Uygur hareketi(Compagin Of Uyghur) Hareketi Kurucusu ve İcra Komitesi Başkanı Ruşen Abbas Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere yönelik insan hakları ihlalleri ile etnik soykırım uygulamalarına dikkat çekerek “BM.başta ABD ve diğer demokratik ülkelerin esas meselesinin insan hakları sorunu olmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Uygur Hareketi Lideri Ruşen Abbas, davet üzerine ABD.merkezli Netroots Nation ( demokrasi ve kalkınma Vakfı)’niin 2022 yıllık toplantısı ABD’nin Petersburg, Pennsylvania eyaleti’nin Petersburg kentinde 18-20 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilen toplantıya katıldı. Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı ve 3 gün süren konferansta Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas da bir bildiri sundu ve Uygur sorununu gündeme getirdi.
Uygur Hareketi Lideri Ruşen Abbas’in konuşmasında şunları ifade etti : ” Bana bu toplantıda yüzyılımızda devam eden en acımasız bir vahşeti dile getirebilme imkanı verildiği için son derece bahtiyarım ve kendilerine teşekkür ederim. Ülkem Doğu Türkistan’da yaşayan halkım yıllardan beri acımasız ve en katı bir etnik soykırım afeti ile karşı karşıya bulunmaktadır. Milyonlarcüa Uygur,Kazak ve diğer Müslüman Türkler sırf dini ve ırkı farklılıklarından dolayı ” Yeniden Eğitim” sinsi yalanı ile baskı,zulüm ve ölümlere maruz bırakılmaktadırlar. Yine Milyonlarca Uygur Köle/İşçi olarak zorla çalıştırılarak modern kölelere dönüştürüldü. Uygur kadınları bu toplama kamplarında zorla kısırlaştırmaya ve kürtaja ve zorla kısırlaştırmaya tabi tutulmaktadır. ÇKP’li Yöneticiler bu insan dışı cinayetlerini “Uygur Kadınlarını Doğum Makinaları olmaktan Kurtuardık.” sözleri ile arsızca savundu. Yaklaşık bir milyon Uygur çocuk ailelerinden zorla koparılarak Çocuk Kamplarına birer etnik Çinliye dönüştürülmek üzere kapatıldı. ÇKP’nin tasallütündeki Pekin yönetimi Çin şövenizmi içerikli bu ayırımcı ve Irkçı siyasetini yüksek teknoloji ile birleştirerek Doğu Türkistan’da uyguladığı bu etnik soykırım politikası sadece ÇKP’nin açıklamaları, ifşa edilen Polis Belgeleri değil, Çin’in toplama kamplarından kurtulan tanık ve mağdurların açıklamaları ile uzmanların bilimsel çalışmaları açık ve net şekilde kanıtlamış oldular.
Ben bugün huzurlarınızda bütün bu sözlerini 4 yıl önce Çin’in tutukladığı ve şimdiye kadar hakkında hiç bir bilgi alamadığımız Ablam Dr.Gülşen Abbas’in özgürlüğünün bedeline sizlere açıklamaktayım.
Ablam Dr.Gülşen Abbas tutuklandıktan 2 yıl sonra 2020 yılında gizli bir yargılama ile 20 yıl hapse çarptırıldığı bilgisine ulaştık. Ancak,sağlığı ve nerede tutulduğu hakkında hiç bir bilgiye erişemedik. Çin’in Ablamı tutuklayıp mahkum etmesinin esas sebebi benden çalışmalarım noktasında intikam almak ve beni ve diğer diasporada yaşayan Uygurları ülkelerindeki Çin baskı ve zulmü hakkında suskun kalmalarını sağlamak için bir tehdit, şantaj ve onlara verilen bir ihtar olduğu açıktır.
Çin yönetimi Tüm İnsanlığa,Özelde İse, Uygurlara Açıktan Savaş İlan Etmiştir.
Çin Komünist rejimi günümüzde açıkça insanlığa karşı bir savaş yürütüyor. Bu savaş aynı zamanda kadınlara ve çocuklara karşı bir savaştır. Bu, özgürlük ve insan onuruna karşı bir savaştır. Çin Komünistleri, suçlarını “Gelişme – İlerleme ” sloganıyla, Militarizm ve Soykırımını ise, “ekonomik kalkınma – “İslami aşırıcılıkla mücadele” safsataları ile örtbas etmeye çalışıyor. Uluslararası diplomasi alanında, kendi acımasız vahşetini ise, “Gerginlikleri azaltarak Ortadan Kaldırma – yeniden eğitim” sözleri ile sinsice gizlemeye çalışıyor. Uygurların köle/İşçi olarak çalıştırılarak onların emeğinden kâr eden şirketler ise, , Çin’in sizlere yanı tüm insanlığın ve Uygurlara yanı bana yaptığı insanlık suçları ve soykırım cinayetlerine ortaktırlar.
Doğu Türkistan Pamuğundan Bir Gömlek Giyiyorsanız, Çin Zulmünün Ortağısınız!
Eğer giydiğiniz gömlek,Çin’in Doğu Türkistan’da Uygurları ve özellikle çocukları zorla köle olarak çalıştırarak elde ettiği pamuktan yapılmış ise, resmini gördüğünüz 20 yıla hükümlü Ablam Dr.Gülşen’in haksız cezasına da ortaksınız demektir ve bu suçluluk payınız iki katına çıkabilir. Çin sömürge yönetimi Uygurlar köle olarak onlara pamuk eğirmekte, madencilik yaptırmakta ve onların çalışması ile ürettiklerini tüm dünyaya ihraç etmektedir. Uygurların zorla Köle/İşçi olarak çalıştıran şirketler hepimizi soykırımın itici güçlerine dönüştürüyor.
İnsan Hakları Ülkelerin Dış Politikalarının Temel Taşı Olmalıdır
İnsan hakları meslesi ABD başta uygar batı dünyasının dış politikasının temel taşı olmalıdır. ABD’nin yasalaştırdığı Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası, Uygur köle emeğinden yapılan ürünlerin yasaklanmasının yanı sıra Çin soykırımından kâr elde etmeye çalışan şirketler ve gruplara karşı koymada önemli bir rol oynamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, aynı yasaları uygulamak ve sorumluları cezalandırmak için dünyanın dört bir yanındaki dostları ve ortaklarıyla birlikte çalışmalı tüm dünyanın insan haklarını korumalıdır. Bu korumayı Çin gibi otoriter rejimleri destekleyerek, tavizler vererek ve yatıştırarak elde edemeyiz. İnsan haklarını koruma konusunda ciddi olduğumuzu eylemlerimizle göstermek için birlikte çalışmalıyız.
İnsan haklarının türü, ölçüsü ve değişken gündemi yoktur. İnsan hakları evrenseldir. Çin’in insanlık suçlarını oluşturan tüm uygulamaları bugün ülkemizin ve tüm dünyanın özgürlüğüne ciddi şekilde tehdit etmekte ve bizlere karşı meydan okuyor. Uygur dünya ve ABD. bu konularda düzeltmeler yapacak, bozulan yerleri onaracak ve adil dünya görüşümüzü ileri sürecek kadar cesur olmalıyız. Ancak yaşanan soykırıma sessiz kalarak bunları elde edemeyiz. İnsan hakları ve adalet bizi temsil eden bir anıt olmalıdır.
Çin, Doğu Türkistan’daki Baskı ve Zulüm Sistemini Tüm Dünyada Uygulamak İstiyor
Sadece Çinli diktatörlerin söylediklerine, yaptıklarına ve gelecekte yapacaklarına inanır ve bu yalan ve sahte vaatlere odaklanırsak çok büyük ve telafisi imkansız sonuçlara maruz kalabiliriz. Çin’in amacının Doğu Türkistan’daki baskı sistemini tüm dünya ülkelerine ihraç etmek olduğunun bilincinde olmalıyız. Bunun örneklerini Tibet’e ve Hong Kong’a ve hatta tüm Hindistan’da net şekilde görmekteyiz. 40 yıldır tüm partiler ve gruplar: demokratlar, cumhuriyetçiler, liberaller, sosyalistler ve ilericiler, Pekin’in eylemlerine, açıklamalarına aldanarak bu rejimin yönetimindeki halkları nasıl bir ideolojiyle eğittiğine hiç dikkat etmediler. Çin rejiminin neye hazırlandığını az çok biliyor ve Çin’de görmeyi umdukları değişikliklere kendilerini hazırladılar. Ancak bugün bu umutlar tümden suya düştü. Bugün Çin Komünistleri, diktatörlüklerini tüm dünyaya açıkça gösteriyor ve ideolojilerine katılmayan herkesi esir kamplarına hapsediyor. Aynı zamanda, Amerikan şirketlerinin hisseleri ve yatırımları Çin’e fayda sağlıyarak baskı ve zulmünde Çin’i cesaretlendiriyor. Çin, otoriter sistemini dünyanın geri kalanına ihraç etmeye hazırlanıyor.
Komünist Lider, Vladimir Lenin’in bir keresinde “Batı kapitalizmi bize kendini asmamız için bir ip satıyor”. demişti. Bizler günümüzde kendi elimizle Çin’in ekonomisini kullanarak tüm dünyaya hakim olmasını sağlıyoruz. Çin’den bu saldırganlık ve vurgunculuğun özgürlüklerimizin ve demokrasimizin geleceği için bir tehdit olup olmadığına daha yakından bakmamız gerekiyor.
Unutmamalıyız ki Çin’e karşı sessizliğimiz sadece ifade özgürlüğümüzden vazgeçmek değil, aynı zamanda Çocuklarımıza, torunlarımıza miras kalacak demokratik dünyayı da yok etmek demektir. Komünist Çin gibi otoriter ülkeleri durdurmak için derhal harekete geçmezsek, gelecek evlatlarımız (haleflerimiz) insan hak ve özgürlüklerin olmadığı bir dünyayla karşı karşıya kalacağı kaçınılmaz hale gelecektir.” şeklinde konuştu.