Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Türkistan Topraklarına Çin’in Parası ile Birlikte Gelen Kitlesel Çinli Göçmen Nüfusu
Türk Cumhuriyetlerinde Çin’ın yatırımları arttıkça, bu ülkelere gelen Çin göçmenlerin sayısı de artmaktadır. Bu ülkelerdeki Çinli göçmen işçilerin sayısının milyon mertebesine yaklaştığı tahmin edilmektedir. Çinli Şirketlerin işlettiği Petrol sahaları ve kuyuları, maden ocakları ve diğer bütün Çin yatırım projelerinin her birinde binlerce, on binlerce Çinli işçi çalışmaktadır.
Sadece Tacikistan’ı ele alırsak, bu ülkede bulunan bütün doğal kaynakların ve bunların çıkarıldıkları ocak ve tesislerin tamamı Çinlilere verilmiştir. Hatta Tacikistan’ın çeltik, buğday, pamuk üretimi ve tarlalarının ekimi ve işletilmesi dahi çoktan Çinlilere teslim edilmiştir. Şu anda kendi ana vatanında işsiz kalan 1,5 milyon Tacikistan vatandaşı, Rusya’ya gidip gurbette çalışmaktadır. Tacikistan,Kazakistan ve Kırgızistan başta olmak üzere bir çok Türk Cumhuriyetlerinde,bu ülke vatandaşları kızlar ile evlenen ve bu evlilikleri kullanarak bu ülkenin vatandaşlığına geçen Çinlilerin sayısı hızla artmaktadır. Moğolistan ve Türk Cumhuriyetlerinde bu ülke vatandaşları ile evlenerek bu ülkelerde ömür boyu kalma imkanı kazanan Çin vatandaşları için 1990’lı yıllardan beri Çin yönetimi bunlara cazip parasal destek ve yerleşmeleri için mali imkanlar sağlamakta ve bu Çinlilerin bu ülkelere yerleşmelerini teşvik etmektedir. Bu ülkelerde evlenen Çinlilerin ev alabilmeleri, iş kurabilmeleri için yüklü miktarda karşılıksız para vermektedir.
Günümüzde Türk Cumhuriyetlerinin yöneticileri,elitleri ve Bürokratları Çin’in bu sinsi planlarına gereken önemi vermemekte ve hassasiyet göstermemektedirler. Günlük politika ve diğer işlerin peşindedirler. Çin yönetimi özellikle, bu ülke Liderlerine çok önem veriyorlar.Onları sık sık Ülkelerine ve başkent Pekin’e davet etmekte ve olağanüstü ve aşırı saygı, sevgi gösterisinde bulunmaktadır. Onların hoşnut etmek için kendilerini her türlü ikramlara ve kıymetli hediyelere boğmaktadır. Çin devlet başkanı Şi jinpeng , Kazakistan devlet başkanı Nursultan Nazerbayev’i, Eylül ayında Çin’in Hangju şehrinde gerçekleştirilecek G20 Ülkeleri Zirve Toplantısına şeref misafiri olarak davet etmiş bulunuyor. Çin’in, G20 Ülkeleri üyesi olmayan Kazakistan Liderine yaptığı bu davetin Kazak Liderini çok memnun ettiğini, Kazakistandaki Rusça medyada dile getirilmektedir. Ancak, bize acı veren, üzüntü ve endişemize yol açan husus, bu durumun, bu ülke aydınları ve kamu oyunca yeterince değerlendirilmemiş olmasıdır. Türkistan coğrafyasında günden güne şiddetini arttıran bir şekilde, bu ülkelere karşı sinsi ve derinden yapılan Çin ileri hamlelerinin ve Çin yayılmacılığı tehlikesinin farkına varılamaması bizlere büyük ıstırap vermektedir.
Büyük, güçlü ve Çin gibi emperyal, küresel güç olma iddiasındaki devletler, ulaşım ve enerji yollarına yatırım yaparken bin düşünüp, bir karar verirler. Büyük yatırımlarını koruma altına alma güç ve potansiyeline sahip olmadan ve zorunlu olduğunda askeri güç kullanma seçeneği dahil tüm plan ve stratejik projelerini hazırlayarak masasında hazır bulundurmadan milyarlarca büyüklükteki yatırımlarını dış ülkelerde asla yapmazlar.
Panama kanalına 1880 tarihinde ilk yatırım yapan iş adamı Fransız Ferdinand Marie Vicomte de Lesseps idi. O zaman Panama, Kolombiya devleti’nin bir vilayeti idi. Panama kanalı projesini ele geçirmek isteyen ABD. 1903’de Fransız ve İngiliz askeri gücünü bu ülkeden kovdu ve Kolombiya hükümeti ile Panama kanalı projesi konusunda yeni bir anlaşma imzaladı. Ancak, Kolombiya parlamentosu bu antlaşmayı ret etti. Bunun üzerine 3 Kasım 1903 tarihinde ABD ordusu Panama’da karaya askerlerini çıkardı ve güç kullanarak Panama Vilayetini Kolombiya devletinden ayırarak bağımsız bir devlet olmasını sağladı ve 18 Kasım günü Panama Cumhuriyeti ilan edildi. ABD, Panama kanalı projesini üstlendi ve sonsuza dek Panama kanalının işletme hakkına sahip oldu. O günden günümüze kadar ülke parası olarak ABD.doları kullanan Panama, Washington tarafından yönetilmektedir.
Süveyş kanalı da, İngilizlerin, Hindistan baharatı, Çin ipeği ve Arap körfezi petrollerini Avrupa pazarına taşıma maksadı ile gündeme gelmiştir. İngilizler 1822 de Osmanlıyı Mısır’dan çıkarıp, kendisi işgal etmiştir. Ak denizi Kızıl denize bağlayan Süveyş kanalını İngilizler ve Fransızlar birlikte yapmak üzere anlaştılar ve 25 nisan 1859 da kanal inşaatını başladı ve 17 kasım 1867 tarihinde Süveyş kanalı resmen deniz trafiğine açılmış oldu. Gerçi Mısır 1922 de bağımsızlığına kavuşmuş olsa da, İngiliz ve Fransızlar kanalın işletme hakkını elinde tutmaya devam etti. Mısır Cumhurbaşkanı Nâsır, 26 Temmuz 1956 yılında Süveyş Kanalını millileştirmiştir. Fransa, İsrail ve İngiltere ortaklaşa Ekim ayında Mısır’a saldırdı ve kanalın her iki sahilini işgal ettiler. BM’lerin aracılığı ve ABD’nin baskısı ile İngilizler ve Fransızlar anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Mısır devleti çok büyük tazminat ödedikten sonra, işgalcı ülkelerin orduları ancak, Mısırdan çekilmiştir.
Çin çok geç kalkınan ve kendisine çok geç gelebilen bir ülke olduğu için, okyanuslardaki stratejik ulaşım yolları ile enerji taşımacılığında kilit öneme sahip olan Pasifik Okyanusundaki Malakka Boğazı gibi stratejik geçiş noktaları ABD. başta batılı ülkeler tarafından çoktan bölüşülmüştü. Batı’nın bu bölgelerdeki deniz ve okyanuslarda uyguladığı stratejisini, Çin günümüzde Avrasya coğrafyasında karadan gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Bunun için yer altı kaynakları zengin, parçalanmış ve ufalmış, modern sanayi ve ekonomik gücü olmayan, askeri gücü sıfıra yakın Orta Asya Türk cumhuriyetlerini, Çin,kendisi için eşi bulunmaz bir tarihi fırsat olarak değerlendirilmektedir.
Gün Gelecek, Çin bu ülkelerde kurgular ve ayak oyunları ile istikrarsızlıklar meydana getirebilecektir.Çin bu konuda çok mahirdir. Çin gerekçeler,sebepler yaratarak Çin endüstrisinin can damarı olan Enerji nakil hatları ile yollarını ve yatırımlarını Korumak bahanesi ile bu Kardeş Cumhuriyetlerimize askeri müdahalede bulunabilecek ve bunu yapmaktan hiç tereddüt etmeyecektir. Çünkü Çin, yakın zaman tarihinde kuzey, doğu, güney sınırında hep kaybetmiştir. Çin son 300 yıl içinde denizdeki askeri hareketlerinde hiç bir başarı elde edememiş, hep kaybetmiştir. Doğuda kaybettiklerini batıdan elde etmiştir. Çin, batıda Türk toprakları üzerinde genişleyerek bugünkü büyüklüğe ulaşmıştır. Bu defa da, karşı koyacak güce sahip olmayan Türk toprakları üzerinde ilerleyeceklerdir.
Saatli Bomba Üzerine Oturtulan Türk Cumhuriyetleri
Türk Cumhuriyetlerinin kendi aralarındaki toprak paylaşımı, etnik gerginlik ve bundan kaynaklanan sorunlar ve bu coğrafyanın hayatı önemdeki ortak akar sularının paylaşımı konusundaki tehlikeli pay hattı hala dondurulmuş ve buz dolabına kaldırılmış durumdadır.Bu dondurulan sorunlar yumağı henüz buz dolabından çıkarılmamıştır. Çarlık Rusyasının 1860’lı yıllarda Türkistan’ı ilk işgal ettiklerinde Bolşevik devrimine kadar “ Türkistan Gobirnatorlugu = Türkistan Genel Valiliği” diye adlandırdığı bu topraklar, Lenin’in ölümünden 2 sene sonra, yanı 1926 da Sovyet Diktatörü Stalin tarafından Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan diye 3 Cumhuriyete ayrılmıştır. Tarihten beri Özbek Türklerinin yaşadığı ve bugün Türkmenbaşı adı verilen büyük bir kısım topraklar Türkmenistan’a verilmiştir. Tamamının Özbek Türklerinin oluşturduğu ve onların tarihi yerleşim bölgesi ve çok verimli bir tarım havzası olan Çimkent bölgesi Kazakistan’a tabi kılınmıştır.
1934- 36. Yılları arasında Özbekistan’ın Oş ve Celalabat bölgesi ile Kazakistan’ın bir bölümü Stalin tarafından alınarak yeni bir Kırgızistan Sovyet Cumhuriyeti adı ile yeni bir devlet kurulmuştur. Aynı şekilde Özbekistan’ın büyük bir bölümü elinden alınarak yanı bir parçası kopartılarak Tacikistan Sovyet Cumhuriyeti tesis edilmiştir. Tacikistan’da 1992 -1997 yılları arasında devam eden iç savaşta Özbek ve Tacik etnik faktörü de çok önemli yer tutmaktadır. Mayıs – haziran 2010′ da yine Kırgızistan’ın Öş ve Celalabat bölgelerinde patlak veren Özbek- Kırgız Kardeşlerimizin etnik temelli çatışmaları bir başka dikkat çekici olaydır.
Uzun yıllardan beri Çin, Özbekistan’ı Kazakistan’a karşı silahlandırmaktadır. Özbekistan’ın askeri komuta kademesi ve polis şefleri Çin’de eğitim görmektedir. Çin onları burslu okutuyor. Buna karşılık, Rusya ise Kazakistan’ı silahlarla donatmaktadır.
Bir başka gelişme ise Çin kredisi ve yardımı ile Tacikistan ve Kırgızistan’da yapılmakta olan dev hidroelektrik santral inşaatlarıdır. Bu santraller için Özbekistan dış işleri bakanlığı defalarca bu ülkelere protesto notası vermiş ve santral inşaatlarının durdurulmasını talep etmiştir. Özbekistan Lideri İslam Kerimov, Tacikistan’ı uyararak “ Hidroelektrik santraller durdurulmazsa, savaş çıkacaktır.” Açıklamasından bulunmuştur. Buna karşılık Çinli Yüklenici Firma bu tehditlere aldırmadan Rus mühendisleri öne sürerek Santral inşaatını devam ettirmektedir. Özbekistan’ın Fergane vadisi genişliği 150 km, uzunluğu 300 km lik çok verimli bir tarım havzasıdır. 31 Milyonluk Özbekistan nüfusun 20 – 25 milyonu bu bereketli Vadi’de yaşamaktadır. Tanrı dağlarından gelen bereketli sular Sir derya’yı Kırgızistan, Pamir dağlarından gelen Amu derya’nın suyunu Tacikistan kesecek olursa 20 – 25 milyon Özbek’in hayat damarları kesilmiş olacaktır. Tacikistan ve Kırgızistan bu can damarı akar suları kullanarak ve bu suları inşa ettiği barajlarla keserek bunu bir koz olarak kullanmak suretiyle Özbekistan’dan su karşılığı doğal gaz talep edebilir. Türk boyları arasında tarihte defalarca görüldüğü gibi, (Allah korusun) sonu gelmez iç savaş kaçınılmaz hale gelebilir.
Günümüzde Batı Türkistan’ın omurgası olarak bilinen Özbekler ile ekonomik zenginliği ve kalkınma hamleleri ile bölgenin yıldızı olarak yükselen Kazaklar arasındaki bölgesel üstünlük ve dar anlamda boy ve etnik üstünlük anlayışı tavan yapmış durumdadır. Bölgeyi ateşe vermek için bir tek kibrit yeter, artar bile.
Türkistan Coğrafyasında geçen yüzyılın başlarında sinsi Türk düşmanı ve Celladı Stalin’in ektiği ayrıştırma,bölerek ve parçalayarak yönetme,kardeş halklar arasına ayrılık ve fitne fesat sokma ve benzeri sinsi zehirli tohumlar maalasef,günümüzde meyvalarını vermeye başlamıştır. Bütün bu etnik çekişmeleri ve rekabetleri ve bölge ülkeleri arasındaki sorunları kendi lanetli plan proje ve hesabı bağlamında Çin yönetimi çok iyi değerlendirmekte ve kullanmakatadır. Diğer yandan aynı Çin, Pekin ve Urumçi’de sık- sık Taliban Liderlerini ve komutanlarını ağırlamaktan geri durmamaktadır. Doğu Türkistan’daki masum Uygur Türklerini Taliban üyesi veya militanı olmakla suçlayarak katleden ve hayatlarını karartan Çin yönetimi, Afganistan’ın seçimle iş başına gelmiş, meşru ve yasal hükümetinin bütün itirazlarına rağmen, Taliban ile dirsek temasını açıkça sürdürmektedir.
Türkistan Bölgesi’nin tarihten beri Çin’e ait olduğu yalanına Çin halkını inandıran günümüzün Pekin yönetimi, başka birilerini işe salarak Türkistan Coğrafyasını onların eli ile yeni bir Suriye’ye dönüştürürse kimse buna şaşırmamalıdır. Çin, Türkistan Cumhuriyetlerindeki yatırımlarını ve “ Enerji yollarının güvenliğini sağlamak bahanesiyle ÇKP.emrindeki 2,5 milyonluk “Çin Halk Kurtuluş Ordusu”nu bu ülkelere her an sokabilir.
Merhum Liderimiz İsa Yusuf Alptekin’in anlattığı bir anı çok manidardır ve günümüze de ışık tutmaktadır.
2.Ordu Komutanmarımızdan Merhum Orgeneral Bedrettin Demirel bir toplantı’da Liderimiz Alptekin beyle karşılaşır ve kendisine başından geçen bir olayı nakleder. 1984′ yılının 01 Ekim günü Çin’in Devlet günü dolayisiyle Ankara Büyükelçiliğinde bir resmi davet vardır ve kendisi de davetlidir. Resepsiyon’da Çin’in Ankara Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Bir Çinli General yanına gelir ve kendisine şöyle dediğini nakleder ; ” Sayın Orgeneral; Biz Çin devleti olarak 21.yüzyılda Hazar denizinin doğu sahiline kadar gelerek Türkiye ile Komşu Olacağız.”der.Bunun üzerine Orgeneral Demirel bunun nasıl olacağını sorar.Çinli General biz 742 yılında Talas Savaşı’nda Hazar sahillerine kadar gelmiştik.O tarihten beri bu topraklar bize aittir.Biz güçleniyoruz ve ileride bizim olan bu toprakları alacağız.der. Bunun üzerine bizim General de Çinli Ataşe’ye “Sayın General,Talas savaşı doğrudur.Ancak,siz 200 bin kişilik bütün ordunuzu Talas savaşında ölü olarak bıraktınız ve bin 200 kişi zor canınızı kurtararak ülkenize kaçabildiniz.” cevabını yapıştırır.Bunun üzerine Çinli Ataşe oradan hemen uzaklaşır. Ancak, Çinili Ataşe’nin 32 yıl önceki söylemleri bugün adım adım gerçekleşiyor ve Çin ileride böyle devam ederse hazar kıyılarına da gelebilirler. Çin’in ” Hazar kıyısı komşuluğu” söylemi her an gerçekleşebilir.
“Bir Müsibet, Bin Nasihattan evladır” ata sözü bütün Türklerin ve onun tüm boylarınca bilinen ve çokça tekrarlanan ortak ata sözümüzdür.
Türk Cumhuriyetleri’nde yaşayan Kardeşlerimiz ; başlarınıza biz Doğu Türkistanlı Kardeşleriniz gibi ağır bir müsibet gelmemesi için bizim haykırışlarımıza kulak tıkamaya devam etmeyiniz LÜTFEN ! (YAZI BİTTİ.)
TÜRKLERİN ONURU VE GURURU OLAN TÜRKİSTAN CUMHURİYETLERİNDE YAŞAYAN ÇOK AZİZ KARDEŞLERİM ;
” ÇİNLİLERİN TATLI SÖZLERİNE, YUMUŞAK İPEĞİNE, BİR BİRİNDEN GÜZEL ALIMLI VE GÖZÜNÜZÜ OKŞAYAN ENVAİ ÇEŞİT HEDİYELERİNİN CAZİBESİNE KAPILMAYINIZ VE ONLARA ASLA KANAMAYINIZ .”
Kaynaklar:
BENZER HABERLER