Son Dakika
Araplara ve Avrupalılara kâğıt yapmayı Uygur Türkleri öğretti. Uygur Devleti, Avrupalılardan yüzlerce yıl ilkin matbaayı biliyor, kitap basıyorlardı. Uygur Türkleri her bakımdan yüksek bir uygarlık kurmuş, zamanımıza fazlaca kıymetli eserler bırakmışlardır. Bilim, sanat, yönetim bakımından tüm Asya’yı etkilemiş, Araplara ve Batılılara birçok mevzuda örnek olmuş, informasyon ve teknik aktarmışlardır.
Uygurlarda Tarım
Uygurlar İpek Yolu üstünde bulundukları için kıtalar ve ülkeler arası ticaretten fazlaca yararlanırlardı. Halıcılık, dokumacılık oldukça ileri idi ve her ülkeye ihraç ederlerdi. Fakat ekonominin temeli, bilhassa ilk dönemde, ziraat ve hayvancılığa dayanıyordu. Koyun, sığır besliyor, yiyecek ve giyeceklerinin mühim bir bölümünü hayvancılıktan sağlıyorlardı. Tanrı Dağları ve Tarım havzası hayvancılığın merkeziydi. Tarım ve sulama tekniği gelişmişti. En oldukca buğday, mısır, pamuk ekilir, çeşitli sebze ve meyve yetiştirilirdi. Turfan şehri sebze ve meyveleriyle meşhur idi. (Bugün kullandığımız turfanda sebze, turfanda meyve… deyimleri buradan gelir). Potey kalıntılarında bulunan küplerde oldukca . oranda buğday ve mısır tanelerine, keten, atlas ve ipekli kumaşlara rastlanmıştır. Koçu ve Hotan halıcılıkta oldukça ileri merkezlerdi. Uygur Türkleri, izlerine bugün de rastlanan büyük bir sulama şebekesi yapmışlardı. Tarlaları, bahçeleri tertipli olarak suluyor, çorak topraklarda bile ekim yapabiliyorlardı.
Uygurlarda Dil ve yazı
Uygur Türkleri Altay dil grubunun “Hakaniye” lehçesini konuşurlardı. Eski Türk edebiyatının en kıymetli eserleri olan Divanû Lûgat-it Türk, Kutadgu-Bilig, Atabet-ül Hakayık… benzer biçimde altın kitaplar Türkçe’nin bu lehçesi ile yazılmışlardır. Uygurlar bir süre Türklerin millî yazısı olan Orhun alfabesini kullandıktan sonrasında, ‘engel’ dininin etkisiyle Soğd alfabesini almışlardır. Daha sonrasında Islâmiyeti kabul edince Arap alfabesini alacak, fakat Hakaniye lehçesinde konuşmaya devam edeceklerdi . 15. yüzyılda daha fazlaca “Çağatay lehçesi” olarak anılan bu konuşma, Cengiz Han imparatorluğu’nda ve Timurlular’da da resmî dil olarak kullanılmıştır. Uygurlar Maniheizm etkisiyle aldıkları Soğd alfabesini kendi dillerine uydurmuş ve İslâmiyet’e kadar bu alfabeyi kullanmışlardır. Uygur Türkleri’nin en büyük hataları, millî Orhun alfabesini bırakmak, Soğd alfabesini kabul etmek ise de, bu yazı ile de oldukça kıymetli eserler verebilmişlerdir.
Uygurlarda Şehircilik-Mimarlık
Uygur Türkleri yerleşik yüksek medeniyetin örnekleri olan büyük şehirler kurmuşlar yada geliştirmişlerdir. Doğu Türkistan’da Karabalasagun, Beş-Balık, Karahoço, Kara-şar, Hotan, Yarkent, Turfan, Kaşgar, Ka-mal, Kulca, Urumçi, Aksu, Suço, Kanço, Çerçen benzer biçimde büyük şehirler kurmuş, bu tarz şeyleri saray, mâbed benzer biçimde yapılarla doldurmuşlardır. Şehirler birbirlerine tertipli yollarla bağlanmışlardır ki bu yollar bugün de kullanılıyor. Uygurlar şehirlerini yirmi metre yükseklikte surlarla çeviriyorlardı. Bugün bunların bir çok sağlam durumdadır. Surlarla çevrili kentlere “balık” denirdi. Bu üç kattan oluşan surlar ek olarak yedi kat hendekle çevrilirdi. Yapılann, oda ve hücrelerin büyük bir kısmı çadır kubbeli idi. Daha sonrasında Çin tesirinde değişik mimarî biçim da görülür. Sütunlar daha oldukça ağaçtan yapılır, yaldız boya ve resimlerle süslenirdi. Taç biçiminde alçıdan yapılmış çeşitli tavan süsleri de bulunmuştur.
Uygurlarda Resim ve heykel
Turfan yöresinde, Bezeklik ve Martuk kazılarında bulunan mâbedlerde, Uygur dili ile yazılmış birçok yapıt elde edilmiştir. Minyatürler ve mâbedlerdeki freskler bu sanat dallarının en üstün örnekleridir. Bunlar Hint ve İran minyatürüne kaynak ve örnek olmuşlardır. Turan ve Ön Asya Türk tipinin özelliklerini bu fresklerde görüyor, giyim tarzlarını, müzik aletlerini, danslarını gene bu resimlerden anlıyoruz. Resim sanatında model kullanan ilk Türkler Uygurlardır. Kitapları resimliyor, ipek, keten kumaş, kenevir ve tahta üstüne de fotoğraf yapıyorlardı. En oldukça koyu mavi ve kırmızı renkleri tercih ediyor, fakat her rengi kullanıyorlardı. Maniheizmi aldıkları dönemde ilkin insan uzunlukta ve daha minik heykeller icra eden Uygurlar, ondan sonra 10 metre yükseklikte heykeller yapmışlardır. Bunlar daha fazlaca mâbed-leri süsleyen Buda heykelleridir.
Uygurlarda Tiyatro, Müzik Ve Dans
Eski çağlarda Uygur ülkelerini gezen ve anılarını yazan yabancılar; bu ülkede gelişmiş bir tiyatro sanatı gördüklerini anlatıyorlar. Uygur Türkleri tiyatroyu Müslümanlığı kabul ettikten sonrasında da sürdürmüşlerdir. Garip ile Senem, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Uygur tiyatrolarında en oldukça sahnelenen eserlerdir. Kaşgar bir tiyatro, sanat ve eğitim merkeziydi. Çok varlıklı kütüphaneleri vardı. Uygur fresklerinden millî çalgılarının kopuz bulunduğunu anlıyoruz. Uygurlar kopuzu yalnız toyda, törende değil, her yerde, meselâ atla gezerken de çalıyorlardı. Atlı gezilerde kopuz çalıp müzikle uğraşmak fazlaca yaygın bir gelenekti. Uygurların kendilerine özgü oniki makamları vardı. Bu müzikle iyi mi dansettikle-rini gene fresklerden öğreniyoruz. Uygurlarda “toy” denilen ziyafet ve şenlik törenleri oldukça olur ve bu törenlerde müzik ve dans mühim bir vakit alırdı. Toylar daha fazlaca beğ oğlunun ilk kere ava çıkması, tahta çıkması, evlenmeler, elçi kabul etmeler, bahar şenliği şeklinde vesilelerle yapılırdı. Uygurlar, Göktürk şenlik geleneğini uzun süre devam ettirmişlerdir.
Uygurlarda Kâğıtçılık Ve Matbaacılık( Baskı)
Uygur Türkleri Avrupalılardan yüzlerce yıl ilkin kâğıdı ve matbaayı biliyorlardı. Araplar, kâğıdın ne işe yaradığını, iyi mi yapıldığını, iyi mi kullanıldığını Uygurlardan öğrendiler, Avrupalılar da Araplar vasıtasıyla Uygurlardan aldılar. Uygurlar kitap basma tekniğini Çinlilerden almış ve Avrupalılardan yüzyıllarca ilkin kullanmışlardı. Göktürklerin ağaca yazdıkları yazıyı onlar kâğıda yazıyordu ve zamanımıza kadar ulaşan pek oldukça kitap basmışlardı. Yazı yazmak İçin artık çelik kalem değil, ağaçtan yaptıkları uçları kullanıyorlardı. Arşiv için kullanılan yazı malzemesi de kâğıt idi. Zamanımıza ulaşan, güzel, akıcı bir Türkçe ile yazılmış kitaplar, çeviri, telif her mevzuda kıymetli eserler yazmışlardır.
Uygurlarda Madencilik Ve Kuyumculuk
Uygurlar bakır, demir, gümüş, altın, kömür benzer biçimde madenleri işliyorlardı. Yapılan kazılarda işletilmiş kömür ocağı, bakır ve gümüş dökmek için kullanılan kazanlar bulunmuştur. Madenlere dayalı bazı sanat kolları da dünyaya gelmiştir. Silâh, ziraat âleti yapıyorlardı. Kuyumculukta da ileri idiler. Deriden yaptıkları kuşakları kıymetli taşlarla süslüyorlardı. Fresklerde Uygur kadınlarının çeşitli takılar kullandıklarını görüyoruz.
Kaynak : http://e-okulbilgi.com/uygur-devletinin-medeniyete-katkilari-53.html
Etiketler: Eğitim » Genel » Kültür Sanat » Makale Analiz » RöportajlarBENZER HABERLER