Son Dakika
ÖMÜR ÇELİKDÖNMEZ
Türkiye tüm dünya Müslümanlarının ve Türklerinin iltica etmek için ilk akılların gelen vatan toprağıdır. Yahya Kemal’in;
Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yârabbi!
Senin uğrunda ölen ordu budur Yârabbi!
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!
Dizelerinde dile gelen gerçek, dünyanın dört bir tarafındaki Türklerin ve Müslümanların gönüllerindeki hakikattir. Türkiye böyle görülür, böyle kabul edilir. Balkanlardan, Kafkaslardan, ta Orta Asya steplerinden, Ural-Altay dağlarından göç edenlerin, muhacirlerin sığındıkları emin bir limandır Türkiye. Sadece Türklerin mi? Saddam’ın Halepçe katliamından kaçan Kürtler Türkiye’ye sığındığı gibi Kobani’yi IŞİD korkusundan boşaltan Kürtler, son Şengal’de IŞİD güçlerinden kaçan Ezidiler de soluğu Türkiye’de almadı mı? Bolşevik devrimi sonrasında İstanbul sokaklarında dolaşan Beyaz Ruslar, hatta Stalin’in kovduğu, sürgün ettiği Lev Troçki İstanbul Büyük Ada’da kalmadı mı?
Türkiye Cumhuriyetle birlikte sıfır sorun politikalarını Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh cihanda sulh” sözüyle formülleştirdi. Sorunlu politikalardan uzak durdu. Komşularıyla iyi geçinmeye çalıştı. Kıbrıs örneğinde olduğu gibi mecbur kalmadıkça kimsenin tavuğuna kış demedi. Sınırları dışında kalan Osmanlı bakiyesi Müslüman ve Türk unsurların muhaceretine zorluk çıkarmadı. Türkiye’yi dolaştığınızda farklı etnik unsurlardan oluşan mozaik bir yapı hemen dikkatinizi çeker. Bu nedenle Türkiye için Nuh’un Sefinesi gibi bir deyim kullanılabilir.
Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında komşuluk hukuku çerçevesinde bir diyalog coğrafi şartlardan dolayı imkânsız. Ancak Çin sınırları içinde yaşayan Türk ve Müslüman nüfus, Türkiye’nin ilgi alanında. Bu ilginin oluşmasında Doğu Türkistan muhacirlerinin etkisi yadsınamaz. Çin saldırıları ile tarihe karışan Doğu Türkistan hükümetinin önde gelen liderlerinden Mehmet Emin Buğra’nın, Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal’ın büyük katkılarıyla Mustafa kemal Paşa’yla istişareleri sonucunda Türkiye’ye getirilen ve Türk devletinin desteği ile eğitimlerini tamamlayanlar arasında yer alan Mehmet Rıza Bekin, genç yaşta İngilizce ve Farsça dillerini öğrenmiştir. Türkiye’deki askeri okullara kaydı yapılmış ve 1937 yılında askeri öğrenci olarak Türkiye’ye gelmiştir. 1946 yılında Harb Okulundan mezun olmuştur. 1950 yılında üsteğmen rütbesiyle Kore Savaşı’na katılmıştır. Türkiye’de Doğu Türkistan farkındalığının oluşmasında onun kurduğu ve uzun yıllar başkanlığını yaptığı, Doğu Türkistan Milli Merkezi ve Doğu Türkistan Vakfı’nın katkısı mühimdir.
Çin’de Doğu Türkistan İslami Hareketi ve Türkistan İslami Partisi Uygur Türkleri arasında oldukça örgütlü bir yapıya sahip. Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin yalnızca 1990’lar ile 2000’lerin başı arasında kısa bir süre varlığını sürdürdüğü ve lideri Hasan Mahsum’un Veziristan’da Pakistan ordusunun bir operasyonu sırasında öldürülmesinden sonra yok olduğu söyleniyor. Türkistan İslami Partisi ise 2005’te onun devamı niteliğinde bir örgütlenme olarak ortaya çıktı. Bu örgütün 200 ila 400 militanı olduğu ve Kuzey Veziristan’da Mir Ali yakınlarında üslendikleri düşünülüyor. Hareketin Pakistan Taliban’ı ve Özbekistan İslami Hareketi ile yakın ilişkileri olduğu biliniyor.
Çin’in batısındaki Sincan Bölgesinde faaliyet gösteren silahlı “Doğu Türkistan İslam Hareketi”nin Suriye’deki Selefi gruplara katılarak birlikte savaştıkları söyleniyor. Çin istihbaratının Çin medyasına servis ettiği haberlerde, geçen mayıs ayından itibaren harekete bağlı silahlıların yanı sıra Doğu Türkistan ile Dayanışma Derneği üyelerinin el-Kaideye ve Suriye’de savaşan diğer örgütlere katılmak için Suriye’ye doğru yöneldiklerini belirtiliyor. Çin yönetimi, Uygur bölgesindeki silahlı güçlerin Çin’de saldırı düzenlemek için IŞİD’den eğitim almak üzere ülkeden ayrıldıklarını iddia ediyor.
Çin Komünist Partisi’nin sözcüsü konumundaki Halkın Günlüğü gazetesi tarafından çıkartılan Global Times gazetesi, Eylül 2014’te adını açıklamadığı Çinli bir terör uzmanına dayandırdığı haberinde, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden grupların, IŞİD’den eğitim almak için Çin’den ayrıldıklarını yazmıştı. Aynı haberde Şincan Sosyal Bilimler Akademisi Orta Asya Çalışmaları eski Başkanı Pan Zhiping’in , “Onların nihai hedefi Çin’e geri gelip savaşmak.” görüşünü dile getirdiği kaydedilmişti.
Çin’de özellikle Sincan bölgesinde yaşayan Uygurlar Çin yönetiminin akıllara ziyan baskılarına maruz kalıyor. Binlercesini tutukladı. Nüfus kontrolü adı altında Uygur kadın ve erkelerinin kısırlaştırılması Çin resmi politikası. Bununla yetinmeyen Çin idaresi, özellikle Han Çinlileri olarak bilinen etnik grubu özellikle Sincan’da konuşlandırıyor. Han Çinlileri ile Uygur Türkleri arasında yaşanan çatışmaların büyük çoğunluğu Han Çinlilerinin Uygur Türklerine yönelik taciz ve tecavüzlerinden kaynaklanıyor. Sincan bölgesi Çin açısından stratejik bölge.
Çin’de, Uygur bölgesinde 10 milyar dolar değerinde nadir bulunan “molibden” yatağının keşfedildiği açıklandı. Çin’in kuzeybatısındaki Sincan (Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi’nde havacılık, inşaat ve askeri imalat sanayilerinde kullanılan “molibden” adlı nadir bulunan bir elementin yatağının keşfedildiği bildirildi. Yerel yetkililer, “molibden”in zengin olduğu söz konusu alanın kanıtlanmış rezervlerinin, en az 573 bin ton (10 milyar dolar değerinde) olduğunu ve bunun zengin kaynakları olan Sincan’da bugüne kadar keşfedilen en büyük “molibden” yatağı olduğu ifade edildi.
Çin rejiminin Uygurlara yönelik zulümleri sınır tanımıyor. Resmi adı Sincan olan Doğu Türkistan’da erkeklerin uzun sakalla toplu taşıma araçlarına binmelerinin yasaklanmasının ardından kadınların da burka giymelerine izin verilmeyeceği bildirildi. Çin’in, nüfusunun önemli bir bölümünü Müslüman Uygur Türklerinin oluşturduğu Sincan Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de, kamusal alanda peçe takılması yasaklanıyor. Urumçi devlet medyası, komünist partisi yerel yöneticilerinin daimi komite toplantısında türban yasağını onayladıklarını bildirdi.
Son karar, Çin yönetiminin bir süredir bölgedeki Müslümanlara ait simge teşkil eden kıyafetlere yönelik yasaklarının sonuncusu oldu. Ağustos ayında da, yine Şincan’daki Karamay şehrinde uzun sakallı erkeklerin otobüse binmesi yasaklanmıştı. Çin yetkililerinin Şincan’da peçe takılmasını, bölgede gerilim ve şiddetin arttığı dönemde kendilerine bir meydan okuma olarak algıladıklarını söylüyor. Sincan’da halen Komünist Parti üyeleri, 18 yaşından küçükler, işçi ve memurlar, kadınlar ve öğrencilere getirilen camiye giriş yasağı da sürüyor.
Türkçeye yakın bir dil konuşan Müslüman Uygurlar Şincan nüfusunun yüzde 45’ini oluşturuyor. Çin 1949’da Doğu Türkistan adıyla bağımsızlık ilan eden bölgeye askeri müdahalede bulunmuş ve direnişi kırmıştı. Uygurlar kültürel miraslarının Çin tarafından silinmek istediğini söylüyor. Çin’de geçtiğimiz Ramazan ayında Uygur Türkleri’nin yaşadığı Şincan bölgesindeki üniversitelerde öğrencilerin oruç tutmaları engellenmiş, öğrenciler öğretmenleri gözetiminde yemek yemeye zorlanmıştı. Sincan’da devlet kontrolündeki medya organları da Ramazan ayında oruç tutulmasına karşı makaleler yayınlamış ve oruç tutmanın ‘sağlığa zararlarını’ anlatan yazılara yer verilmişti.
Türkiye imkânlar ve diplomasinin izin verdiği ölçüde Uygur Türklerine sahip çıkmaya çalışıyor. Son olarak Çin hükümeti Türkiye’nin 200 Uygur Müslüman’a sığınma hakkı önerisini ağır bir şekilde eleştirdi. İSNA haber ajansının bildirdiğine göre, söz konusu Uygur Müslümanların Tayland’da bir insan kaçakçılık kampından kurtulması ardından, Ankara hükümeti Tayland’a öneride bulunarak onlara sığınma hakkı vermeyi düşündüğünü gündeme getirmişti. Sincan’da Türkiye’den ziyade Amerikan istihbaratı ve İngiliz gizli servisi faaliyet gösteriyor. Amerika’nın Sesi radyosu Uygurca yayın servisinin kışkırtıcı söylemleri ve Uygur Türklerini yanlış yönlendirmesi söz konusu. Türkiye bu konuda arabulucu olmalı, Müslüman Uygur Türklerine sahip çıkmalı ve Çin yönetimini bu konuda uyarmalı.
Twitter:@oc32oc39
omurcelikdonmez@hotmail.com
BENZER HABERLER