Son Dakika
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da işgal yönetiminin bu ülkenin asıl sahip ve sakinleri olan Müslüman Uygur Türklerini baskı,zulum,işkence,etnik ayrımcılık, ekonomik assimilasyon ve ırkı soykırım yöntemleri uygulayarak toptan yok etmeyi ve bu tarihi Türk İslam topraklarını sorunsuz bir şekilde tamamen etnik Çinlilerin yaşadığı bir Çin toprağı yapmak için sistemli bir politika izledikleri BM.başta bağımsız hukuk ve insan hakları örgütlerinin roparları ile de kanıtlanmış bir gerçek.
Doğu Türkistan’ı dış dünya’ya çelik bir perde ile kapatan,çağımızın ileri haberleşme sistemleri olan telefon, internet ve diğer insan hayatını kolaylaştıran kitle iletişim araçlarının kullanımını yasaklayan İşgalcı Çin,ülkeye yabancı ve bağımsız medya’nın faaliyet yapmasına de izin vermiyor. Ziyaret amacı ile gideenler de sürekli takip ve gözetildiğinden halkın yaşantısı ve genel ve gerçek durumu hakkında kanıtlı ve gerçek bilgi ve haberlere ulaşmak mümkün olmuyor.Bu nedenle bu ülke’de ne olup bittiği hakkında gerçek anlamda bilgi ve haber alamak çok zor veya imkansız olmaktadır.
Son zamanlarda Doğu Türkistan ile Türkiye arasında direkt uçak seferlerinin başlaması,karşılıklı ziyaretleri beraberinde getirmiş ve bu iki fiziki olarak çok uzak,ancak manevi ve gönül bağı ile birbirlerine en çok yakın bu kardeş Türk-İslam coğrafyasında yüzyıldan fazla bir süredir kesilen ilişkilerin yeniden kuruluması ve gelişimesini sağlamıştır.Bunun yanında bilgi ve haber akışını de az ve sınırlı olsa da temin ve imkanı vermiştir. Çin’in tahakkümü ve zulmü altında yaşayan Kardeşelerimiz kendilerine reva görülen baskı,zulum ve soykırım uygulamalarının dış dünya’ya duyurulması bağlamında çok istekli ve arzulu olmalarına rağmen, oradaki günlük hayatlarını de sorunsuz sürdürebilmesi için çok ihtiyatlı davranmak ve hareket etmek zorunda kalıyorlar.
Ülkemize Gelen Uygur Aile : Çin,Doğu Türkistan’da bizlere Sessiz ve gizli Soykırım Yapıyor
Bir süre önce bir dostumuzu bir Uygur Lokantasında hanımların de bulunduğu bir kaç kişi ile otururken,gördüm ve uzaktan selam verdim.Kendisi yanıma geldi ve beni de yemeğe davet etti. Birlikte olduğu kişilerin Doğu Türkistan’dan yeni geldiklerini ve buraya yemekeğe getirdiğini söyöleyerek beni de davet etti.Ben teşekkür ettim ve dedim ;”Sen bu Kardeşlerimizi ürkütmeden,korkutmadan yeni uygulamalar ve meydana gelen olaaylar hakkında ağızlarını ara ve bu bilgileri de bana iletirsen,haber yapalım.Bir hizmet olur.”ricasında bulundum. Bir kaç gün önce beni aradı ve bu ailenin bizzat benimle direkt tanışmak ve görüşmek istediğini bilidirdi. Bir akşamüzeri kimsenin olmadığı ıssız bir bir park’ta görüşüp tanışmak ve ayaküstü sohbet etme imkanımız oldu. Bana aynen şunları anlattı,” biz bir İstanbul’a ziyarete amacı ile geldik. İşgalcı Çin’in Ülkemizde bize yaptıkları baskı,zulum,işkence ve soykırım uygulamaları hakkında bildiklerimizin bir bölümünü dahi olsa,buraya gelmişken birilerine anlatalım istedik.Sizin söylediklerinizi duyunca sizinle tanışmak ve İşgalcı Çin’in Uygur halkına ve bize yaptıkları baskı,zulum,işkence ve soykırımlarını anlatmak istedik.Yalnız bunu bizim anlattığımızı kimse bilmesin.Bizim hayatımız kararı.Ancak, bizzat şahit olduklarımız ve bildiklerimizin bir bölümünü dahi olsa anlatmak, bizim için insanı ve vicdanı bir borcumuzdur.Hiç olmazsa Çinlilerin yaptığını buraya gelmişken,hiç olmazsa biraz da olsa anlatalım istedik,dediler. Bunları bunu bizlere anlatırken, bir yandan da tedirgin ve çok endişeli idiler.Ben, kendilerine teselli ve tatmin edici sözler söyledim ve konuşulanların kesinlikle kendi aramızda kalacağını hakkında ayetler okuyarak onlara güven vermeye çalıştım.Endişeli olmalarına rağmen, anlatmaya da için çok istekli idiler.Ben de kendilerine teşekkür ettim.Bir toprağın bir topluma vatan olabilmesi için bu toprak uğurunda fedakarlık yapılmasını gerektiğini anlattım. Tibet’lilerden ve Filistin’llilerden örnekler verdim. Bu Kardeşlerimizin anlattıklarını belgeler veya somut kanıtlar yoktu. Getirmeleri de mümkün değildi Ancak, bunları analatırlarken, ağlıyorlardı. Yüreklerinden fışkıran kader,dert ve istıraplarını dışa vuran hıçkırıkları bu anlattıklarının en büyük delili idi.Sarasılarak hüngür hügür ağladılar ve içlerini de bize böylece boşaltmış oluyorlardı. Bu gözyaşları dert ıstırap ve elem dolu gözyaşları bence en büyük kanıttı. Bu anlatılanlara ve aşağıda yazdıklarımıza İnanmayan varsın, inanmasın. Ama ben bu Kardeşlerimizin anlattıklarına yürekten inanıyorum.
Bu arada aramızda geçen bir dialog’da onların bir ifadesi çok dikkatımı çekti.18 yaşındaki Aksu’lu Ali Mahmut cep telefonundan arkadaşları ile dini içerikli mesajlaştığı ve bin keresinde kendi aralarında toplantı yaptıkları için kendisi ömür boyu hapis cezasına 12 arkadaşı ise, 3,5- 15 yıl arasında çeşitli hapis cezalarına çarptırıldıklarını ve bunu de Özgür Asya radyosundan duyduğumu anlattım. Hiç hayret etmediler ve aynın şöyle dedi ” Özgür Asya Radyosu bizim oralarda dinlenemez.Yasaktır.Dinleyenler hapsedilirler. Ancak,bu anlattığınız olay,Doğu Türkistan’da her gün karşılaştığımız olağan olaylardır. Bu olay’da hayret edilecek bir olağan üstülük de yoktur.”dediler.
İşgalcı Çin’in Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerine karşı uyguladığı insanlık dışı gizli soykırımlarını bize güven duyarak anlatan bu şerefli, cesur, haksever ve vatanseverve yürekleri dert,elem ve istırapla dolup taşan bu Kardeşlerimize teşekkür ederiz. Bize bu bilgileri aktaran Kardeşlerimizin Can güvenliklerinin tehlikeye girmemesi için kimlikleri hakkında de ancak yazdıklarımız kadar bilgi verebiliyoruz.
Gelen Ziyaretçiler En Önemli haber Kaynağı
İşgalcı Çin,Doğu Türkistan’da bir mahallede olan bir olayı diğer bir mahalleye hatta aynı sokakta oturanların dahi bu konuda bilgi sahibi olmalarını önlemek için aldıkları tedbirler ve yasaklar, 1930’lu yılları aksettiren Hitler Almanayasındaki uygulamaları yansıtan filimlerdeki sahneleri çağırıştırıyor ve andırıyor .Hatta İşgalcı Çin’in uygulamaları bazen Faşist Almanyasının Nazi yöntemlerini de kat kat geçiyor.İnsanlar İşgalcı Çin yönetiminden çok korkuyorlar.Çünkü,Çin Komünist Yönetimi insanı duygulardan yoksun,merhametsız ve acımasız davranıyor ve kendilerine karşı yapılan en küçük bir hatayı affetmiyor.İnsanların hayatını karartıyorlar.
Geçenlerde bir dost aracılığı ile Doğu Türkistan’ın önemli bir şehrinden gelen bir aile benim ile görüşmek istediğini bilidirdi.Bir akşamüzeri bir park’ta görüşüp tanışmak ve ayaküstü sohbet etme imkanına sahip olduk. Bana aynen şunları anlattı,” biz buraya bir ziyarete amacı ile geldik.Ama bildiklerimiziin bir bölümünü dahi olsa anlatalım istedik.Bu bizim insanı ve vicdanı bir borcumuzdur.Hiç olmazsa Çinlilerin yaptığı baskı zulum ve soykırım hakkında gördüklerimizi birilerine anlatalım istedik ve size ulaştık dediler. Bunları söylerken de çok endişeli idiler.Bunlar duyulursa kendilerinin yok edileceklerini ben kendilerine tatmin edici sözler söyledim ve konuşulanların kesinlikle kendi aramızda kalacağını hakkında ayetler okuyarak onlara güven verici ve tatmin edici sözler sarfettim. Endişeli olmalarına rağmen, çok istekli idiler.Ben de kendilerine teşekkür ettim.Bir toprağın bir topluma vatan olabilmesi için bu toprak uğurunda fedakarlık yapılmasını gerektiğini anlattım. Tibet’lilerden ve Filistin’llilerden örnekler verdim.Anlattıklarını kanıtlayacak belgeler veya somut kanıtlar yoktu. Getirmeleri idahi imkansızdı. Ancak, bunları analatırlarken,hıçkıraraklarla ağlıyorlardı. Bu gözyaşları dert ıstırap ve elem dolu gözyaşları bence en büyük kanıttı.İnanmayan varsın bunlara inanmasın.Ama ben inanıyorum. Aramızda geçen bir dialog’da onların bir ifadesi çok dikkatımı çekti.18 yaşındaki Aksu’lu Ali Mahmut cep telefonundan arkadaşları ile dini içerikli mesajlaştığı ve bin keresinde kendi aralarında toplantı yaptıkları için kendisi ömür boyu hapis cezasına 12 arkadaşı ise,3,5- 15 yıl arasında çeşitli hapis cezalarına çarptırıldıklarını anlattım. Hiç hayret etmediler ve aynın şöyle dedi ” Bunlar her gün karşılaştığımız olağan olaylardır. Bunda hayret edilecek bir olağan üstülük de yoktur.
İşgalcı Çin’in Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerine karşı uyguladığı insanlık dışı gizli soykırımlarını bize güven duyarak anlatan bu şerefli, cesur, haksever ve vatansever Kardeşlerimize teşekkür ederiz. Bize bu bilgileri aktaran Kardeşlerimizin Can güvenliklerinin tehlikeye girmemesi için kimlikleri hakkında de bilgi veremiyoruz.
Uygur Gençlerini tutuklayarak yok ediyorlar
Çinli işgalcıların özellikle genç Uygurları sudan bahaneler,gerekçeler ve sebeplerle geceleri evlerinden alürük götürüyorlar.Aileleri sebep ve akibetelerini öğrenmek için gittiklerinde onları de “Terör Destekçisi” suçlaması ile hapsediyorlar.Tutuklanan gençlerin akıbetleri genellikle belli değil.Ya dirisi veya ölüsü hakkında hiç bilgi verilmiyor.Mahalle ve sokaklara çıktığınızda hiç genç insan göremiyorsunuz.Çünkü,hepsi hapiste ve öldürülmüşlerdir.
Kendisinin de 2 evladı bulunduğunu,birisinin yanında olduğunu,diğen oğlu’nun ise yok edilmesinden korktuğu için Merkezi Çin’e yolladığını ve o bölgesinin nüfusuna kayıtlı olduğunu ifade etti.Diğer bir yakınını ise,Türkiye’ye yanında getirdiğini ve yüksek tahsil yapması için burada bırakacağını de ifade etti.
Evlerde Kuran-i Kerim Bulundurmak Yasak
Çin işgal yönetimi son aylarda özellikle bu Ramazan ayından sonda Müslüman Uygur Türklerinin dini ibadetlerine açıkça müdahele etmeye başladı.Evleri arayarak Kur7an-i Kerim ve kendilerinin (Hükümet’in) basarak sattığı Peygamberimizin hayatını anlatan ve diğer dini içerikli kitapları toplayıp götürüyor. Bunun sebebi olarak küçük çocukların kuran-i kerim’den etkilenmemesi ve yasal olmayan dini eğitim almaması olarak açıklanıyor.
Uygur Çocuklar İlaçlı ve özel Süt içirilerek kısırlaştırılıyor
Son yıllarda İşgalcı Çin ilk Okul’dan itibaren Uygur çocuklarına her gün öğretmenlerin nezaretinde zorunlu olarak süt içiriyorlar. Ancak,bu süt Çinli Çocuklara hiçbir şekilde verilmiyor.Ana Okulundan itibaren karma öğretim yapılıyor.Uygur ve Çinli çocuklar birlikte öğrenim görüyor.NENGA adı verilen bu süt sadece Uygur çocuklarına içiriliyor.Bu süt’ün ilaçlı olduğu ve Uygur çocuklarına bu süt içirilmek suretiyle ve bu işlemi zamana yayarak kısırlaştırma amacı taşıdıklarını ifade ediyorlar. Doğu Türkistan’ın önemli bir şehrinde saygın bir meslek sahibi olan Sağlık sektöründe çalıştıklarını ifade eden bu Kişler,” Siz bun hiç inceleyip araştırmadığınız mi ? ” yolundaki sorumuza,” Bu süt Çinli yöneticilerin nezaretinde ve sınıf öğretmenlerince çocuklara dağıtılıyor ve içmelerine de nezaret ediliyor.Bunu değil,incelemek analiz etmenin düşünülmesi bile ağır bir suçtur.” İfadesini kullandı. (Devam edecek.)
BENZER HABERLER