logo

trugen jacn
19 Eylül 2016

BİR CİA AJANI’NIN DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ” GÖREV AŞKI ” (1.BÖLÜM)

yazarresmi

Ömer ÖZKAYA

2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden birkaç yıl sonraydı, Amerika’dan “Atom’un tek hâkimi” diye bahsedilirken Rus Dışişleri Bakanı Molotov, “Atom bombası yapılması artık sır olmaktan çıkmıştır” demişti de kimileri buna inanmamış, kimileri de bir anlam verememişti. Başta da ABD istihbaratı! Çünkü ABD istihbaratının koordinasyonuyla Havacılık Siyaseti Komisyonu’nca hazırlanıp Başkan Truman’a sunulan 30 Aralık 1947 tarihli bir raporda “Bize düşman davranmaları mümkün devletlerin 1952 yılı sonundan evvel külliyetli ve işe yarar miktarlarda atom silahları imal edemeyeceklerini farz etmek sıhhatli bir tahmin olur” denmekteydi. ABD, “Bu güçlü silah bizim tekelimizde olmalı, başka hiçbir gücün buna ulaşmasına müsaade etmemeliyiz” kararlılığındaydı, ama olmadı.
ABD Başkanı Truman, 23 Eylül 1949 günü basının önüne çıktı ve “Son haftalar zarfında Sovyetler Birliği’nde bir atom infilakı vuku bulduğuna dair elimizde deliller mevcuttur” dedi. Ruslar 29 Ağustos 1949’da ilk atom bombalarını patlatmıştı.
Amerikan İstihbaratı’nı yanıltan ve atlatan İngilizlerdi. Rusya’ya atom bombası sırlarını veren Emil Fuchs, bir İngiliz görevlisiydi. ABD’de yürütülen “Manhattan Projesi”nde İngiltere namına görevli bu atom âlimi, elde ettiği bilgileri Harry Gold’a, o da, Rus diplomat Anatoly Yakovlev’e aktarmıştı. Böylece dünya, artık tek bir kutbun (ABD) hükmü altında değildi. İngiltere tabiatının doğal sonucu olan “ikilik” çıkarmayı yine başarmıştı.
Douglas S. Mackiernan, CIA hesabına çalışan bir istihbarat elemanıydı. Elinde özel bir aletle Ruslar’ın nükleer denemelerini tespitle görevliydi. Moskova’nın atom çalışmalarında hangi aşamaya geldiğini öğrenmek isteyen CIA, Ruslar’ın atom denemesinden birkaç yıl önce, Mackiernan’ı Doğu Türkistan’a gönderdi. Mackiernan burada ayrıca Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden direnişçi lider Osman Batur’la da irtibat kurdu. ABD, Batur’dan Çin’e karşı silahlı ayaklanma başlatmasını istiyordu. ABD, Doğu Türkistanlılara, Pakistan üzerinden gerekli yardımı gönderebilirdi. Osman Batur bu teklifi kabul etmedi.
ABD, Ruslar’dan satın alarak topraklarına kattığı Alaska’nın, Çin tarafından işgal edilmesinden çekiniyor, Çin’i zayıflatmak ve bölmek istiyordu. Tibet ve Doğu Türkistan, Çin’e karşı oynanabilecek, hazır iki güzel karttı. Buralardaki bağımsızlık yanlıları Çin’e karşı kışkırtılabilirdi. Ayrıca Washington’un bölgeye dair bir korkusu daha vardı: Rusya’nın Çin’le işbirliğine gitmesi. ABD, dönemin Komünist Çin Hükümeti’ni tanıyarak bunu önlemek istedi. Ama bu nasıl olacaktı? Hem tüm dünyaya demokrasiden bahsedilecek hem de Milliyetçi Çin dururken Komünist Çin, nasıl tanınacaktı?
Eski hegemon güç İngiltere ise, Komünist Çin Hükümeti’ni tanımaya ve hatta Pekin’in BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip kurucusu olarak kabulünü desteklemeye çoktan hazırdı. Londra’dan yapılan açıklamalara göre, “Milliyetçi Çin (Çan Kay Şek)’in nüfuzu artık çok mahdut bir sahaya münhasır kaldığı için, Birleşmiş Milletler Meclisi’ne, Çin’in hakiki temsilcisi olarak Komünist Çin Hükümeti kabul edilmeli”ydi.
Sık sık ava çıkan Mackiernan, Doğu Türkistan’da neyin peşindeydi?

Mao’nun, Komünist Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilanından (1 Ekim 1949) daha 1 ay önce İngiltere, Komünist Çin Hükümeti’ni tanımaya ve hatta Pekin’in BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip kurucusu olarak kabulünü desteklemeye çoktan hazırdı. Londra’dan yapılan açıklamalara göre, “Milliyetçi Çin (Çan Kay Şek)’in nüfuzu artık çok mahdut bir sahaya münhasır kaldığı için, BM Meclisi’ne, Çin’in hakiki temsilcisi olarak Komünist Çin Hükümeti kabul edilmeli”ydi.

Londra’ya göre, “Komünist Çin’i kabul etmemekle şu kanaat ve his uyandırılıyor ki, Asya’lı bir memleket, ne kadar büyük olursa olsun, iç rejimini dilediği gibi tanzim hakkından mahrumdur. Komünist olmak BM Meclisi’ne girmemek için kâfi bir sebep olsa, Sovyet Rusya’nın, Meclis’te üye olmaması icap ederdi. Moskova temsil olunduktan sonra Pekin komünistlerinin BM Meclisi’ne girmemelerinin sebebi pek açık görünmüyor. Sovyetler, bu hususu Amerika aleyhine kullanmaktadır. Böylece Komünist Çin, BM camiasının dışına itiliyor ve Moskova’nın nüfuzuna terk olunuyor. Halbuki Pekin, BM Meclisi’ne alınmalı ve bu suretle Anglo-Sakson ve Batı âlemi nüfuz sahasına yaklaştırılmalıdır.”

Gayet makul gözüken ve hemen herkesin kabul edebileceği bu görüşlerin arkasında uzun vadeli bir hesap vardı. Atom bombasının sırlarını Komünist Rusya’ya vererek Amerikan hâkimiyetine son veren İngiltere, şimdi de Komünist Çin’i (bugünkü Çin) destekleyerek, hem Komünist Rusya’nın karşısına hem de ABD’nin karşısına yeni bir güç çıkarmanın temellerini atıyordu. Londra, “ikilik” çıkarmayı bir kez daha başarmıştı.

CIA Ajanı  Douglas S. Mackiernan’ Doğu Türkistan’da

1947’de CIA, casusu Douglas S. Mackiernan’ı Doğu Türkistan’a gönderdi. Burası Rusların, 2 yıl sonra, ilk atom bombası denemelerini yapacakları Kazakistan’ın Semey bölgesinin sınır komşusuydu. Mackiernan’ın Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele veren Osman Batur’la ilk görüşmesi 1947 yılının Haziran ayı ortalarında gerçekleşiyor. Etrafına avlanmayı çok sevdiğini söyleyen Mackiernan, bu bahaneyle, Rusya sınırı boyunca yerleştirdiği radyasyon algılama cihazlarını kontrol etmeye gidiyordu.

Bu yıllarda Doğu Türkistan, Çin’in işgali altında olmasına rağmen iç savaş sebebiyle bölgede Pekin’in nüfuzu düşük, Rusya’nın etkisi daha fazlaydı. Batur, Mackiernan’la bir sohbetinde Altay vilayetinin Köktogay bölgesindeki bir maden ocağıyla Rus’ların neden bu kadar çok ilgilendiğini anlayamadığını, buradan götürdükleri taşları ne yaptıklarını merak ettiğini söyledi. Mackiernan, “O taşlardan hiç var mı?” diye sordu. Batur, “Var, geçen gün taş dolu bir kamyonlarını vurduk, derede yatıyor” dedi. Osman Batur buradan birkaç taş parçası getirtti ve Mackiernan’a verdi.

Aslında casus olan Mackiernan, Urumçi’deki ABD konsolosluğunda görevli konsolos yardımcısı olarak tanınıyordu. Mackiernan taş parçalarını aldı ve Urumçi’ye döndü, yanındaki özel cihazlarla bunları incelemeye başladı. Taşların radyasyon özellikleri vardı. Bu durum, 1943’te Urumçi’deki ABD Başkonsolosu’nun, Rusların Altay dağlarında uranyum aradıklarına dair raporunu kuvvetlendiriyordu. Mackiernan birkaç parça taşı da Washington’a gönderdi. Bunlar evet, uranyum parçalarıydı. Demek ki Sovyetler atom bombası yapımına girişmişlerdi.

Bu arada Komünist Çin Kuvvetleri, ülkenin hemen her yerinde Milliyetçi’lere karşı üstünlük sağlamışlar ve Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’yi işgal etmişlerdi. Mao’nun askerleri Urumçi’ye yaklaşırken, şehirdeki tüm Amerikalı diplomatlar, Çin’i terketmişti, ama Mackiernan hariç!    Peki neden?

( 1.bölümün sonu. devam edecek .)

KAYNAK : http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/gorev-aski-719332

Etiketler: » » » » » » »
Share
1295 Kez Görüntülendi.