Son Dakika
Ahmet Kubilay EKİZ
Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme
Giriş:
“Bu sözleşmeye taraf devletleri Birleşmiş Milletler Şartında ilan edilmiş olan ilkelere uygun olarak, insanlık ailesinin tüm mensuplarının doğuştan sahip oldukları onurun ve eşit ve devredilmez haklarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu göz önünde bulundurarak, bu hakların, kişinin doğuştan sahip olduğu onurundan kaynaklandığını kabul ederek, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne uygun olarak, kişisel ve siyasal özgürlüğe ve korku ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğüne sahip özgür insan ülküsüne ancak herkesin kişisel ve siyasal haklarının yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel haklarından da yararlanabileceği koşulların yaratılması ile ulaşabileceğini kabul ederek,
Birleşmiş Milletler Şartına göre devletlerin insan hak ve özgürlüklerine bütün dünyada saygı gösterilmesini ve bunlara uygun davranılmasını teşvik etmek yükümlülüğünü göz önüne alarak, diğer bireylere ve bağlı olduğu topluluğa karşı görevleri olan bireyin, bu sözleşmede tanınan haklara saygı göstermesi ve bunların geliştirilmesi için çaba gösterme sorumluluğu altında bulunduğunu dikkate alarak, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmışlardır;” …
Birleşmiş Milletler Medeni Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin giriş bölümü böyle diyor.
***
BM üyesi devletlerden birisi açıkça göze batıyor bu maddelerin soyutluğunda…
Çin Halk Cumhuriyeti.
Araştırmaya devam ediyoruz bir de ne görelim. Çin Genocide Convention altına imzasını atmış. Yani Soykırım Sözleşmesi… Ve devam ediyor: Çocuk Hakları Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi…
Şimdi soru cevap kısmına dönmek gerekiyor.
Ben soracağım muhatap değil vicdanınız cevaplayacak.
BM lafzını gördüğümüz her yerde Çin’in BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinden biri olduğunu hatırlıyoruz. Soru şu? Uygur Türkmenleri bu antlaşmaların neresinde kalıyor?
En temel hakları olan yaşama haklarını elinden alan, ibadetleri için insanlara zulüm eden, her gün; genci, yaşlısı, idam cezasına çarptıran Çin değil mi?
Ayrıca Çin’in yaptığı uluslararası suçlara:
Çin komünist yönetiminin fiziki işgali ile birlikte Doğu Türkistan’da devletin tüm imkânları seferber edilerek sistematik bir asimilasyon süreci başlatması ve devam etmesi.
Bununla da kalmayan Çin hükümetinin Lobnor bölgesini nükleer denemeler için kullanarak, binlerce insanın ölümüne sebep olarak altına imza attığı Soykırım Antlaşmasını çiğnemesi,
Son yıllarda Uygurlara yönelik çift dilli eğitim projesi adı altında ikili eğitim başlatması. Bu proje kapsamında, her geçen gün Uygur Türkçesinin alanı daralttırılırken Çince yaygınlaştırılması…
Bu çerçevede 6-7 yaşındaki yüz binlerce Uygur çocuk ailelerinden yurtlarından koparılarak Çin’in iç bölgelerine zorla götürülmesi, çocukların en doğal haklarından birini çiğneyerek bir kez daha tarafı olduğu sözleşmeyi çiğnemesine birer örnek olacaktır
Uygur Türklerine yapılan sistematik fiziksel ve fikirsel işkencenin hesabını Çin’e kim soracak bilemiyoruz. Hukukun önemli bir unsuru da yaptırım gücüdür. Zaten doktrinde Uluslararası hukukun meşruluğuna karşı çıkılmasının en büyük sebeplerinden birisi yaptırım gücünün olmamasıdır. Dünya 5 ülkenin liderliğini(!) yaptığı bir kurumun güvenceye aldığı haklarını mum ışığıyla ararken bulduğu ise hukuk katillerinin yine o 5 ülke olduğunu görüyor. Fakat dünyada uluslararası hukukun yaptırım gücü olan 5 devlete yaptırım uygulayacak bir uluslararası hukuk unsuru bulmak mümkün olmuyor.
Aklımıza Cumhurbaşkanımızın sözü geliyor: “Dünya 5’ten büyüktür.”
Dünya 5 ülkenin hukukuna tabi tutulmamalıdır. Ya da şöyle söyleyelim 5 ülke dünyanın hukukuna saygı duymalıdır.
***
Çin Halk Cumhuriyeti’nin hukukla ilişkisini ve azınlıklara uyguladığı politikaları iyi analiz edebilmek için anayasasını da incelemek gerekiyor.
Çin Anayasasının 4. maddesi azınlıkların sosyal ve kültürel statülerini güvence altına alıyor.
Çin Anayasasının 5. maddesi ise Çin hukuk sisteminin Anayasaya bağlılığını güvence altına alıyor.
Görüldüğü üzere Çin değil; uluslararası hukuk, kendi hukukuna dahi riayet etmiyor. Ben burada Uluslar arası Hukuk’un pozitif yanını değil, mevzu yanını eleştirmekteyim. Çin hükümetinin, Uygur, Tibet ve diğer azınlıklara uyguladığı politikalar Çin Anayasası ve BM Sözleşmelerine aykırı durum oluşturuyor.
Yavrusuna sabah ne yedireceğini düşünmekten uyuyamayan bir ana var oldukça hukuktan bahsedebilir miyiz?
Kaynak :http://www.konyaninsesi.com.tr/uluslararasi-hukukun-baglayiciligi-ve-cin-677yy.htm
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER