Son Dakika
Doğu Türkistan’da yaşananları ve bundan sonra yaşanabilecek olan gelişmeleri bölgeyi çok iyi bilen bir isme sorduk. ABD.merkezli Penn State Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan ve siyaset bilimi üzerine çalışan SETA direktörlerinden Kılıç Buğra Kanat, beş soruda bölgede yaşananları anlattı.
H.Salih ZENGİN( sabah.com.tr)
1.- Doğu Türkistan dediğimizde nasıl bir coğrafi bölgeden bahsediyoruz?
Yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık iki buçuk katı olan ve Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya Federasyonu, Afganistan ve Pakistan’ın arasında geniş bir bölge. Sincan Çince’de yeni sınırlar anlamına gelen Xinjiang kelimesinin Türkçe söylenişidir. Dolayısıyla Uygurlar açısından çok da kabul gören bir isim değildir. Urumçi şehri ise şu an Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan bölgenin başkentidir.
2.- Bu bölgedeki nüfus ve etnik yapı nasıl?
Bölgenin nüfüsu hakkında çok fazla güvenilir kaynak yok. Çin yönetimi tarafından verilen resmi rakamlara göre (2010 yılı) nüfus şu an için 21 milyonun üzerinde. Bu rakamın yaklaşık yarısı kadarı Uygur Türkleri olarak verilmektedir. Nüfus konusunda en önemli sorun bölgede bir demografik asimilasyon girişiminde bulunmaya çalışan Pekin hükümetinin bölgeye sürekli pompaladığı Han Çinli iç göçüdür. Şu an resmi rakamlara göre yüzde 40 üzerinde olan Çinli nüfüsun çoğunluğu ele geçirerek Uygurların azınlık haline düşmesi hedeflenmektedir.
3.- Çin’in Sincan bölgesi için etnik temizlik ve asimilasyon politikası var mı?
Bölgede uygulanan farklı politikalar etnik bir asimilasyon politikasının ipuçlarını ortaya koymakta. Dini özgürlüklerin kısıtlanması bu konudaki en önemli başlıklardan biri. Din eğitiminin son derece sıkı bir şekilde kısıtlanması, ibadet özgürlüğünün önüne koyulan trajikomik önlemler, öğrencilerin ve memurların oruç tutmasını yasaklamak, namaz kılınması konusunda uygulanan yasaklar oldukça ciddi bir baskı politikasının izlendiğini ortaya koyuyor. Özellikle Kaşgar şehrinde uygulanan kültürel soykırım ve kentsel dönüşüm adı altında Uygur kültürel altyapısının ortadan kaldırılmaya çalışılması ciddi bir hamle. Uygur aydınlarının ifade özgürlüklerinin ortadan kaldırılması ve başta İlham Tohti olmak üzere en ılımlı Uygur aydınlarının bile ömür boyu hapis cezasına çarptırılması dünyaya meydan okurcasına uygulanan baskı politikalarının başka bir örneğidir.
4.- Son haftalarda sosyal medya üzerinden Doğu Türkistan’da yaşanan zulümlerle ilgili pek çok fotoğraf yayınlanıyor. Bazı kaynaklar bu fotoğrafların başka bölge ve olaylarla ilgili olduğunu iddia ediyor. Bunların gerçeklik payı nedir?
İbadet yasağı devletin resmi bir şekilde uyguladığı politikalar zaten. Bu politikalar son derece ciddi bir biçimde belgelenmiş meseleler. Dolayısıyla Çin hükümetinin uyguladığı bu politikalar aslında insan hakları örgütleri tarafından son derece detaylı bir şekilde raporlanmış ve ispatlanmıştır. Urumçi olayında belki önemli bir eşik atlanıldı bu konuda. Urumçi olayları sırasında ilk kez Uygurlara uygulanan linç girişimleri ve polis şiddeti bazı Uygurlar tarafından cep telefonu kameraları ile kayıt edilerek sosyal medyada paylaşıldı. Elbette Çin yönetimi bu sebeple uzun bir süre için bölgede internet erişimini yasakladı. Ancak internet kullanıcıları tarafından yayılan bu görüntüler ve sosyal medyada oluşan reaksiyon insan hakları ihlallerinin raporlanmasında yeni bir eşik oldu. Çin yönetimi bu görüntüleri ve bölgeden haber verenleri en ağır şekilde cezalandırmaya başladı bu olaylar sonrasında. Ortaya çıkan görüntüleri tek tek değerlendirmek gerekiyor. Ancak benim gördüğüm kadarıyla görüntülerin birçoğu Çin yönetiminin şimdiye kadar Uygur ile birlikte Tibetliler ve Falun Gong üyelerine uygulanan insan hakları ihlallerini ortaya koyuyor. Bunların arasında bazı sahih olmayan görüntüler varsa, bu da bunları çıkaranların ayıbı. Bu konuda uydurmaya gerek kalmayacak kadar bilgi ve belge var.
5.- Bu hak ihlallerinin dünya kamuyonuda yeterince görünür olmamasının nedenleri neler?
Uygur meselesi genel olarak iki sebeple gündem dışı kalıyor. Bunların başında elbette Çin’in yükselen ekonomik gücü ve birçok ülkenin bu ekonomik güce insan haklarını kurban etmesi geliyor. Diğeri de özellikle uzun yıllar bölgeden sağlıklı bilgi alınmasında yaşanan zorluklar. Şu an için dünyanın en önemli ikinci süper gücünün kendisine en büyük tehditlerden biri olarak gördüğü ve en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bu meseleler konusunda yazılan yetkili kitapların sayısı bir elin parmağını geçmez. Bölgedeki güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet, işkence, zor kullanma ve infazlar ve dünyanın bu konuda gösterdiği cılız tavır Uygurları oldukça zor durumda bırakıyor. Çin’in bu konuda gösterdiği umursamaz ve cüretkar tavır dünya sesini yükseltmezse bölgeyi bir kan gölüne çevirecek. En azından dünya kamuoyu ve sivil toplum Çin’e bu yaptıklarının bir sonucu ve bir maliyeti olacağı mesajını vermezse bölgede olaylar kontrolden çıkabilir. Bu durum Çin için uzun vadede içinden çıkmaya çalıştıkça batacağı bir stratejik bataklık olabilir.
Kaynak : Sabah.com.tr./Pazar eki
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER