Son Dakika
Tarihi Emirgan Korusunun Beyaz Köşk Tesislerinde verilen iftar ‘a İstanbul’da faaliyet gösteren Türk dünyasına yönelik Faaliyet gösteren Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Kozhan Yazgan,Avrasya-Bir Vakfı Başkanı Şaban Gülbahar, İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr.Cezmi Bayram ile Dünya Uygur Kurultayı’nın sabık başkanı Erkin Alptekin ile Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşlarının Başkanları ile yöneticileri Kayseri ve Ankara’dan gelen Doğu Türkistanlılar ile İstanbul’da yaşayan Doğu Türkistanlı Uygur ve Kazak Türkleri’nden kalabalık bir gurup iştirak etti.
İftar sonrası Doğu Türkistanlılara hitaben bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Prof.Dr.Numan Kurtulmuş şöyle konuştu , “ Rahmet,mağfiret ve Bereket ayı olan kutsal Ramazan ayında İsilam dünyasında biz Türkiye’de yaşayanlar kadar sanslı olmayan kardeşlerimiz vardır.Bunların başında Uygur Bölgesi’nde yaşayan Kardeşlerimiz gelmektedir.Atalamızın ana vatanı ve ecdat topraklarından acı haberleri geliyor ve bu da bizi son derece üzmektedir.Bu ramazan ayında da Çin yönetimi Kardeşlerimize hiç te doğru ve hoş olmayan uygulamalar yaptığını biliyoruz.Memurların Ramazan ayında aileleri ile birlikte oruç tutmalarının engellenmesi ve yasaklanması ve diğer yasaklar tamamen insanlık dışıdır ve tamamen insan haklarına aykırı bir tutumdur. Uygur bölgesi’nde yaşayan kardeşlerimiz ile dayanışma içinde olmak amacı ile aynı iftar sofrasını paylaşmak gayesi ile burada sizlerle birlikte olmaktan son derece mutluyuz.
Geçmişe baktığımızda, Çin’in Uygur Kardeşlerimiz ve bölge ile ilgili politikarında ciddi olarak onları rahatlatan dönemler olmuştur.Buna 1980-1990 yılları arasını örnek verebiliriz.Bölge’de bu yıllarda yürütülen politikalarda Uygur Kardeşlerimiz kendi dillerini,kültürlerini öğrenebilme ve inançlarını yaşayabilme noktasında nisbeten rahat bir dönem yaşadıklarını hepimiz biliyoruz.Bu ise,1949’dan sonraki dönemden sonra olumlu ve ciddi gelişmeler olarak tarihe geçmiştir. Sovyetlerin tarihe gömülmesi ve kardeş Türkistan Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarından ve özellikle 11 Eylul saldırılarından sonra küresel terörle mücadele bağlamında Uygur kardeşlerimiz için bu olumlu gelişmelerin sona erdiği ve olumsuz tutum ve kötü uygulamaların uygulanamaya başlandığı dönemler başlamıştır.Uygur Kardeşlerimiz adeta cadı avının ve yanlış uygulamaların kurbanı olmuşlardır. Bu olumsuzluklar ve yanlış uygulamalar yıldan yıla artarak bu Ramazan ayındaki nahoş ve facialar noktasına akadar devam edegelemektedir. Temel haklar ile düşünce ve dini hakların kısıtlanması veya yasaklanması hiçbir zaman kabul edilemez.Bu haklar temel insan haklarıdır.
Aziz kardeşlerimiz,
Müslüman Uygur Türkü Kardeşlerimiz, inançlarına,milli ve kültürel değerlerine son derece bağlı uygar ve barışsever ve sabırlı insanlardır. Ben bunu yakından biliyorum ve inanıyorum. Kendileri ilk kez 1953 yıllarından başlayarak ülkemize gelmeye başlamışlardır. Bu göç ve intikaller günümüze kadar süregelmektedir.Uygur Kardeşlerimize şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de sabırlı olmaya davet ediyorum. Ben kendilerine ve bunun yanında da hak ve hukuklarını koruma ve kollama noktasında hiçbir zaman geri kalmamalarını tavsiye ediyorum. Uygur Türkü kardeşelerimiz başkaları gibi sessiz kalmıyorlar ve hak ve hukuklarını cesartle savunmayı sürdürüyorlar.Bunu ise,takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum
Bugün bölgeye meydana gelen olaylara baktığımızda açık bir insan hakları ihlallerinin olduğuna yakinen şahit oluyoruz.Bu husus çok yanlıştır ve süratle düzeltilmelidir.Çok kültürlülükte özgür ve serebest bir dünya görüşü hakim olmalıdır ve çok kültürlülük de ancak,bu hoşgörü ve özgür ortamlarda sürdürülebilir.Bunun temelinde kültürlerin bir birlerine saygı duyması ve iki yüzlülük olmamak vardır.Bizlerin kendi inanç ve kültürlerimiz noktasında saygı beklemek elbetteki hakkımızdır.Müzakere ve karşılıklı rızaya dayalı yakın ilişkiler kurulabildiği taktirde sorun kendiliğinden ortan kalkacaktır.
Yeri gelmişken Çin yönetimine de çağrıda bulunmak işitiyorum ; baskı zulüm hiçbir zaman sonuç vermemiştir ve sorunu de çözmemiştir.Baskılar kültürlerin gelişmesine ve barışa hiçbir zaman katkı sağlamamıştır.Tersine hiç istenmeyen sonuçlar meydana gelmiştir.Yanıbaşımızdaki çoğrafyalarda Irak’ta Saddam ve Suriye’de ise,Esed rejiminin yaptıkları ortadadır.Baskı ve zulum en başta bunu yapanlara zarar verir.Bunu açıkça ve çok yakından görebiliyoruz.Her yeni baskı daha çok şiddet doğurur.insanların bir birlerinden daha çok nefret etemelerine sebep olur.Şunu tavsiye etmek istiyorum; ve bilhassa rica ediyorum. Çatışma ve gerginliklerin sona ermesi ve barışın sağlanmasından en çok yararlanacak olanlar bunu yapanların kendileridir.
Toplumlar insan hakları çevçevesinde seslerini çıkarmalı ve Müslümanların aleyhinde olan her uygulama için barışçıl ve yasal yollar takip edilerek hak ve hukuk aranmalı.Kamu oyu de bu durumu yakından takip etmeli ve gereken hassasiyeti göstermelidir.Bu durum bir insanlık ve islam kardeşliğinini gereğidir,diye düşünüyorum.
Müslümanların tarihi bir hicret tarihidir.Baskı,zulum ve işkenceler sonucunda hicret emredilmiş ve uygulanmıştır.Hazreti Peygamber Efendimiz de hicret etti ve Medine’yi kurdu.Baskı ve zülme metanetle direndi ve inaçlarından de hiçbir şekilde taviz vermedi.Sebatle direndi.Bizim yolumuz peygamber yoludur ve hayatımızda onu örnek almalıyız.
Bu duygu ve düşünceler ile hepinizin Ramazan ayını ve önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz mübarek kadir gecenizi canu gönülden tebrik ediyor,hapinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
BENZER HABERLER