Son Dakika
Taha Abdullah AKYOL
TAYLAND Başkonsolosluğu’na saldırarak zorla binaya girmek, cam çerçeve indirip içeride tahribat yapmak da bir vandalizmdir.
Uygur Türklerine Çin’in yaptığı gayriinsani ve gayrimedeni baskıyı, zulmü protesto etmek doğrudur fakat medeni usullerle… Çekik gözlü turistleri tartaklamak yanlıştır. Hele de bu tepkiyi tahribat düzeyine çıkarmak asla hoş görülemez.
Türkiye’de Ülkücüler, Devlet Bahçeli’nin basiretli tutumuyla şiddetten uzak duruyorlar. Tayland Konsolosluğu’nu tahrip edenler de daha çok Doğu Türkistan kökenli vatandaşlarımız. Acılarını, tepkilerini anlıyorum fakat sebep ne ne olursa olsun kınıyorum. Şiddetin maalesef “bulaşıcı” olmak gibi kötü bir özelliği vardır; her ne şekilde ortaya çıkarsa mutlaka kınanmalıdır.
ŞİDDET KÜLTÜRÜ
Ülkemizde şiddet kültürünün vahim derecede yaygın olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Kadın cinayetlerini hatırlayın… Gezi protestolarına musallat olan vandalları, 6-7 Ekim olaylarındaki vandalları hatırlayın.
Hele 12 Eylül öncesinde de birbirimizi vuruyorduk!
Protesto edeceksen git bir bildiri oku, siyah çelenk bırak; niye yıkım yapıyorsun?!
Fakat bildiri okumak, siyah çelenk bırakmak gibi davranışlar ancak “öğrenilerek” yapılabilir. Yıkıcılık ise öfke patlamalarıyla kolayca orta çıkar.
Bu noktada siyaset bilimci Martin Lipset’in şiddet ve aşırılık eğilimi ile “düşük eğitim, düşük statü” arasındaki sosyolojik bağı bilimsel olarak ispat ettiğini belirtmeliyim. (Siyasi İnsan, s. 98-109)
Demek ki, ülkede genel eğitimin yaygınlığı ve kalitesinden başka siyasi hareketlerin eğitici olması da son derece önemlidir.
SOSYOLOGLAR ÇİZGİSİ
Milliyetçilik deyince Ziya Gökalp’i anmamak mümkün değildir. Namık Kemal’in “hürriyet şairi” denilip fikir tarihimizdeki büyük yerinin unutulması gibi, Gökalp’in de kesinlikle öncelikli olmayan “Turancılık” tarafı akıllarda kalmış, daha önemli olan sosyolog vasfı neredeyse unutulmuştur.
Gökalp’in yüzyıl önceki bazı fikirleri bugün anlamsızdır fakat düşünce hayatımıza sosyolojik perspektifi kazandırması hâlâ çok önemlidir.
Irkçılığı “hayvanat ilminin konusu” olarak nitelemiş, çokuluslu imparatorlukta diğer Osmanlı milletleriyle birlikte yaşayan “Müslüman ve muasır” (çağdaş) bir Türklüğü düşünmüştü. 1924’te vefatından önce Gökalp’in Atatürk’e sunduğu “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler” adlı eseri, ırkçı değil sosyolojik anlayışın bir belgesidir. Keşke öldükten sonra da bu bakışı devam etseydi, bugün sorun belki bu kadar keskin olmayabilirdi.
Zamanımızda milliyetçi düşüncenin kalite kazanması ve bilhassa kapsayıcı hale gelmesi için Gökalp’ten sonraki sosyologlar Prof. Mümtaz Turhan ve Prof. Erol Güngör gibi büyük fikir adamlarımızın eserleri bilhassa önemlidir.
Ama milyonlarca milliyetçiden kaçı bu eserleri okumuştur?!
ÖNCE TÜRKİYE
Üniversitelerimizin yaygın olarak ortalama kalitede irtifa kaybetmesi gibi siyasi fikir hareketlerimizde de benzer bir durum var. Siyaset fikirleri yaygınlaştırıyor fakat kitlelerde fikirlerin kalitesi irtifa kaybediyor.
Çin’i protesto etmek gibi haklı sebeplerle de olsa, medeni olmayan davranışları herkesten çok milliyetçiler eleştirmeli; heyecanlı kalabalıkları iyiye yönelendirmek için…
Bu protestoların sivil toplum düzeyinde kalacağını ve “devlet politikası” olmayacağını da unutmamak gerekir. Hükümet gerekli teşebbüs ve kınamaları yapıyor. Çin’le ve Tayland’la Türkiye’nin ilişkilerini bozmak, Türkiye’nin aleyline olur.
Mısır’la ilişkileri bozmak kime yaradı?!
Unutmayalım, Ziya Gökalp her şeyden öncelikli prensibin “Türkiyecilik” olduğu yazmıştı.
Kaynak : Hürriyet.com.tr 10.07.2015
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER