BARSALONA : HÜRRİYETE KOŞARKEN, BAĞIMSIZLIĞA OY ATAN KATALONLAR ——————— KAŞGAR : ÇİN DEVLET TERÖRÜNE KURBAN EDİLEN MÜSLÜMAN UYGURLAR —————

Hamit Göktürk / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

Kaşgar,Doğu Türkistan’in  kadim kültür ve medeniyet merkezi.
İlk Müslüman Türk Devletinin,Karahanlıların mübarek başkentı.
Müslüman Uygur Türklerinin sembol Şehri- Türklerin ilk yazılı Lügatı olan Divan-İ Lugat-İt Türk ve Siyasetnamenin (Kutadgubilik’in) doğduğu ve yazıldığı kutlu şehir.
Müslüman Uygur Türklerinin Azizane Kaşgar’ı.
Günümüzde ise,Çin’in “Batı’ya Açılma ve Taşma “ tarihi emellerinin ve dönüşmesinin  öncephesi, ve   Kapısı  etnik Çinli’den başkasına  kilitli  ve yasak şehir.
Barselona : 750 yıllık Müslüman Endülüs devletinin önemli merkezi.
İslam kültür ve medeniyetinin kadim ve tarihe mal olmuş sembolik şehri
Her iki şehrin ortak ve benzer özellikleri bir birlerine çok olmasa de yine de yakın.
Ayrıca, Barselona günümüzde İspanya ekonomisini sırtlayan,İspanya Futbolunu dünya’ya tanıtan ve duyuran ünlü bir şehir.
Katalonların sembol şehri Barselona’da halk,yanı Katalonlar 9 Kasım’da gayrıresmi de olsa bağımsızlık için referandoma gitti ve % 80’ı aşan bir oranda da evet oyları kazandı.
Katalonlar özerk bir yönetim sistemine sahip olsalar da daha fazla hürriyet ve daha fazla haklar istemekte ayrıca bağımsız bir devlet olarak İspanya’dan ayrılma talepleri var.
İspanya Krallığı yönetimi bu oylamayı resmen tanımadığını açıkladı ve Katalonlara şimdikinden daha fazla haklar ve özgürlükler verileceğini de söylemeyi ihmal etmedi.

Aynı tarihlerde Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’in Kaşgar şehrinde Orta Halk Mahkemesi Temmuz ayında Yarkent-İlişku’da gerçekleşen halk ayaklanmasına önderlik yaptıkları suçlaması ile 22 müslüman Uygur’u 4- 16 yıl arasında çeşitli ağır hapis cezalarına çarptırdı.
Kaşgar’da cezalandırılan Müslüman Uygurların kendilerini zorla yönetmek isteyen Çinlilerden  bir kaç makul  istekleri vardı. Dinlerini yaşamak, Namazlarını özgürce kılmak,Oruçlarını engelsiz tutmak,dillerini konuşmak ve öğrenmek idi. Ayrıca, sonra’dan ülkelerine zorla getirilip yerleştirilen etnik Çinlilere verilen vatandaşlık haklarının de kendilerine onlar gibi eşit şekilde tanınmasını istiyorlardı ve adalet talepleri vardı.
Onların Şimdilik bu eylemlerinde bağımsız olmak ve Çin’den ayrılmak gibi bir  arzuları de yoktu.
Yanı talepleri masum ve kişisel düzeyde, gayet haklı ve insani idi. Böyle olmasına rağmen,Çin yönetimi onların bu taleplerini dinlemek bir yana, bunları terörist olarak suçladılar ve mahkum ettirdiler. Bu zavallı masum Müslüman Uygurler tutuklandıklarından cezaları açıklanana kadar geçen  3 ay zarfında vucutlarında  Çin’in ünlü işkencelerinin hepisi denendi.Bu işkencelere dayanamayıp ölenler gizlice açılan çukurlara gömüldüler. Hayatta kalanlar ise öldürülmekten beter hale getirildiler.
22 Müslüman Uygur Çin devlet terörünün kurbanlarına dönüştürüldü ve cezalandırıldılar.
Bilindiği üzere,Çin’in adaletsiz ve hukuksuz mahkemelerinde Türkiye’deki veya her hangi bir AB.ülkesindeki gibi mahkum lehine işleyen bir ceza indirimi mevcut değil.Doğu Türkistan’da  bu şekilde uzun süreli ve  ağır hapis cezalarına çarptırılan mahkumlar hapishanede çeşitli şekilde öldürülürler.Öldürülmeseler de ölmüşten beter hale getirilerek  ailesine teslim edilirler ve kısa bir süre sonra zavallı mahkum, zaten kendiliğinden ölür.

21.yüzyılda iki farklı çoğrafya’dan iki farlı insan manzaraları.
Bir birlerinden tamamen farklı insanlık ve hukuk anlayışı.
Kaderleri bir yerlerde kesişen ancak bir birlerine hiç te benzemeyen farklı iki halk ve Millet arasındaki kader birliği.
Ancak,dünya değişiyor.Toplumlar değişiyor.Hayat biçimi değişiyor.Üretim ve tüketim şekli değişiyor. Buna bağlı olarak insanlık de bir yerde birleşiyor ve aynı değerler  yargısında buluşuyor.
Bütün insanları ortak nokta’da buluşturan ve bütün dinlerin en önemli ve kutsal kabul ettiği hak hukuk ve adalet kavramlarıdır.
Politikacılardan sık sık duyduğumuz insan odaklı yönetim anlayışı ve buna kilitlenen ortak hedefler.

Bugün Çin devlet Başkanı Avustralya’yı ziyaret etti. Avustralya Parlamentosun’da da konuşuturuldu.Xi Cing Ping Parlamenterlere hitap ederken,dışarıda Doğu Türkistanlılar,Tibetliler,Çinli Muhalifler ve Falung Gung tarikatine inananlar hep birlikte Çin’in insanlık dışı uygulamalarını ve bu kanlı icraatları yaptıran ve emrini veren Çin’in başkanı Xi’yi protesto ediyorlardı.
Göstericiler Çin’i ve onun Lideri Xi’yi dışarıda protesto ederken,hak.hukuk.demokrası ve insan haklarının verilmesini talep eden sloganlar haykırıyorlardı.Hepsinin  ortak talepleri aynı noktada kesişiyordu.

Çin Başkanı Xi Cing Ping’de Parlamento’daki konuşmasında aynı değerlerden,demokrasi ,hak hukuk ve güzel gelecek kavramlarını dillendiriyor ve ve şöyle konuşuyordu ,”Çin, gelecek 30-40 yıl içerisinde demokratik,kültürel ve medeni yönden kalkınmış çağdaş fakat,sosyalist bir hukuk devleti olacaktır.”
Bugün Çin Başkanı bir batı ülkesinin Parlamentosun’da  demokrasi’den hak ve hukuktan söz etmekte.Bu sözlerin,Çin’e ne zaman ve nasıl  ve ne şekilde yansıyacağı şüpheli. Fakat,sonuç itibariyle Çin Lideri’nin bu ortak değerlerden söz etmesi bir yeni başlangıç. Demek ki  günümüzde katı Komünist sistemle yönetilen Çin’in başkanı de insanların, toplumların ve ülkelerin  ortak değeri olan demokrasi ve hak ve hukuk’tan  söz etmeye  kendini mecbur hissedebiliyor.
Ancak,devletlerin ömrü de insanların ömürlerine  benzerler.

Çin’de iktidarı elinde bulunduran ÇKP,kadrolarının kendi aralarındaki gizli iktidar ve güç savaşı günden güne kızışıyor.Pekin sokakları  bu kızıl renge bürünmüş mültimilyarder Kapitalist  kadroların rezillikleri ile çalkalanıyor.
Tarih göstermiştir ki,İnsanı değerleri hiçe sayan,çiğneyen ve değer vermeyen, vatandaşlarının  ve insanların mutluluğu ve refahı için çalışmayan bütün iktidarlar  ve yönetimler yok olmuşlar ve lanetle anılmışlardır.
Mağrur,Kibirli, Müstebit ve Zulmün Sembolü, Çin’in kandan kızıla boyanan  tahtında oturan Diktatörler için de bu  mukadder akibet, elbetteki geçerli olacaktır.