Son Dakika
bölgi sözlerinden sonraSayın Mustafa Cıngıl’ın Uygur Türklerini tanıtan
1964 yılında 11 yaşındayken ailesiyle birlikte Sezariye’ye gelen emektar aktivist ve Doğu Türkistan Vakfı eski başkanı Hamutkhan Göktürk, Sezariye’ye geldiğinde bunu bilmediğini ancak daha sonra öğrendiğini söyledi. . Başta Uygur devleti olmak üzere Kayserya’nın tarihi hakkında birçok makale ve kitap yayınlandığını, bunların da günümüz Uygurlarının eğitimi açısından faydalı olduğunu ileri sürdü.
Uygurlar…Muhteşem bir Türk boyu !
Dokuz Oğuzlar ile birleşip On Uygur adını alan…Orhun Bengü Abideleri’nde adları zikrolunan…
Göktürkler’e tabi iken, kurdukları ittifakla 742 yılında Göktürkleri yıkarak bağımsız bir devlet kuran…
Ancak… 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılıp Kansu ve Turfan bölgesi olarak iki önemli kola ayrılan bir önemli Türk boyu.
Günümüzde Çin’in baskısı altında bulunan Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri, Turfan Uygurları’nın devamıdırlar.
Uygurlar…Türk boyları arasında yerleşik hayata geçen ilk boydur.
Asıl dini inançları Gök Tengri iken… 763 yılında…Bögü Kaan döneneminde Maniheizm’i resmi din olarak kabul etmişlerdir. Ayrıca Budizm’den de etkinlenmişlerdir.
Maniheizm’in kurucusu olan Mani, çok iyi bir ressamdır. Buna bağlı olarakta resim sanatı Maniheizm dininde önemli bir yer tutar.Uygurlar, Maniheizm inancını kendi Kök Tengri inançları ile harmanlayarak yaşamışlardır daima.
Türk boyları içinde (belki de Mani dininden kaynaklı) en fazla görsel ve yazılı eserler verenler Uygur Türkleridir.
Dahası…Türk boyları arasında kültür seviyesi en yüksek olan boy da Uygur Türkleridir.
Yerleşik hayata geçmeden önce de aynı kültür iklimi içinde olmalılar ki isimlerine “uygar” anlamında “Uygur” denilmiştir.
Okullarda bizlere sürekli matbanın ilk olarak Alman Johann Gutenberg tarafından bulunduğu öğretildi hep.
Oysa…Gerçek hiç de öyle değildir !
İlk matbaa, kağıdı da ilk bulan Çinliler tarafından bulunmuştur.
Çinliler o dönem kelime kalıplarından baskı yapıyorlardı.
Çinliler ile yakın ilişki halinde bulunan Uygur Türkleri…
Çin’den aldıkları bu baskı tekniğini daha da geliştirerek, kendilerine ait Uygur Alfabesi harflerini tek tek kalıplar haline getirmişler ve dizgi baskı tekniğini bulmuşlardır.
Bu teknik ile… Günümüzdeki uygulama anlamı ile… Dünyada ilk matbaayı bulan ve kullananlar Uygur Türkleridir !
Ayrıca… Pek bilinmez…
Yine kitap süsleme sanatı olan “tezhip” Uygurlar’ın Türk ve İslam alemine önemli bir armağanıdır.
Uygurlar… Türk boylarının yüz akı ! Yüksek kültür seviyeleri ile o dönemde bir çok devletin idari kademesi, Uygur Türkleri tarafından yürütülüyordu. Çin’in ve özellikle de Cengiz Han’ın Moğol Devleti’nin idare merkezini yoğunlukla Uygur Türkleri oluşturuyordu.
Dahası…Cengiz Han’ın Moğol devletinin resmi yazışma dili de onlar sayesinde Uygur Türkçesi idi.
Moğolların batıya doğru akınları ve Asya’nın neredeyse tamamını ele geçirmeleri ile…
Cengiz Han’ın torunu Hülagü Han tarafından kurulan İlhanlı Devleti, bu bölgede uzun süre İslamiyet ile temas halinde olması ile kendileri ve özellikle de içlerindeki Uygurlar zaman içinde müslümanlaşırlar.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin Moğollar’ın tahakkümü altına girdiği dönemde Anadolu, Moğol emirleri tarafından idare edilmekteydi. O dönem Kayseri yöneticisi ise bir Moğol emiri olan;
“Cafer Bey”dir.
Cafer Bey ve kardeşi Ali Bey, Uygur Türklerinden olup, günümüzde Kayseri’de Ali-Cafer Kümbeti diye anılan kümbette yatmaktadırlar.
İlhanlı Devleti’nin yıkılmaya yüz tuttuğu kargaşa döneminde Uygur Türkü ve Moğol emiri olan Cafer Bey’in oğlu Alâeddin Erâtna Bey, Kayseri ve Sivas merkezli bağımsız bir beylik kurar;Erâtna Beyliği. Beylik 1327-1381 yılları arasınada hüküm sürer .
Erâtna…Uygur Türkçesinde “iri, çok kıymetli iri inci tanesi” anlamlarına gelir.
Gerçekten beyliğin kurucusu olan Alâeddin Erâtna Bey de çok iri yarı biridir.
Öyle ki…Kendisini taşıyacak beli kuvvetli bir at bulunamadığından öküz üstünde dolaştığı söylenir !
Alâeddin Erâtna Bey oldukça adil, hoş görülü ve oldukça da ileri görüşlü bir hükümdardı.
Bu özelliklerinden dolayı halk arasında “köse peygamber” diye anılırdı.
Günümüzde…Alâeddin Erâtna Bey, eşi Doğa Hatun, çocukları ve torunu ile beraber, Kayseri, Köşk mahallesinde bulunan Köşk Medrese’de yatmaktadırlar.
Uygur Türklerinden olan Erâtnalılar Kayseri’de…Yanından yakınından geçtiğiniz ama Uygur Türklerine ait olduğunu bilmediğiniz o kadar çok eser bırakmışlardır ki… Görünce eminim siz de şaşıracaksınız;
Köşk Medrese
Ali-Cafer Kümbeti
Emirzâde Mehmed Zengi Türbesi
Emir Ali Pişrev Türbesi
Sırçalı Kümbet
Emir Erdoğmuş Türbesi
Haydar Bey Köşkü
Emir Şahap Türbesi ve Babük Bey Zaviyesi
Suyakanmış Hatun Türbesi
Şah Kutluğ Hatun Türbesi
Ulu Hatun Türbesi
Günümüzde…
Kayseri’de özellikle de Hoca Ahmet Yesevi Mahallesi’nde… Doğum,ad verme, sünnet, düğün,cenaze ve yemekler gibi kendilerine özgü geleneksel kültürlerini yaşatan Uygur Türkleri…
Adeta…Çin’deki Doğu Türkistan Uygur Türkleri’nin…Dünyaya açılan pencereleri, çığlıkları, belki de diasporaları konumundadırlar.
Türk halkları arasında şehir hayatına ilk geçiş yapan, ilk yazı tarihine sahip olan ve parlak bir kültür yaratan ilk halk Uygurlardır. Türkiye’de ayrıca antik Uygur kültür kalıntılarının pek çok izi bulunmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Kayseryalı tarihçi Mustafa Jingil, “İyi Tarih” anlamına gelen “Dört-Dörtlü Hisat” adlı özel bir program hazırlayarak, Türkiye’deki kültürel eserlerin 12. yüzyıl Uygur tarihine dair izlerini tanıttı.
Film şöyle başlıyor: “Bugün farklı bir temayla yeniden ekranlardayım. Kayseri’de Selçuklu dönemine kadar uzandığına inanılan tarihi izlerin çoğunun aslında Uygur Türklerinin bıraktığı zengin bir kültürel eser olduğunu biliyor muydunuz?
Filmde Uygurların tarihi anlatılıyor ve şöyle deniliyor: “Uygurlar tarihte çok ileri bir Türk milletidir. Tarihsel olarak Uygurlar, dokuz Uygur ile birlikte “On Uygur” adını almıştır. MS 742 yılında Uygurlar Batı Türk devletini devirerek Uygur devletini kurmuşlardır. Orhun Uygur devletinin MS 840 yılında Yenisey Kırgızları tarafından yıkılmasından sonra Uygurlar Gansu (Kengsu) ve Turfan havzalarına yerleşmişlerdir. Bugün Çin’in ağır baskısı altında yaşamak zorunda kalan Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri, Uygur devletini kuran Uygur halkının torunlarıdır. Uygurlar kent yaşamına geçen ilk Türk halkıdır. »
Filmde, Uygurların Türk milleti tarihinde kültür düzeyi en üst düzeyde olan insanlardan biri olduğu, pek çok Uygur’un tarihte eğitim gördüğü, pek çok Uygur’un yönetim organlarında önemli görevlerde bulunduğu belirtiliyor. Orta Asya tarihindeki birçok ülkenin çoğu Uygurlardı. Cengiz Han’ın batıya doğru ilerleyişi ve Orta ve Batı Asya’nın çoğunu fethetmesi sonucunda, Cengiz Han’ın torunu Hülagu Han, Batı Asya’da İlhanlıları kurdu. Uygurlar ülkenin önemli devlet kurumlarında iktidara gelmeye başlıyor. Türkiye’deki Selçuklu Devleti’nin Moğol egemenliğine girmesinden sonra Anadolu, Moğol emirleri tarafından yönetilmeye başlandı.
Uygurları tanıtan filmde, 13. yüzyılda günümüz Türkiye topraklarında kurulan Aratna devletinde Uygurların önemli bir rol oynadığı, dolayısıyla o döneme ait tarihi kültür eserleri arasında izlerinin bulunabileceği belirtiliyor. Cafer Beg ve kardeşi Ali Beg Uygur Türkleriydi ve mezarları artık Kayserya’daki Ali Cafer Kubbesi olarak biliniyor. İlhanlıların çöküşüyle oluşan kaos sırasında aslen Uygur kökenli olan ancak Moğol emiri Alaattin Aratna Bey olarak görev yapan Cafer Bey’in oğlu Araatna Bey, Sivas merkezli bağımsız bir Begik devleti kurdu. Bu ülkenin adı Aratna Bagh olarak biliniyor ve bu bagh 1357’den 1381’e kadar hüküm sürdü. Aratna Bagh adil ve ilerici görüşe sahip bir hükümdardır. Bu özelliklerinden dolayı halk ona “Kupanın Peygamberi” adını vermiştir.
Filmin yönetmeni Mustafa Jingil, Osmanlı öncesi Türk tarihini inceleyen bir tarihçidir. Kendisi bizimle yapılan bir röportajda şunları söyledi: “Kayseri sadece bir Selçuklu şehri değil, aynı zamanda özellikle bir Uygur şehridir. Çünkü bu şehirde Uygurların bıraktığı pek çok tarihi kültür eseri ve iz bulunmaktadır. Selçuklu tarihini okuduğum için Uygur tarihini de araştırma kapsamıma dahil ediyorum. Böylece Uygurların Kayserya’da bıraktığı kültürel kalıntıları ve izleri tanıttım. Kayserya’da yaşayan bir insan, Uygurların bıraktığı tarihi izleri hemen hemen her gün görebilir.
Türkiye’nin Amasya ilinde yer alan Uygur köyü ve Caesarea tarihinde kurulan Aratna Uygur krallığının ilk kez 2002 yılında Özgür Asya’da olduğu rapor edilmiştir. Sonraki 22 yıl boyunca bu tarih hakkında giderek daha fazla bilgi yayınlandı. Bugün Uygur köyleri ve Uygurların Türkiye’de bıraktığı tarihi eserler, Uygurların ve dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin ziyaret edeceği önemli yerler haline geldi.
BENZER HABERLER