logo

trugen jacn
11 Haziran 2015

KOMÜNİST ÇİN’İN SİBER ORDUSU DÜNYA’YI TEHDİT EDİYOR

Çin dönüşen dünyayı çok daha önceden kavrayan devletlerin başında geliyor. Çin Halk Kurtuluş Ordusu, ikibinli yıllardan bu yana siber dünyadaki varlığını artırarak müdahale ve savunma sistemlerini geliştirerek birinci sıraya yerleşti. ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke Çin’in sanal ortamdaki bu hızlı yükselişinden şikayetçi. Amerika’da Çin’i casuslukla suçlayan 11’inci dava açıldı.

Komünist Çin Rejimi, içeride Tibet, Doğu Türkistan’da ve dışarıda yükselen sesleri gerektiğinde kısmak veya ortadan kaldırmak için binlerce kişiyi istihdam ediyor. Bunun için 1994’te National and Networking Facility of China oluşturuldu. Çinlilerin yoğun ilgisi, 618 milyon internet kullanıcısıyla dünyanın en büyük pazarına sahip, ülkeyi dijital dünyasını geliştirmeye ve de kontrolu artırmaya zorladı.

İnternet öncelikli meselelerinin başında geliyor. Buna binaen güvenlik ve savunma en önemli ayağını oluşturuyor. Sınırları içinde iç güvenlik, Norton Cybercrine Report’un 2013 raporuna bakıldığında siber suç yüzde 83’lere ulaşıyor. Her gün bir milyon Çinliyi hedef alıyor, propaganda faaliyetleri çerçevesinde uyguladığı izleme politikası sınırlarının dışında bilimsel casusluğa dönüşüyor.
Bu aynı zamanda, rejim muhaliflerinin çalışmalarını da yakından takip etme şansı veriyor. Düne kadar virüs bulmaşması mümkün olmadığına inanılan Tibet Yönetimi’nin kullandığı teknolojiye de sızdıkları biliniyor.

Bunun için Amerika’nın işbirliği yaptığı telekom devleri gibi Çin’inde kendi sınırları dışında faaliyet gösteren telekom devlerinden yardım aldığı iddia ediliyor. 140 ülkede faaliyet gösteren Huawei parmakla gösteriliyor. Kurucusu Ren Zhengfei’yin eski Çin Halk Kurtuluş Ordusu mensubu olması iddialara kanıt gösteriliyor.

Amerika Huawei’yin yerleştirdiği “truva atlarıyla”, casus yazılımlarıyla sanayii, finans/ekonomi ve bilim dünyasını ilgilendiren statejik öneme sahip bilgilere ulaştığı gibi; savunma ve güvenlik cephesinde olası bir savaş durumunda stratjik değerdeki (elektirk ağları , su şebesi…) noktaları hedef alabileceğini düşünüyor.

Temsilciler Meclisi’nin 2012 raporunda Huawei ve ZTE’nin kamu kuruluşları ve Amerikan şirketleriyle çalışmasının önlenmesine yönelik verdiği tavsiye Çin’in Amerikan pazarından geri çekilme tehdidi sebebiyle yürürlüğe konulamadı.
Çin’in casusluk oyununda Amerika
Çin’in casusluk oyununda Amerika
Çin Halk Kurtuluş Ordusu, ikibinli yıllardan bu yana siber dünyadaki varlığını artırarak müdahale ve savunma sistemlerini geliştirerek birinci sıraya yerleşti. Amerika’da Çin’i casuslukla suçlayan 11’inci dava açıldı. İngiltere’de Çin teknoloji firmalarına karşı özel önlemler alıyor
Çin bir kere daha Amerika Birleşik Devletleri tarafından casuslukla suçlanıyor. Amerika daha bir yıl önce (19 Mayıs 2014) telekom devi Huawei üzerinden bilgi topladığını iddia ederek uyarmıştı. Bu olaydan tam bir yıl sonra casusluk suçlamasıyla Amerika’ya giriş yapan bir Çinli uzman tutuklandı. Altı kişiden oluşan grubun diğer üyelerinin hala Çin’de olduğu düşünülüyor. Bu tutuklamanın ardından, geçen hafta Amerika dört milyon memurun bilgilerinin çalındığını (hacklendiğini) açıkladı. Bu Amerika’da Çin’i doğrudan ilgilendiren 11. casusluk davası.

Çin'in casusluk oyununda Amerika
William Gibson’un “Neuromancien” romanında (1984) ilk defa zikrettiği “siber dünya” ifadesi o günden bu güne fantastik karakterini yitirerek daha gerçekçi bir hal aldı. Devletler sözcüğü güvenlik ve savunma bağlamında ele alıyorlar. Öyleki US Air Force, “siber dünyayı” savaş sahası olarak tanımlıyor. Bir tarafında devletler bulunuyorsa, diğer tarafında hackerler (en başta Anonymous), aktivistler ve siber teröristler/savaşçılar yer alıyor. Hackerler sanal dünyayı hürriyetleri savunma sahası olarak değerlendiriyor ve savaşlarının global bir savaş olduğuna inanıyorlar. Siber teroristler ve savaşçılar için propaganda savaşlarının önemli bir cephesini oluşturuyor. Örneğin, Ortadoğu’da çatışan taraflar yalnızca seslerini duyurmak için değil karşı tarafı asimetrik savaşta kıramadıkları güç dengesini siber dünyada kırarak psikolojik savaşı kazanmanın aracı olarak kullanıyorlar.
Bilişim Çağı’nda devletler karşılıklı siber dünyada mücadele etmek durumunda olduğu kadar bireylerle de mücadele etmek durumundalar. Çin dönüşen dünyayı çok daha önceden kavrayan devletlerin başında geliyor. Rejim içeride ve dışarıda (Tibet, Doğu Türkistan) yükselen sesleri gerektiğinde kısmak veya ortadan kaldırmak için binlerce kişiyi istihdam ediyor. Bunun için 1994’te National and Networking Facility of China oluşturuldu. Çinlilerin yoğun ilgisi (618 milyon internet kullanıcısıyla dünyanın en büyük pazarına sahip) Çin’i dijital dünyasını geliştirmeye ve de kontrolu artırmaya zorladı. İnternet öncelikli meselelerinin başında geliyor. Buna binaen güvenlik ve savunma en önemli ayağını oluşturuyor. Sınırları içinde iç güvenlik (Norton Cybercrine Report’un 2013 raporuna bakıldığında siber suç yüzde 83’lere ulaşıyor. Her gün bir milyon Çinliyi hedef alıyor) ve propaganda faaliyetleri çerçevesinde uyguladığı izleme politikası sınırlarının dışında bilimsel casusluğa dönüşüyor (Rejim muhaliflerinin çalışmalarını da yakından takip etme şansı veriyor. Düne kadar virüs bulmaşması mümkün olmadığına inanılan Tibet Yönetimi’nin kullandığı teknolojiye de sızdıkları biliniyor).
Bunun için Amerika’nın işbirliği yaptığı telekom devleri gibi (Snowden’in itiraflarıyla yeni boyutlara ulaşan) Çin’inde kendi sınırları dışında faaliyet gösteren telekom devlerinden yardım aldığı iddia ediliyor. 140 ülkede faaliyet gösteren Huawei parmakla gösteriliyor. Kurucusu Ren Zhengfei’yin eski Çin Halk Kurtuluş Ordusu mensubu olması iddialara kanıt gösteriliyor. Amerika Huawei’yin yerleştirdiği “truva atlarıyla”, casus yazılımlarıyla sanayii, finans/ekonomi ve bilim dünyasını ilgilendiren statejik öneme sahip bilgilere ulaştığı gibi ; savunma ve güvenlik cephesinde olası bir savaş durumunda stratjik değerdeki (elektirk ağları , su şebesi…) noktaları hedef alabileceğini düşünüyor. Temsilciler Meclisi’nin 2012 raporunda Huawei ve ZTE’nin kamu kuruluşları ve Amerikan şirketleriyle çalışmasının önlenmesine yönelik verdiği tavsiye Çin’in Amerikan pazarından geri çekilme tehdidi sebebiyle yürürlülğe konulamamıştı.
Amerika gibi komşusu Hindistan’da rahatsız. İletişim sektöründe faaliyet gösteren şirkelerinin Çin tarafından casusluk faaliyetleri için kullanıp kullanmadığını öğrenmek için bir araştırma komisyonun oluşturulmasına karar verdi. Amerika ve Hindistan’dan farklı olarak İngiltere “ortak denetim” metoduyla Huawei’in olası faaliyetlerini engellemeye çalışıyor. Çin’den gelen ürünler “The Cell” olarak isimlendirilen merkeze kontrol edilmek üzere sahiplerince teslim ediliyor. Herhangi bir mecburiyet yok ama buna rağmen İngilzilerin beşte üçü bu uygulamaya destek veriyor. İyi niyet göstergesi olarak Huawei merkeze “kaynak kodlarını” (source code) teslim etti. Ne var ki, merkezde çalışan denetleyicilerin maaşlarının Huawei tarafından ödenmesi kontrollerin ne kadar sağlıklı yapıldığı sorusunu sorduruyor. Bu çerçevede İngiltere denetleyicileri belirleme hakkının kendilerine verilmesi talep ediyor. Huawei ikili sözleşmeleri gösterek bu talebi red ediyor.
Rusya’nın 2007’de Estonya’ya yönelik siber saldırısı gibi Amerika ve İsrail’in 2010’da İran nükleer sistemine yönelik gerçekleştirdikleri saldırı (Stuxnet) adı konmamış bir savaşın arka planını oluşturuyor. Çin Halk Kurtuluş Ordusu’da ikibinli yıllardan bu yana siber dünyadaki varlığını artırarak müdahale ve savunma sistemlerini geliştirerek birinci sıraya yerleşti. Siber stratejisini iki noktada toplamak mümkün. Birinci startejisi, doğrudan çatışmadan kaçmanın aracı olarak siber dünyayı kullanmak. İkinci stratejisi: küresel ölçekte varlığını artırmak için siber savunmasını geliştirmek. Siber dünyada varlığını artırma arzusu casusluk faaliyetlerini artırmaya zorluyor. Amerika’da tarihe geçen saldırıları arasında Lockheed Martin’den aldığı iddia edilen savunma sistemleri planı, Shadi Rat operasyonu çerçevesinde onlarca uluslararası kurumun bilgisayar sitemlerine müdahale, Sillicon Valley’e yönelik 2009 saldırısı (Aurora) örnek gösterilebilir.
Ne var ki Çin’de bütün devletler gibi küresel saldırıların hedefinde. Çeşitli kaynaklardan uğradığı saldırıların haddi hesabı yok. Yalnızca savunma bakanlığı ortalama her ay 80 bin saldırıya uğruyor. Tarihe geçen saldırılar arasında 19 Mayıs 2009 tarihinde on eyaleti hedef alan saldırı (Amerika, Japonya ve Hindistan merkezli) ve 2013’ün Ağustos ayında uğradığı DDos saldırısı zikredilebilir. Büyük fotoğrafa bakıldığında dünyada en fazla saldırı Amerika Birleşik Devletleri’nden gerçekleşiyor (yüzde 31,54), ikinci sırada Çin (yüzde 17,61), üçüncü sırada Almanya (yüzde 12), dördüncü sırada Meksika (yüzde 11,69) ve beşinci sırada Fransa (yüzde 7,64) yer alıyor. İngiltere (yüzde 3,8) , Kore (yüzde 3,65) ve Rusya (3,64) çok gerilerden geliyor.
Dönüşen dünyada casusun, aktivistin ve savaşçının profili de dönüşüyor. Amerikan sinemasında görmeye alıştığımız James Bond tarzının çok ötesinde artık hiç hareket etmeden herhangi bir bilgiye ulaşmak mümkün. Bilgisayar ekranının arkasında gizlenen yüzün de bir önemi kalmadı (ör. Anonymous, devletlerin siber istihbarat departmanlarında çalışanlar…). Bunun mümkün kılan hiç kuşkusuz siber dünya. Siberpunk akımının önemli temsilcilerinden kabul edilen William Gibson “Neuromancien” romanında ilk defa zikrettiği “siber dünya” nosyonunu 1984’te Vancouver’de bir alış veriş merkezinde bilgisayar oyunu oynayan gençlere bakarken ilham olduğunu ifade ediyor. Otuz yıl sonra Amerika cephesinde “savaş sahası” olarak değerlendirilen siber dünya Çin için casusluk ve denetim sahası kabul ediliyor.
Japonya ve Güney Doğu Asya devletleri de Çin tehdidine karşı siber dünyadaki savunma kapasitelerini artırıyor. Çin yürüttüğü denge politikası çerçevesinde siber müdahale kapasitesinin kontrol altında tutmaya büyük özen gösteriyor. Çin’in dışa vurduğu tutum ve hırs büyük devletlerce amacının kestirilmesini engelliyor. Casusluk faaliyetlerinin sınır tanımaması korkuturyor. Lâkin, bilgisayar güvenliği sahasında çalışmalar yürüten Kapersky Lab geçen yılın sonunda, birinci tehdid değerlendirmesiyle, Amerika’nın Stuxnet2’yi geliştirdiğini bu sayede iz bırkakmadan bilgisayar sistemlerine sızabildiğini duyuruyordu. Sanayi casusluğunun kabul edilemezliği bir yana Soğuk Savaş’tan bu yana şiddeti artarak başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bütün büyük devletlerin başvurdukları yöntemlerin başında geliyor. Büyük devletlerin siber dünyada verdikleri mücadele , yürütütkleri casusluk oyunu uluslararası ilişkilerdeki güç kavramını da derinden sarsıyor.

Kaynak :  Sinan Özdemir Brüksel/Dünya Haber Bülteni(TÜRK BİRLİĞİ TURAN HABER AJANSI)

beşiktaş escort

kartal escort

taksim escort

Etiketler: » » » » » »
Share
2007 Kez Görüntülendi.