasî, ekonomik ve askerî bir birlik oluşturarak sahip oldukları kaynakları ihtiyaç sahiplerine eşit ve dengeli şartlar altında sunan ve aynı zamanda sanayileşme yolunda ilerleyen ülkeler olacaklardır. Aynı zamanda böyle bir birlik hem Rusya Federasyonu ve Çin ile dengeli ve sağlıklı ilişkiler kurabilecek ve hem de ABD’nin bölgede hâkimiyet kurma çabasına daha güçlü bir şekilde direnebilecektir. Diğer taraftan Nazarbayev’in vurguladığı ortak noktalar arasında yer alan tarihi-kültürel kökler, dil ve din ortaklığı üzerinde durulması gereken konulardır. Nihai hedef olarak belirlenen birlik oluşturulamazsa bile bu ortak değerlerin geliştirilmesi söz konusu ülkeleri aşiret/klan zihniyetinden kurtarıp, tüm Türk boylarını bir çatı altında tutacak üst bir kimlik ve bu kimliğe dayalı bir millet şuurunun oluşmasına zemin hazırlayabilecektir.
Nazarbayev’in beyanatının ardından Kazakistan Dışişleri Bakanı Kasimcomart Tokayev bu konuyla ilgili olarak 25 Şubat 2005 tarihinde Aykin gazetesinde yaptığı açıklamada “Nazarbayev’in teklifi Batı Türkistan ülkelerinin bir devlet çatısı altında birleşmesini öngörmemektedir. Batı Türkistan ülkeleri birliğinin gerçekleşmesiyle, bölge ülkeleri yakın gelecekte bir takım stratejik kazançlar elde edebilirler. Örneğin, milli çıkarlarına dayalı olarak iç ve diş politikalarını etkili icra edebilecekleri imkânlara sahip olabilirler; rekabet ve imkanları arttıran ek araçları ortaya çıkarabilirler, ülkelerinin iç ekonomik gelişmesi için uygun dış şartları oluşturabilirler.Merkez asya pazarı geniştir. Yaklaşık 50 milyon halkı mevcuttur. Her ülkenin ekonomisi kendine has bir biçimde gelişir. Bazıları hızlı, bazıları da yavaş. Ancak, komşu ülkelerin değişik şartlar altında yaşaması, onların birbirlerine yakınlaşmasına hizmet etmez. Hatta aksine, ters etki bile yapabilir.” diyerek liderlerinin arkasında olduklarının mesajını verdi.Kazakistan’ın bu atağı Özbekistan ve Kırgızistan tarafından sıcak karşılanırken, Tacikistan tarafından daha temkinli karşılandı. Türkmenistan ise tüm diğer oluşumlar gibi tarafsızlık politikası arkasına sığınarak bu oluşuma da mesafeli durmayı tercih etti.
Ortalık Asya Birliği konusunda diğer ülkelere göre daha ısrarcı davranan Kazakistan’da bu konuda belli bir siyasi irade oluşmuş gibi görünmektedir. Nitekim 27 Nisan 2006 tarihinde Kazakistan Cumhuriyeti Parlamentosu Genel Oturumunda milletvekili Erasil Abilkasimov Batı Türkistan Birliği konusunda hızlı hareket edilmesi gerektiğini uzun bir konuşma yaparak anlatmış ardından bir teklifte bulunmuştur. Daha sonra bu konuşma Kazakistan Cumhuriyeti Meclisi Basın Hizmeti tarafından dağıtılmıştır .“Ben, Erasil Abilkasımov, Kazakistan Cumhuriyetinin ve Kazak halkının geleceğini düşünerek, şu teklifi sunuyorum:1. Hızlı bir şekilde Ortalık Asya Birliğini kurmaya başlayalım. Onun için birincisi, Kırgızistan’a büyük yardımda bulunarak, sözleşme sayesinde birliğe katılma teklifini sunmalıyız. Ardından Türkiye’yi birliğe almak doğru olur. Bu durumu değerlendirerek, bize diğer üç Ortalık Asya ve Azerbaycan Devleti de katılır. Genel olarak, bu tür birlik kurmak için 4-5 yıl lazım. Birliğin merkezinin Almatı şehri olarak seçilmesi doğru olur.2. İkinci aşamada büyük bir Konfederasyon kurmalıyız: Buna Rusya Federasyonu tam anlamında girse iyi olur. O zaman 2015 yılına doğru Konfederasyonun en az 300 milyon nüfusu olacaktır.Bu düşüncemiz gerçekleşirse, dünyanın zenginliğinin üçte biri bizim olacaktır. Bizim büyük Birliğimize Avrupa, ABD, Çin, Hindistan itibar etmek zorunda kalacaklardır. Ekonomik bakımdan ise Avrupa seviyesine en geç 2020-2025 yıllarında ulaşırız, bu durumda kendi topraklarımızı, dilimizi, gelenek göreneklerimizi ve dinimizi muhafaza etmiş olacağız.Bu tekliflerimin yerine getirilmesi için, evvela bizim parlamentomuzun önayak olması gerekmektedir.
Arkadaşlarım!
Unutmayın ki arkanızda bizim halkın, Türk asıllı halkların ve Rus halkının kaderi ile geleceği bulunmaktadır. Bati halklarına yem olmayalım.”Milletvekillinin konuşmasından iki gün sonra da iktidardaki Otan Partisi’nin önderliğinde 29–30 Mayıs 2006 tarihinde Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin birlikte tertipledikleri “Ortalık (Merkez) Asya Ülkelerinde Devletlerarası Entegrasyon İlişkilerinin Modernizasyonu” konulu Batı Türkistan ülkeleri Türkistan Forumu gerçekleştirildi. Forumun açılışında Otan Partisi’nin üst düzey yetkilileri birer birer çıkıp çeşitli mesajlar verdiler. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev’in kutlama mesajını okudular. Açılışa bölge yöneticileri, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan’dan önemli bilim adamları ve yazarlar da katılmıştı. Hepsi birer birer çıkıp konuştular.Açılışta konuşan Türkistan valisinin verdiği mesaj gerçekten önemliydi. Vali bu forumun Türk Dünyasının Ruhani (manevi) başkenti olan Türkistan’da gerçekleştirilmesinin önemli olduğunun altını çizerek “Eskiden büyük saldırı ve seferler zamanında Kazak hanları Türkistan’da bir araya gelip güçlerini birleştirerek ortak hareket ederlerdi. Yani güç birliğine giderlerdi. Bu günde Batı Türkistan ülkeleri yine güçlerini bir araya getirmek için Türkistan’da bir araya gelmişlerdir. Umarım bu mübarek şehirde sonuca gidecek kararlar alınır”.Forumda konuşmacılar, merkezi Asya’nın zengin doğal kaynaklarına sahip olduğundan dış güçlerin bu coğrafyaya fazla ilgi gösterdiğini vurgulayarak önemli ve kritik kararlar alınmasının zamanının geldiğini belirttiler. Entegrasyon için gerekli şartlar olan ortak tarih ve kültürün var olduğunu, özellikle SSCB döneminde bu halkların birlikte yaşadığını dolayısıyla bu ülke halklarının birlikte yaşamaya alışkın oldukları vurgulandı. Ancak özellikle Rusya ve Çin’in bu oluşama karşı olduğunu, bunlarla büyük bir entegrasyonun değil ülkelerin kendi aralarında ikili anlaşma yapmalarını istiyorlar. Bu nedenle gerekli tedbirleri alarak entegrasyon için gerekli adımların kararlılıkla atılmasının gerekliliği dile getirildi. Bu oluşuma başta Türkiye olmak üzere Hindistan, Pakistan ve Japonya’nın katkılarının olabileceği söylendi.Bir diğer konuşmacı ise aslında bu bölgenin tarihi ve manevi bir adı vardır: Türkistan. Fakat bu isim siyasi ve birleştirici bir içeriğe sahip olduğundan dış güçlerin hoşuna gitmiyor. Onların tepkisini çekmemek için Türkistan yerine Orta Asya adını kullanıyoruz. Oysaki Türkistan tüm Türklerin yaşadığı memleket anlamına geliyor. Yani bugün konuştuğumuz entegrasyonun temeli o günlerde atılmış ve ortak bir ad dahi verilmiş. Bu nedenle hiç olmazsa aydınlar arasında Orta Asya yerine Türkistan kelimesinin kullanılması gereklidir .
ORTALIK ASYA (TÜRKİSTAN)BİRLİĞİ KONUSUNDA ÖNE ÇIKANLAR
Özetle yapılan konuşmalarda vurgulanan noktalar ana başlıklar altında özetle şöyle sıralayabiliriz:
Forumun kapanışında sekiz madde içeren bir bildirge sunuldu ve bu bildirgeden hareketle Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e bir mektup gönderildi. Bildirgede özetle şu maddeler yer almaktaydı;
Türkistan forumunun sonucunda yayınlanan bu bildirgenin her ne kadar bir yaptırım gücü bulunmuyorsa da bilim adamlarının ve uzmanların Ortalık Asya Birliği konusunda yaptıkları bu samimi çağrının kendi kamuoyunda yankı bulacağı kaçınılmazdır. Bu da birlik için psikolojik zemin oluşturma anlamına gelir.
(2. bölümün sonu.Yazı devam edecek.)
Etiketler: Dünya » Genel » Gündem » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER