Son Dakika
Doğu Türkistandaki Çin vahşet ve assimilasyonu, yüzyılımızın belki de insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından biridir. 1949-1976 arası Mao döneminde Doğu Türkistanda suni olarak insanlara yiyecek verilmemek suretiyle yapay bir açlık ortamı yaratılmıştır. Bu açlık dönemeleri ile ardından başlatılan kültür devrimi sırasında yapılan insanlık dışı uygulamalar insanlığın yüz karası uygulamalar olarak tarihe geçmiştir.Bu uygulamalarda milyonlarca kişi utanç verici bir şekilde Mao’nun Kızıl Muhafızları tarafından katledilmişlerdir.
Yücel TANAY
Türkiye’deki Çin yanlısı bazı çevreler Doğu Türkistan’daki bu vahşetlerin üzerini örtmek ve Mao’yu ve Çin yönetiminini aklamak için adeta yarış halindedirler: Bu çevrelere göre Çin işgalindeki Doğu Türkistan’daki ayaklanmaların arkasında batılı emperyalist ülkeler vardır. Bu ülkelerin Amaçları bu bölgeyi karıştırmaktır.Yoksa Çin’in işgalı altında ve onun sömürgesi olan “Xinjiiang Uygur Özerk Bölgesi’nde (Uyguristan’da) bu bölgenin kadim ve öz halkı halkı Türkler mutludurlar. Bu Çinciler İşgalcı Çin yönetiminin bölgeye din, hak hukuk ve vicdan özgürlüğü getirdiği yalanlarını sürekli savunurlar.
Maoizm vahşetinin asil hedefi, sözde “Çin Halk Kurtuluş Ordusu” adını verdikleri işgal, gasp ve talan Ordusu tarafından işgal edilen bu topraklarda yaşayan kadim halklardır. Bunlardan en başta gelenlerinden biri, Çin’in batısındaki “Uygur Özerk Bölgesinde”, bir diğer ifadeyle Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar başta diğer Türk topluluklarıdır. Hem Müslüman hem de etnik bir azınlık yanı TÜRK oluşturdukları için Pekin rejiminin hedefi haline gelen Uygur Türkleri, Mao’nun iktidara geldiği 1949 yılından itibaren sistemli bir bir şekilde her türlü assimilasyon,dönüştürme ve soykırım uygulamaları ile toptan yok edilmek istenmektedir.
Müslüman Uygur Türkleri’nin dini vecibelerini yerine getirmelerine kısıtlama,engel ve yazaklamalar getirilmiştir. Dini mekanlar ve ibadet yerleri ve din eğitimi veren okulları(Medreseler) kapatılmıştır. Din adamları tutuklandı, büyük bir kısmı ise öldürülerek yok edilmiştir. Çin, Doğu Türkistan’da hiç bir koruyucu ve önleyeci hiçbir önlem almadan nükleer denemeler yaptmıştır. Ekim- 1964 Ağustos-1996 yılları arasında gerçekleştirilen toplam 46 nükleer deneme sonucunda teşhiş edilemediği için adı konulamayan ve rakamlarla adlandırılan onlaraca tür yeni hastalıklar ortaya çıkmıştır. Bu nükleer denemelerin sonucunda Uygur Türkleri arasında kanser oranı olağanüstü derecede artmış,ana karnındaki çocukları dahi bu denemelerden etkilenmiş ve zarar görmüştür. Yeni doğan çocuklar hastalıklı, engelli,eksik uzuvlu ve sakat olarak veya ölü olarak doğmuştur.
Doğu Türkistan’da Çini işgalının başladığı tarihten sonra ;
olmak üzere toplam 26,309 milyon arasında tahmin edilen Müslüman Uygur Türkü Çinliler tarafından çeşitli yöntemlerle öldürülmüştür. Müslüman Uygurların 1bir’den fazla çocuk sahibi olmaları yasaklanmıştır. Bu yasağa uymayanların çocukları anne rahminde kürtajla katledilmiş ve çexitli pağır para cezalarına çarptırılmaktadır.
Mao döneminde başlayan bu uygulamalar halen devam etmektedir. Günümüzde mecburi olarak uygulanan Zorunlu göç, zorunlu nüfus planlaması ve katliamlar ve çeşitkli uygulamalar neticesinde Uygurlu Türkler, Doğu Türkistan topraklarında azınlık konumuna düşürülmüşlerdir. 1953 yılından bu yana sürdürülen asimilasyon politikası sonucunda Uygur Özerk Bölgesi’nde yüzde 75 – 85 arasında olduğu düşünülen Müslüman Türk nüfus oranı günümüzde yüzde 35’lere kadar düşürülmüştür.
Bugün 25 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı Müslüman, Çin baskısı altındadır. On binlerce Müslüman siyasi tutuklunun bulunduğu bölgede tutuklanan ve gözaltına kaybolan Türklerden bir daha haber alınamamaktadır. Bu durum ise,1940’lı yıllarda Hitler Almanyasının Yahudilere uyguladığı öahşeti hatırlatmaktadır.
Komünist Çin rejiminin vahşet uyguladığı bir diğer ülke ise Tibet’tir. Tibet, Çin’deki komünist devrimin hemen ertesi yılı, yani 1950’de Çin ordusu tarafından işgal edilmiştir. Çin, burayı kendisine bağlı özerk bir bölge haline getirmiş, Tibetliler de bunu kabul etmişlerdir. Ancak Çin’in Tibet halkı üzerindeki baskısı giderek artmıştır. Çin yönetimi, Tibet köylülerini mahsullerini çok düşük fiyata satmak zorunda bırakmış, ülkedeki bütün önemli kurumların başına etnik Çinli yerleşimcileri atamıştır. Tibet’e te aynı Doğu Türkistan’da yaptıkları gibi Han Çinlisi göçmenler yerleştirilerek demografik yapı değiştirilerek Tibetliler asimile edilerek Çinlileştirmek istenmektedir.en ufak bir direniş ifadesini çok kanlı ve insanlık dışı yöntemlerle bastırılmaktadır.
Çin işgali altındaki Doğu Türkistan ve Tibet’te Maocu maskeli Çin Faşizminin vahşetleri ortadayken Türkiyedeki TÜRK ve MÜSLÜMAN düşmanı bazı kesimler (özellikle şahsiyetini ve onurunu yitirmiş, bazı tasmalı Mao yalakası sol medya) Çin devletine, dünya görüşleri ve görevleri gereği toz konduramadıkları için olsa gerek hemen savunmaya geçip Çin yalanlarının ülkemizde pazarlamasını yapmaktadırlar.
Bu edepsiz Çin ajanlarının söyledikleri ve yazdıkları yalanlara bir bakalım ; Çinde yaşayan Uygurlar istedikleri gibi ibadetlerini yapabiliyor , her hangi bir sıkıntı yok dedikleri yerlerin DOĞU TÜRKİSTANDAN km. lerce uzakta başka yerler olduğunu bilmiyorlar veya biliyorlarsa de özellikle yalan söylüyor ve yazıyorlar. Banu Avar’ın sosyal medyada paylaştığı bir bilgi ve resme göre, Çin’i savunmak ve onu temize cıkarmak için ibadetin serbest olduğunu iddia ettiği yer Çin’in güneyinde Çin denizi kıyısında tamamen etnik Çinlilerin yaşadığı liman ve endüsri kenti Guangzho şehri ve Mescid El Ebu Vakkas Cami’sidir. Cami’nin Tabelasında Çince yazının üzerinde Arapça Mescid El Ebu Vakkas yazmaktadır. Bu kent Doğu Türkistan’a tam 4265 km uzaklıkta olup, bu caminin Müslüman Uygurlar ve Doğu Türkistan ile yakından uzaktan bir alakası bulunmamaktadır !
Bu ve benzerii haberleri paylaşan sadece Banu avar değil tabiki , bu olaylarda Çin devletinin baskı, ve vahşetinin aklamak ve onu yalanları ile temize çıkarmak isteyen vicdanının Çin’in Uygurların kanı bulaşmış Halk Parasına satmış sözde Kalemşörler bu tip yalanların ve düzmece ve hazırlanarak kendilerine verilmiş haberlere sığınmaktadır.
Şu konuda bir gerçek payı vardır ; İşgalcı Çin’in baskısı,zulmü,etnik assimilasyon dini ve ırkı soykırıım uygulamaları sadece Çinli olmayan Doğu Türkistan ve Tibet’tedir. Etnik Çinlilere ve Ülkenin başka bölgelerinde yaşayan Çin asılı Hui Müslümanlar bu konuda çok rahattırlar. Uygurların Tungan olarak aadlandırdıkları Hui’ler yanı Çinli Müslümanlar için her hangi bir baskı,engel ve yasaklama söz konusu değildir. Bu müslümanlar yaşadıkları bölgelerde rahattırlar ve istedikleri gibi dinii hayatlarını yaşayabilirler ancak unutulmaması gereken de başka bir şey var . Zaten bu Müslüman etnik Çin ırıkına mensup oldukları için onlara her hangi bir baskı ,zulüm ve yasaklamalar söz konus değildir. Çin bu konuda tamamen Etnik düşünce ile hareket etmektedir.
Çin’in baskı.etnik assimilasyon, dini ve ırkı soykırım uyguladıkları bölge işgal ettiikleri ve pervasızca sümürdüğü Doğu Türkistan ,Tibet ve İç Moğolistan vebenzeri gibi Çinli olmayan insanların yaşadıkları toprakalardır. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlara karşı yapılan işkence , sürgün ve katliamların esas amacı Müslüman Uygurların toptan imha edilerek tarih sahnesiniden silinmesi ve kalaanların da o bölgeyi terk edip gitmelerini temiin etmek içindir. Bu nedenele bu bölgelere bir çok teşvik ve özendirmeler ile gitsinler yerleştirdikleri Han Çinlilerinin bölygenin kadim sakinlerine karşı baskı,etnik zulum ve saldırılarına ve katliamlarına da göz yummaktadırlar.
Bu bölgenin insanların yaşadıkları bölgede yıllarca nükleer denemelere , katliamlara , işkenceler maruz kalıp , zengin yer altı kaynaklarını ele geçirmek isteyen Çin devletine karşı , bağımsızlık mücadelesi vermesinden daha doğal ne olabilir ki. Bu mücadele süresince 30 milyondan fazla Uygur Türkünün öldürüldüğü gerçeğini inkar etmekte acziyet,bilgisizlik ve ahlaksızlık olur her halde.
Doğu Türkistan olayına Çin penceresinden bakan ruh ve bedenleriyle Çin Doğu Türkistan işgal politikasına hizmet edenler Şunu hiç düşündünüz mü? Çinin amacı ordaki kardeşlerimizin kimliklerini değiştirmeye zorlamak ve asimilasyona uğratmak olmasın sakın
Biz Türklerin tarihsel düşmanı Çinlilerin Doğu Türkistandaki zulümlerinin üzerini örterek Doğu Türkistan bağımsızlık ayaklanmasını dış destekli Çine karşı bir komplo olarak sunmaya çalışan Banu Avar ,Sol Haber siteleri , Doğu Perinçek ve bu tipte özellikle sol fraksiyona sahip veya sözde Ulusalcı özde Maocu kesimden orda yaşanan olayları ve bu olaylara şahit olan insanların anlatıklarını yalanlamaya çalışmalarının nedeni Türk halkının kafasını karıştırmaya çalışmaya yönelik Çin istihbarat faaliyetinin Türkiyedeki ayağıdır.
Biz mazlum kim olursa olsun onun yanında zalim kim olursa olsun ona karşıyız söylemine sarılıp Batılı emperyalistlerden şikayet ederek Doğu Türkistan’daki zulmün uygulayıcısı Çin emperyalizminin yanında olanların emperyalizme bakışı ideolojik ve etik değildir.
Dünya Uygur kongresi başkanı Rabiya Kadir hanıma Çin tehdidinden dolayı hiçbir ülke kabul etmediğinden Amerika`da kalıyor.diye suçlamada bulunanlara Rabiya hanımın kocası Sıdık Haci Rozi de Amerikan radyosunda çalışmıyor. Ama Doğu Perinçek’in kızı Kiraz Perinçek Çinin resmi Devlet radyosu Çin Uluslararası Radyosu’nun (CRI) Türkçe servisinde çalışarak kime hizmet ediyor? Türkiye izin verirse Rabiya Kadir, aynı gün Türkiye`ye yerleşeceğini görsel ve yazılı medyaya verdiği demeçlerde açıkladı.
Türkiyedeki Maocu sol kesimler akıllarını başlarınaına toplasın. Komünizm maskeli Çin şövenizminin kanlı yüzünü görmek için Doğu Türkistana dikkatle baksın.
Çin Komünis Partisi iktidarının Doğu Türkistan’daki 67 yıllık işgal süreci, Mao’nun işkence ederek öldürdüğü on milyonlarca insan’ın, Çin faşişizminin korkunç ve vahşi cinayetlerinin, planlı ve suni olarak yaratılan kıtlıklarda öldürülen onbinlerce masum Müslüman Türk Halkının,Velhasıl sizin savunduğunuz Maoculuğun kanlı tarihidir.
Kaynak:
şirinevler escort
esenyurt escort
istanbul escort
kartal escort
BENZER HABERLER