logo

trugen jacn

ÇİN KAMPI TANIK VE MAĞDURU KALBİNUR SIDDIK, KANADA PARLAMENTOSUNDA KONUŞTU

Çin’in İşgalindeki Doğu Türkistan’daki Nazi Kampında öğretmen olarak çalışan ve tutuklulara yönelik işkence ve Soykırım cinayetlerinin tanığı ve mağduresi Kalbinur Sıddık, İşgalci Çin’in Doğu Türkistan’daki Çin tipi Nazi Kamplarına hapsettiği Müslüman Türklere yönelik insanlık dışı zulüm ve suçlarının Soykırım yasa tasarısı öncesi Kanada Parlamentosunda düzenlenen basın toplantısında çarpıcı açıklamalarda bulundu. 22 Şubat 2021’de sabah 09,30’da başlayan basın toplantısının oylanması öncesi yemin ederek ifade verdi. Çevrimdışı ve görüntülü olarak Kanada Parlamentosundaki basın toplantısını Milletvekilleri kalabalık bir şekilde katılarak ilgi ile izlediler. Çin toplama Kampı Mağduru Kalbinur Sıddık’in basın toplantısındaki konuşmasını aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.(UYHAM)

Bir 5 kişi görseli olabilir

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)

Saygıdeğer Hanımefendiler ve Beyefendiler,

Ben Çin’in Doğu Türkistan’daki Çin tipi Toplama kampının tanığı ve mağduru olarak hepinizi saygı ile selamlıyorum. Bana Kanada Parlamentosundaki bu basın toplantısında bu konuşmayı yapma fırsatını verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.

Ben ülkem Doğu Türkistan’daki bin Çin tipi toplama kampında geçmişte öğretmen olarak çalışan şahidi Kalbinur Sıddık. Ben başkent Ürümçi şehrinde doğdum ve bu kentte öğrenim gördüm. 28 yıl süre ile öğretmenlik yaptım. Bağlı bulunduğum Eğitim Kurumunun talimatı ile Urumçi’deki bir toplama kampındaki tutuklulara Çince öğretmeni olarak görevlendirildim. Toplama kampında Mart/ 2017- Eylül/2017 tarihleri arasında 6 ay süre “Eğitimsizler” olarak tanımlanan erkek tutuklulara Kasım/2017 ayına kadar ise kadın tutuklulara Çince dersi verdim.

Çalıştığım bu kampta tutulan Uygurlara yönelik bir çok insanlık dışı muamelelere, baskı ve zulümlere,çeşitli işkenceler ve kadınlara yönelik sistemli ve toplu tecavüzlerine tanıklık ettim ve bu vahşetleri kendi gözümle gördüm ve bizzat tanımlık ettim.

ÇKP’lı Çinli polisleri Uygur Tutukluları İnsan Olarak Görmüyorlardı

Kampta görevli ve tutuklu Uygurları kontrol ve nezaret eden Çinli Gardiyan ve polisler buradaki tutsak Uygurları hiçbir zaman insan olarak görmüyordu. Keyiflerince onları sık sık dövüyor, çeşitli işkenceler yaparak onların bazılarını sakat bırakıyor ve engelli hale getiriyorlardı. Bazılarını ise özellikle felç ediyorlardı.

Çinli Askerler Uygur tutuklulara köpek taklidi yaptırarak onları aşağılıyor ve dalga geçiyordu. Zaman zaman ” Bitleri Öldürdük” sevinç naraları atarak onları bit öldürmüş gibi öldürüp eğleniyorlardı.

Toplama Kampları Adeta Bir Cehennemdi

Çin yönetiminin deyimi ile,bu Eğitim Kamplarında “Eğitilmekte olan” Uygurlar için burası adeta bir cehenneme dönüştürülmüştü. Bu çaresiz tutuklu Uygurların istirap ve azap içinde ölmesi Çinli polisler için sevinç kaynağı oluyordu.

Kamplardaki erkek tutukluların saç ve sakalları gelişi güzel kesilmiş veya saçları sıfıra vuruluyordu. Bu çaresiz tutuklu Uygurların suratlarında gram dahi kan yoktu. Kadın tutukuluların üst başları perişan elbiseleri kirli ve yırtık vaziyette idi. Tutuklular yırtık pırtık kirli kıyafetler içinde , eli ayağı zincirlenmiş vaziyette tutuluyorlardı. Onlara yeterli yemek verilmiyor ve onlar sürekli açlık çekiyorlardı. Fazla su verilmediği için susuzluktan dolayı yürüyemiyorlardı. Onlar dermansız, bitkin durumda, zorla ağır yürüyüşler yaptırılırken, onlar bakışları ile yalvarırcasına benden yardım istiyorlar ve büyük bir umutla bakıyorlardı.

Bir 1 kişi ve iç mekan görseli olabilir

Bu zavallı tutukluların yardım ümidi ile bakan gözlerini her gece rüyamda görüyor ve bütün gün oturup ağlıyorum..

Çin’in bu Sözde “Eğitim” Kamplarındaki kadınların bazıları daha yeni evlenmiş gelinler, bazıları yeni doğum yapmış, göğüslerinden süt damlayan lohusa körpe annelerdı. Tutukluların bir kısmı ise, aileleri tehdit edilerek ve şantajla yurt dışından zorla geri çağrılan Üniversitelerde öğrenim görmekte olan , yüksek lisans ve doktora öğrencileriydi.

Doğurganlık yaşındaki her kadın tutukluya zorla doğum kontrol hapı içiriliyor, mecburi olarak çeşitli iğneler yapılıyordu.

Kampa geldiğim ilk gün adetini durduramayan 19 yaşındaki genç bir kız tutuklunun kan kaybından ölümüne bizzat şahit oldum…

Kamp mağduru genç kızların polisler tarafından toplu tecavüze uğramasının sıradan bir olay olduğunu tecavüze uğrayanlardan bizzat duydum.

Kamplarda görevli Çinli polisler de bizlerin de bulunduğumuz içki sofralarında iki kadeh içince sarhoş oldu ve Uygur kızların iffet ve namusunu nasıl ayakları altına alarak çiğnediklerini ve insanlık gururlarını nasıl ayak altına aldıklarını övünerek bir birlerine anlattıklarına bizzat tanık oldum.

Çinli Polislerin bu ve benzeri aşağılık konuşmaları duyunca çok üzülüyor ve kahroluyordum. Eve gelince saatlerce ağlıyordum. Çünkü ben de bir kadın ve bir Anne idim. Ayrıca benimde bir kızım vardı bunları düşündükçe büyük bir dehşete kapılıyor ve çok korkuyordum.

Bu dünya’da yaşayan hiç bir insanın, Çin’in Uygur tutuklulara uyguladığı bu baskı,zulüm ve aşağılanmayı,hakareti bu tür etnik içerikli saldırı ve cinayetleri hak etmiyor diye düşünüyorum.

2017’den itibaren öğretmenlik yaptığım ilk okuldaki öğrencilerimin Ana ve babalarının yavaş yavaş ortadan kaybolmaya başladıklarına şahit oldum. Çalıştığım okula devam eden etnik Çinli öğrencilerin Velileri tutuklanan Uygur öğrencileri “Küçük Cinayetçi/Suçlu” olarak tanımlıyor ve onlarla alay ediyorlardı.

Anne babası kaybolan (gizlice tutuklanıp Kamplarına gönderilen) ailelerinin bakımı, sevgisi ve şafkatından mahrum kalmış bu biçare Uygur çocuklara okulda görevli biz Uygur öğretmenler sahip çıkıyorduk. Sonra aileleri kaybolanların sayısı çok artınca bizde yetersiz kaldık ve bu ana babasız çocukları mecburen yönetimin açtığı öksüz çocuklar kampına göndermek zorunda kaldık. Bu çocukların daha sonra bu Çocuk kamplarından birer ikişer sessiz, sedasız kaybolduklarını gördük.

Anne babası kamplara atılmış zavallı bu Uygur öğrencilerim benden “öğretmenim, neden hep bizim(Uygurların) Anne babamız kamplara atılıyorlar ? Bizimkiler atıldı diye Çinli arkadaşlarımız neden bu kadar çok mutlu oluyorlar ? Hani ülkemizde tüm milletler eşitti? siz bizlere böyle öğretmiştiniz?” gibi sorular sorunca cevap vermekte gerçekten zorlanıyordum.

Bu arada bir Uygur öğrenciye döven Çinli bir Meslektaşımıza mani olmak isteyen Uygur öğretmen meslektaşım Ekber Çinli öğretmenin şikayeti üzerine tutuklanıp götürüldükten sonra dövülerek öldürüldü. Bu meslektaşımın bu feci ölümünü hatırladıkça çok üzülüyorum.

2018 yılında ben de yüzlerce Uygur kadınıları ile birilikte bir sağlık merkezinde 4 saat bekledikten sonra isteğim dışında ve zorla kısırlaştırıldım. Ben o yıl 50 yaşında idim. Tek kızım ise Fransa’da yaşıyordu. Buna rağmen benim doğurganlığım mecburi ve ebedi olarak kaybettirildi. Bu durum ise, benim hayatımın sonuna kadar çeşit engelli durumda bırakılmamdı. Ben bana yapılan bu çirkin aşağılanmayı ömrüm boyunca asla unutmayacağım.

Benimle birlikte ülkemde yüzbinlerce Uygur kadınları zorla kısırlaştırıldı. Onlar da benim gibi bundan sonra asla çocuk sahibi olamayacaklar. Şimdi ise ben bu mecburi kısırlaştırma operasyonundan dolayı büyük acılar yaşıyor ve kronik bir çok hastalıklar ile boğuşuyorum.

Çin işgal yönetiminin ” İkiz ve Akraba Aile” kampanyası sonucu Çinli devlet memurlarının benim evimde haftalar hatta aylarca zorla bizimle birlikte yaşadılar. Bu Çinliler benim evimde bir de eşimin yanında bana nasıl da utanmaz ve arlanmazca ahlakdışı şekilde kötü gözle baktığını asla unutamıyorum.

14 Apartman komşumdan 10 aile Babasının tutuklanarak toplama kamplarına atıldığını ve onların aile ve çocuklarının feryatları hala kulaklarımda çınlamaktadır.

Yine 2019 yılında eşimin çalıştığı Fabrikaya Kaşgar’a bağlı Aktu İlçesinden 104 Uygur genci Köle/İşçi olarak getirilerek zorla çalışmaya tabi tutuldu.

Ben ülkemde ve çalıştığım Çin Toplama kampında yaşadıklarım ve şahit olduklarımı yanı gerçekleri dile getirmekten asla çekinmedim ve çekinmiyorum.

Ama, sizlere hitap ettiğim şu saatlerde benim, Ablam, Ağabeyim ve Kardeşlerim Çin Hapishanesinde tutuluyor. Geçtiğimiz 2 hafta içerisinde Çin Polisleri beni 2 kez telefonla aradı ve bu tanıklık ve açıklamalarıma son vermemi ve bir daha asla konuşmamam konusunda uyardı ve beni tehdit etti. Ben yine de ailem ve Kardeşlerimin hayatı pahasına sizlere ve tüm dünyaya Çin’in bu baskı ve zulmünü yanı ülkemdeki gerçekleri anlatmaya mecburum. Benim bu anlattıklarım hakkında elbette sizlerin bilgi sahibi olduklarınızı tahmin ediyorum. Ancak, benim bu açıklamalarım gerçekten ülkemdeki cereyan eden baskı,zulum ve soykırımın küçük bir parçası. İşte ben bu zulüm deryasından kurtulmaktan nasiplenmiş şanslı bir kaç kişiden birisiyim.

Saygıdeğer parlamento Üyeleri ve Basın Mensupları

Faşist Lider Hitler Yahudi soykırımı Holokost’u açık bir şekilde uygularken dünya ve uluslararası toplum buna inanmamıştı. Ta ki, onların tutulduğu Autchwiz Ölüm kampı keşfedilip soykırımdan kurtulan Yahudiler bizzat görülene kadar. Kamplar müttefik güçlerce kurtarıldıktan sonra bütün dünya şoke olmuştu. Yahudi ulusu her yerde dışlanarak aşağılanmış ve kimsenin yardımına erişememişti.

Günümüzde yanı 2021 yılında Çinli Komünistler işgalindeki Doğu Türkistan’da milyorlarca Uyguru Toplama Kamplarına hapsederek onlara acımazca kırım uyguluyor ve katlediyor.

Dünün Yahudileri, Bugünün Uygurları’dır !

Dünya’da böylesi bir ağır faciaların yaşandığı bu süreçte Kanada Hükümetinin hala böyle bir hükümet (Çin) ile ekonomik anlaşmalar yaparak ticaret yapmasına aklım bir türlü ermiyor !

Ben tüm ülkelerden özellikle şu anda kendilerine hitap ettiğim Kanada halkının ve yönetiminin Çin’in Uygurlara yönelik baskı ve zulum uygulamalarını insanlığa karşı işlenen bir suç ve soykırım olarak tanımasını kesin olarak talep ediyorum.

Kanada Hükümetinden ve diğer ülkelerden Çin’in Uygurlara yönelik bu insanlık suçu cinayetlerini durdurması için etkili ve pratik tedbirler kullanmalarını Ülkemde yaşayan Uygurlar, Kazaklar ve diğer Müslüman halkları bir ırkı kıyımdan kurtarılmasını talep ediyorum.

Bunu yapmak ve bu taleplerimizi yerine getirmek sizler için bir insani borçtur. Savunduğunuz değerlerin bir gereği olduğu açıktır.

Özellikle şu anda hitap ettiğim Kanada halkının sizlerden istediği sorumluluklarınızın olduğunu düşünüyorum.

Beni sabırla dinlediğiniz için sizlere teşekkür eder, sayın heyetinizi saygı ile selamlıyorum. .22.02.2021

Share
1104 Kez Görüntülendi.